Bir kez daha ‘karamsarlık korkaklıktır’…
“Karamsarlık korkaklıktır.”
Geçen haftaki Editörden yazısında yer verdiğimiz bu cümle epey bir okurumuzun dikkatini çekmiş…
Pek çok yorum aldım…
Duygularını, “Valla iyi yazmışsınız ama ben giderek karamsarlaşıyorum. Türkiye bunu hak etmiyor” diye dile getirenler çok…
“Yaşanılan bunca elem hepimizi karamsar yaptı. Başka çare bırakmadılar” diyenler de öyle…
Öte yandan, kimi okurlarımız bu iki kelimelik cümlenin kendilerini “iyi ifade ettiğini” ve “cesaret verdiğini” söylüyor…
***
Öncelikle hemen hatırlatalım…
Cümle benim değil, ‘Tarihçilerin Kutbu’ olarak nitelenen Halil İnalcık’a ait…
Prof. İnalcık’ın, Hürriyet gazetesinde kendisine “100 yaşında bir tarihçi olarak Türkiye’nin bugününe bakınca ne hissediyorsunuz?” diye sorulunca verdiği yanıtın bir parçasıydı o cümle…
Sade ama bir o kadar da kapsayıcı:
“Karamsarlık korkaklıktır.”
Duayen tarihçi, bir asırlık birikimlerinden süzülüp gelen bilgeliği ile hayatı iki kelimelik bir cümleye damıtıyordu…
Tabii, benim böyle bir ustalığım yok…
Olmadığı için de geçen hafta bu cümle üzerine bir araba dolusu laf ettim…
Yine de iyi anlatamamışım ki, bazı okurlarım, başlığa taşıdığım ‘pozitif gerçekçilik’ten “ne kastettiğimi” sormuş…
“Pozitifliğin çerçevesini” çizmemi istemiş…
***
Çizmeye çalışayım ama izninizle biraz destek alacağım…
‘Nereden’ derseniz, bizzat bana gelen yorumlardan…
Biraz da işin uzmanlarından…
Önce, bugün Ashmore Portföy Yönetimi AŞ’de çalışmalarını sürdüren, ekonomi ve finans gazetecilerinin iyi tanıdığı bir uzman isme kulak verelim…
Didem Gordon mesajında şöyle diyor:
“Bugünkü yazınızı okurken Türk sermaye piyasalarında çalışarak geçirdiğim 23 yıllık maceram gözlerimin önünden geldi, geçti.
Çok güzel kaleme almışsınız teşekkür ederim…
Farklı görevlerde, senelerdir küresel yatırımcılara Türkiye’yi yorumladım. Ülke riskinin tepede ve dipte olduğu dönemlerde yatırımlara yön verdim.
Kötümser olmak çok daha kolay…
Aynı zamanda arada bir haklı da çıkıyorsunuz. Tabiatında iyimser biri olduğumdan aynı zamanda objektif de olabilmek için çok kez zorlandığımı biliyorum.
Geriye baktığımda, uzun vadede doğru kararlar almışım ya da aldırmışım mantıklı bir iyimser olarak…”
***
“Mantıklı iyimserlik…”
Doğrusu, bu iki kelimelik cümle de benim geçen hafta anlatmaya çalıştıklarımı ustalıkla özetliyor…
‘Mantıklı iyimserlik’, ‘pozitif gerçekçi’ yaklaşımın bir başka ifadesi…
Çünkü, ‘mantıklı iyimser’, ölçüsüz iyimserlikle arasına mesafe koyar…
Riskleri küçümsemez, sorunları görmezden gelmez…
İşlerin nasıl olsa kendiliğinden düzeleceği saflığı içinde değildir…
Aşırı iyimserlik tuzağına düşmez…
Aksine, mantıklı iyimserler ya da pozitif kişiler, riskleri belirlerken karamsarlardan daha gerçekçi, gerektiğinde daha acımasız değerlendirmeler yaparlar, ama önemli olanın fırsatlar olduğunu da iyi bilirler…
***
Bakın, geçen hafta da görüşlerine yer verdiğimiz bir başka usta isim, Faruk Türkoğlu, bir zaman önce Para dergisinde çıkan bir yazısında ‘Pozitif Kişinin Karakter Çizgileri’ni nasıl belirlemiş:
-Pozitif kişi en olumsuz koşullarda bile, bir çıkış yolu bulmaya ve elinden geleni yapmaya gayret eder.
