Bir kişi çalıştırana "dört kişi çalıştırma cezası" geliyor
Yeni İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu 30 Haziran tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak kısmen yürürlüğe girdi. Yürürlüğe girmeyen diğer maddeleri ise alt yapının hazırlanması için altı ay, bir yıl ve iki yıl sonra yürürlüğe girecek.
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu'na göre, 6331 sayılı Kanun'un 6'ncı maddesi (iş sağlığı ve güvenliği hizmetleri personel arasından iş güvenliği uzmanı, işyeri hekimi ve diğer sağlık personeli görevlendirilmesine ilişkin), 7'nci maddesi (iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin yerine getirilmesi için, bakanlıkça destek sağlanmasına ilişkin) ve 8'inci maddesi (işyeri hekimleri ve iş güvenliği uzmanlarına ilişkin);
1) Kamu kurumları ile 50'den az çalışanı olan ve az tehlikeli sınıfta yer alan işyerleri için yayımı tarihinden itibaren iki yıl sonra,
2) 50'den az çalışanı olan tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerleri için yayımı tarihinden itibaren bir yıl sonra,
3) Diğer işyerleri için yayımı tarihinden itibaren altı ay sonra yürürlüğe girecek.
Yasa ile ülkemizde yeni bir dönem başladı ve bu yasada iş kazası olmadan önce önlem alınması ve işyerlerinde mevcut olan risk ve tehlikelerin belirlenmesi özelliği ile önleyici yapıda olduğu görülüyor.
En başta söyleyeyim, ülkemizde iş sağlığı ve güvenliğini zapturapt altına almak, dahası eğitimli işçilerin risklerin azaltıldığı işyerlerinde çalıştırılmasından yanayım. İş kazalarından herkes gibi bende hoşnut değilim. Bu fikrimi en başta açıkça söylüyorum ki, aşağıya aldığım görüşlerim yanlış anlaşılmasın. Mutlaka iş sağlığı ve güvenliği çok doğru bir şekilde uygulanmalı ve devlet tüm kurumlarıyla iş güvenliği seferberliği başlatmalıdır.
Yeni İş Sağlığı Ve Güvenliği Kanunu esasen Avrupa Birliği ve ILO mevzuatlarına uyum açısından önemli. Yasayla kapsam sorunu ve sayı sınırı kalkıyor. Elbette iş sağlığı ve güvenliğinde artık önleyici yaklaşım (proaktif) esas alınıyor. Bu yaklaşım, iş kazası olmadan önce önlem almaya yönelik olup, önemli bir değişimi gösteriyor. İş Sağlığı Ve Güvenliği Kanunu işverenlerin yükümlülükleri açısından değerlendirildiğinde;
- Temel yükümlülüğü olan çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamak amacıyla her türlü tedbirin alınmasının yanında sağlık ve güvenlik tedbirlerinin değişen şartlara uygun hale getirilmesi ve mevcut durumun iyileştirilmesi için çalışmalar yapması,
- İSG ile ilgili uygulamaları izleyip denetlemesinin yanında, uygunsuzlukların giderilmesi
- Risk değerlendirmesi
- Çalışanın işe uygunluğunu göz önüne alması,
olarak sayabiliriz. Peki, yasa yürürlüğe girdiğinde her şey düzelecek mi? Bu yazıyı okuduktan sonra kararı siz verin.
***
Apartmanda oturanlar yandı
1- Yeni kanun, küçük-büyük ayrımı yapmadan bütün işyerlerine risk değerlendirmesi zorunluluğu getiriyor. Apartmanlar da dahil olmak üzere tüm işyerleri için iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerini yerine getirme zorunluluğu var. Ceza miktarları adil değil. Örneğin, 3 bin kişinin çalıştığı işyerinde bir işyeri hekiminin olmaması 5 bin TL ceza iken, 2 kişinin çalıştığı kuaför dükkanına da işyeri hekimi olmadığında aynı ceza öngörülmüş. Ayrıca, apartmanlarda 1 kapıcı var, işyeri hekimi veya iş güvenliği uzmanı çalıştırılmadığında bunun da cezası 5 bin TL. Bunlar her ay uygulanabilecek cezalar. Tabiri caizse kantarın topuzu biraz fazla kaçmış. 50 liralık apartman aidatını ödemekte zorlananlar, bu cezaları nasıl ödeyecek merak ediyorum doğrusu.
En azından az tehlikeli işyerlerinden 50 kişinin ve tehlikeli işyerlerinde de 30 kişinin altında işçi çalıştıran işyerlerinde işyeri hekimi veya iş güvenliği uzmanı çalıştırma zorunluluğuna gerek olmamalıydı. Yada bu işyerlerinde bu yükümlülükler tamamen devlet tarafından yerine getirilmeliydi. Örneğin, aile hekimi benzeri işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı görevlendirilerek masrafları Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından karşılanmalıydı. Zira vergisini, KDV'sini, kirasını, ücretleri, sigorta primlerini ve çeklerini ödeyebilmek için dokuz doğuran esnafın, tüccarın, sanayicinin bu yükü kaldıracak hali yok.
***
Kağıt üzerinde her şey güzel
2- İşyerlerine, iş güvenliği uzmanı, işyeri hekimi ve diğer sağlık personeli ile çalışan temsilcisi bulundurulacak.
Tam süreli hekimin çalıştığı bir işyerinde hemşire zorunluluğu kalkıyor. Ama 4 kişinin çalıştığı bir pideci dükkanına hemşire görevlendirme zorunluluğu getiriliyor. Ülkenin bunca hemşire ihtiyacı varken işyerlerine bu kadar hemşireyi nasıl yetiştireceğiz bilmiyorum.
Bir yandan herkese aile hekimi tahsis edilirken, memlekette aile hekimliği yapacak yeterli sayıda doktor bulunamazken, işyerleri bu kadar işyeri hekimini nereden bulsun. Hesapsız, kitapsız ve kağıt üzerinde harika şeyler yapılmış ama iş uygulamaya gelince bir anlam ifade etmiyor. Her pideci, her berber, her kasap, her tamirci işyeri hekimi çalıştırsa, elinizi sallasanız doktora değmesi lazım. Ama hastanelere bile yeterli sayıda doktor bulamayan bir memlekette berber, kasap, apartmanlar nereden doktor bulacak.
***
Bir kişi çalışan işyerleri 4 kişi daha çalıştıracak
3- İşyeri hekimi, iş güvenliği uzmanı ve hemşire varken bir de destek elemanı ve çalışan temsilciliği geldi. Yani bir kişi çalıştıran bir işveren nerdeyse 4 yeni istihdam sağlayacak. Devletin kaldıramadığı bu yükü işverenler nasıl kaldırsın?
4- Kanun, işyeri hekimine mesleki bağımsızlık içinde çalış diyor ama maaşı işveren veriyor. Bağımsızlık tam olarak sağlanabilmiş değil. Bu durumda hiç bir meslek hastalığı ihbarı kolay kolay yapılmayacak.
5- Özel sektöre ceza yazılması kesin bir hüküm iken, "İdari para cezaları tüzel kişiliği bulunmayan kamu kurum ve kuruluşları adına da düzenlenebilir." deniliyor. Bu da ülkemizde çalışan özel kamu ayrımını gösteriyor ki, eşitliğe aykırıdır. Yine idari para cezalarında itiraz yolları da yasada düzenlenmiş olsa iyi olacaktı.
6- Hekimlerin çalışma süresi çok önemli. Yönetmelikle düzenlenecek ama işyerlerine çok süre ayırırsak sağlık sistemi hekim yetiştiremez. Türkiye'deki tüm doktorlar işyeri hekimliği yapsa dahi yetmeyecek. Özellikle işyeri hekimleri ile iş güvenliği uzmanlarının serbest çalışan kişiler olduğu dikkate alındığında çalışma sürelerini makul sınırlar içinde olmak koşuluyla serbestçe belirlemeleri gerekir.