-O, umudunu, başa çıkma ve üstesinden gelme becerileri ile destekler.
-Hayata pozitif bakan kişi inatçı ve dirençlidir. Arada bir başarısız olsa da mücadeleyi hiç bırakmaz.
-Pozitif insan, kendisine ve çevresine güvendiği için cesur ve inisiyatif sahibidir.
-Eleştirel ve analitik düşünce alışkanlığı, onun ham hayallere kapılmasını önler.
-O, dünyadaki tüm kölüklerin ve olumsuzlukların varlığını karamsarlardan daha iyi fark eder. Ancak hayata bir anlam kazandıran unsurun ‘umut’ olduğunu bildiği için yine de mücadelesini sürdürür.
***
Aslına bakarsanız, karamsarlıkta da, iyimserlikte de aşıraya kaçanlar aynı kumaştan…
Her ikisinin ortak noktası nedir, diye sorsak…
Herhalde ortaklaştıkları ilk şey, ‘eylemsiz söylem tüketimi’dir…
Bol bol söylenirler ama bir türlü ellerini taşın altına koymazlar…
Karamsara göre, zaten her şey boşunadır, harekete geçmeye gerek yoktur…
İyimsere göre de öyledir. İşler nasıl olsa yoluna girecektir…
Derdimizi daha iyi anlatmak için, Amerika’nın Readers Digest dahil en çok alıntı yapılan yazarlarından William Arthur Ward’dan bir alıntı da biz yapalım:
“Karamsarlar rüzgardan şikayet eder…
İyimserler rüzgarın yön değiştirmesini bekler…
Gerçekçi ise yelkenleri ayarlar…”
***
Devam edelim…
Şöyle sürdürüyor sözlerini Didem Gordon:
“Can kayıplarından içimizin acıdığı günler yaşasak da, ülkemizin daha iyiyi hak ettiğine ve en kötü günlerimizde dahi yaratılan değerler olduğunu biliyorum.
Dibe vurduğumuzu hissettiğimiz çok zamanlar oldu maalesef.
Bunu da aşacağız…
Kötümser olma lüksümüz olamaz bence…
Ve ayrıca, evet yüzde 100 katılıyorum, ‘ekonomi her şey değil’.
Ama 19 milyon hane halkının ancak yüzde 16’sı ‘gelirim giderime eşit veya fazla’ dediği bir yapıda istesek de ekonomiyi göz ardı edemiyoruz.
Seçmen, 'Karnım doysun, hastalığımda bakılayım, çocuklarım da okusun ve güvende olayım…'
Ve en sonra da, ‘iyi yönetilen, hak ve hukukun olduğu bir ülkede yaşamak istiyorum’ diyor…”
***
Herhalde daha fazla söze gerek yok…
Sayın Gordon’un sözleri durumu net bir şekilde özetliyor…
Söylediği gibi, “kötümser olma lüksümüz yok…”
Sadece insanlarımızın talepleri bile bize neden pozitif olmamız gerektiğini anlatmıyor mu?
Onun için gelin biz, bu yıl 13 Nisan’da kaybettiğimiz Uruguaylı ünlü gazeteci Eduardo Galeano’nun bir zamanlar Kolombiya’nın başkenti Bogota sokaklarında yer alan bir duvar yazısından aktardığı gibi:
“Karamsarlığı daha iyi günlere saklayalım!”
Pozitif gerçekçilik, dinamik, bilgili, çalışkan, cesur, yapıcı ve mantıklı bir iyimserliktir.
Pozitif gerçekçilik, bize en çok zor günlerde gerekli…