***
Devlet, "tanımlayamadığı mesleklere" eğitim aldır diyor
7- Mesleki eğitim almayanlara cezalar çok yüksek. Türkiye'de bilinen 927 meslek var, ama sadece 170 tanımlanmış. Eğitimi verecek kurum yok. MEB yetişemiyor, mesleki yeterlilik kurumu daha teşkilatlanmasını tamamlayamadı. Nasıl olacak bu durum? İşveren her gün ceza ödeyecek. Devlet üzerine düşen en basit tanımlama görevini bile yapamadı. Burada öncelikle müfettişlerin iş sağlığı ve güvenliği eğitimi ile mesleki eğitim eksikliğini tespit etmeleri halinde, bir kamu kurumu önererek mesleki eğitim aldırmaya çalışmalı ve işveren ancak mesleki eğitim aldırmaz ise ceza uygulanmalıdır. Birçok işveren çalışanları için mesleki eğitim aldırmaya uğraşıyor, ancak uygulamada bu eğitimleri aldırabilecekleri kurumlar her yerde olmadığı gibi, her eğitim kurumu da her alanda eğitim vermiyor. Bir İK müdürü dostum İstanbul'daki tüm çıraklık eğitim merkezlerini aradı ama şirketindeki birçok meslek için mesleki eğitim aldıramadı. Yani 757 meslekten birinde eleman çalıştırıyorsanız ceza yemekten kaçmanız mümkün değil. Çünkü eğitim aldırmak imkanı yok ama bir denetim olursa cezası var.
8- Meslek hastalıklarının tanısı ve sonuçlanması büyük sorun. Hekimin eğitiminden başlayarak sigorta sistemine kadar toptan bir reforma ihtiyaç var.
9- Kayıt dışılık çözülmeden, İSG sistemini kuran işverenlere bir şekilde ödül verilmeden bu sorunu kökten çözmek mümkün değil. Önemli olan eğitmek ve eksikleri tamamlamak olmalı. Maalesef sistem cezalandırmak üzerine kurulmuş. Büyük sanayi ülkeleri iş sağlığı ve güvenliğinde artık çok farklı noktaya gelmiş durumdalar. Dünyadaki bu son gelişmeleri iyi okumak lazım, özellikle yönetmelikler yazılırken tüm işyerlerini atölye ya da fabrika gibi görmeyin. Artık plazalarda, iş merkezlerinde ve sanayi sitelerinde de işyeri olabileceğini kabul ederek aynı iş merkezinde yüzlerce firmanın bulunduğunu kabul ederek burada risk değerlendirmesi nasıl yapılacak? Taşeronların durumu nasıl olacak, ortak alanlarda sorumluluk kimlere ait olacak, iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin en sağlıklı ne şekilde yapılabilecek gibi uygulamada yaşanan sorunlar ele alınmalıdır.
10- Mevcut teftiş sistemi ve SGK uygulaması meslek hastalığını ortaya çıkarmada yetersiz. Çünkü 320 (Teknik) iş müfettişi arasında sadece 1 hekim ve 1 eczacı var. Diğer (teknik) iş müfettişleri mühendis kökenli, burada sağlık nasıl değerlendirilecek? Yapılan tahlil ve çekilen filmlerin de bir mevzuatı yok, bu da önemli bir eksikliktir.
Bakanlık iş müfettişleri yeterli teknik ekipman ve donanıma kavuşturulmadığı için zor koşullarda görevlerini yerine getirmeye çalışıyor. Mutlaka araç-gereç-fiziki mekan gibi koşullar ile talep edilecek diğer imkanlar sağlanmalıdır. Müfettişler eğitici ve rehberlik edici olmalı ve mesleki eğitimleri bu yönde verilmelidir. Oysa devlet müfettişleri uyarıp eksikleri tamamlama yerine ceza yazma uzmanı olarak kullanıyor. Burada asıl amaç işyerlerini rehabilite etmek ve riskleri ortadan kaldırmak olması gerekirken, ceza yazmak oluyor maalesef.
İş sağlığı ve güvenliği yasası yürürlüğe girdi ama henüz birçok işveren getirilen düzenlemelerin farkında değil. Yakında cezalar yazılmaya başlanınca dananın kuyruğu kopacak. Birçok işyeri kapanınca artık iş kazası da olmayacak, iş sağlığı ve güvenliği sorunu da kalmayacak.
Burada şu soruyu sormadan edemiyorum, Her zaman çalışma hayatının nabzını tutan, tarafları dikkatle dinleyen ve sorunları çözen Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Faruk Çelik'in yönetmelikler hazırlanırken bizzat müdahale ederek uygulamada sıkıntı yaratacak konuları düzeltmesinde yarar var. Yoksa yasa uygulamada ciddi sıkıntılara sebep olacak. Bizden uyarması.