Bir iş insanının feryadı…
Geçtiğimiz gün TÜBİTAK MAM‘da konuşlandırılan MARTEK Teknoparkta bir Ar-Ge şirketini ziyaret etmiş sonrada 10 yıl önce geldiğim Marmara Nakliyeciler Terminali’nde yerleşik bazı nakliyeciler ile terminali işleten şirketin Yönetim Kurulu Başkanı Muhammet Akif Kaymak’la sohbet etme fırsatını bulmuştum.
Kocaeli ilimiz sanayimizin can damarı olarak biliniyor.
GOSB, TOSB gibi Gebze, Dilovası ve ilimizin tamamında konuşlanmış çok sayıda OSB ile uluslararası sanayi yatırımlarının çoğu bu bölgede kümelenmiş konumda.
Dolayısıyla nakliye ve lojistik sektörü de bu bölgenin en önemli sektörü.
Gebze bölgesinde “Marmara Nakliyeciler Terminali “ adında faaliyet gösteren işletme de bölgenin ekonomik olarak en kritik işlevini üstlenen tesislerinden biri. Terminal alanında faaliyet gösteren 150 civarında lojistik ve nakliye firması var. Ve 500’ye yakın da TIR ve kamyonun park edebileceği bir park alanı. Türkiye’nin her tarafından gelen bağımsız çalışan TIR ve kamyonlar buradaki firmalar aracılığı ile aldıkları yükleri yurtdışına ve yurtiçine ulaştırırlar. Burada hareket varsa üretim var demektir, park eden araç çoksa da tam tersi… Bir nevi ekonominin barometresi gibi yani…
Değerli DÜNYA okurları bu kez bir iş insanın feryadını sizlere aktarmak istiyorum.
Feryat eden Marmara Nakliyeciler Terminali'ni kiralık olarak işleten şirketin Yönetim Kurulu Başkanı Muhammet Akif Kaymak.
2003 yılından beri sözleşme koşullarına uygun olarak hizmete hazır hale getirerek ve her yıl kirasını düzenli ödeyerek işlettiğini söyleyen Muhammet Akif Kaymak, “Biz her şeyi kanuna ve kurallara uygun yaptığımız halde idare bugün bizi işgalci olarak niteliyor” sözleriyle feryadını dile getiriyor.
İdare ile yapılan sözleşmede yer alan ve almayan çok büyük usulsüzlükler nedeniyle idareye dava açtıklarını anlatan Muhammet Akif Kaymak’a bırakıyorum sözü:
“- 2003 yılında 2886 sayılı yasaya göre sözleşme imzaladık.
- İnşaat işlerini yaptık, tesisi hizmete hazır hale getirdik.
- O zamanın maliyetlerine göre 2.5 milyon liralık yatırım yaptık.
- 26 Mart 2004’te yapı ruhsatı verildi.
- Yapı ruhsatında toplam 3615 metrekare yüzölçümlü alan ve bu alanda bulunan 1 akaryakıt istasyonu, 82 dükkan, 4 depo, 1 otel, 1 yıkama yağlama, 197 metrekare ortak alandan oluşan üniteler belirtildi. 01 Haziran 2004’te ise 2886 sayılı Yasa'ya göre inşaatın ruhsat onaylı projesine uygun olarak yapıldığı ve iskana hazır bulunduğunu idare tarafından şirketimize bildirildi.
- İş yeri açma ve çalışma ruhsatını ise 10 Haziran 2008’de alabildik.
- Bugün işletme bünyesinde 40’a yakın çalışanımız var.
Ayrıca buradaki irili, ufaklı yüzlerce lojistik, nakliye, kamyoncu esnafının yanı sıra lokanta, kafe, büfe vb. yerler işleten yüzlerce insan ekmeğini kazanıyor. Bu hale biz getirdik, şimdi bizi düşman ilan edip bizim olanı bizden almak istiyorlar. İdareye kendine ait olmayan alanlar için de yıllardır kira ödüyoruz.”
Akif beyin anlattığına göre her şey kağıt üstündeki kadar düzenli yapılmamış.
Sözlerine şöyle devam ediyor Akif bey;
“Sonradan öğreniyoruz ki tescil edilmemiş alan için ihale yapılmış. Yaptığımız inşaat için yapı kullanma izni bile hala verilmedi. Akaryakıt istasyonu işletilmesi için gereken ruhsat ve izinler verilmedi. 26 Mart 2004 tarihli ve 8 numaralı yapı ruhsatı düzenlenmiş parsel numarası 1 olarak gösterilmiş. O tarihte tapuda kayıtlı böyle bir parsel yok. Yapı ruhsatı, parsel olmayan bir mekâna düzenlenmiş.
Tüm başvurularımıza rağmen inşaatlara yapı kullanma izin belgesi verilmedi. Yine sözleşmede yer alan akaryakıt işletmesinin ruhsatı da verilmedi. Dolayısıyla yaptığımız akaryakıt istasyonunu yıkmak zorunda kaldık. Akaryakıt firmalarıyla davalar yıllarca sürdü.”
62 dönümlük alanda hizmet verdiklerini, belirten Muhammet Akif Kaymak şöyle devam ediyor:
“Yıllar sonra 2018 yılında ortaya yapılan imar ve parselasyon çalışmaları neticesinde, bu alanda 2 ayrı ada ve 4 ayrı parselin olduğu ortaya çıktı. Şirketimiz de İmar Barışı Yasası’na göre bu yasadan yararlanmak üzere başvuru yaptı ve Yapı Kayıt Belgesi aldı. Bu parsellerden yalnızca birinin 26 bin metrekarelik alanın idareye ait olduğu anlaşıldı. Bu parseldeki kapalı alan ise yaklaşık 4600 metrekare idi.
Biz de burası için Yapı Kayıt Belgesi aldık. 4701 sayılı Yasa kapsamında satın alma talebinde bulunduk.
Ama yasa açık olmasına rağmen idare satmayı reddettiği gibi tahliyemiz için de kaymakamlığa başvurdu.
Yapı Kayıt Belgesi, 11 Mayıs 2018 tarihli, 7143 sayılı Kanun’da düzenlenen bir hukuki işlem türü. Yasada, ‘Yapı Kayıt Belgesi alınan yapıların belediyelere ait taşınmazlar üzerine inşa edilmiş olması halinde, Yapı Kayıt Belgesi sahipleri ile bunların kanuni veya akdi haleflerinin talepleri üzerine bedeli ilgili belediyesine ödenmek kaydıyla taşınmazlar rayiç bedel üzerinden belediyelerce doğrudan satılır’ deniliyor.
Ama idare yasaları dikkate almıyor.
Tabi buna karşı da dava açtık. Onların yaptığı idari bir uygulama ama biz hukuku dayanak alıyoruz kendimize. Son çare olarak Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a çıkmayı ve her şeyi anlatmayı düşünüyorum. Niyetimiz burada ille de kalmak değil, insan gibi anlaşarak ve uzlaşarak sorunu çözmek. ”
Muhammet Akif Kaymak sayfalarca tutan sorunlarını kısaca böyle özetledi.
Anlatılanlar, ekonomiye değer kazandırmak, istihdam yaratmak için yola çıkan bir iş insanının yolda bırakılması anlamına geliyor. Bunca yıldır kirasını ve vergisini düzenli olarak ödediği halde idarenin hataları nedeniyle bir iş insanının adeta işgalci durumuna düşürüldüğü izlenimi doğuruyor.
Aynı durumda olan tüm vatandaşlara tanınan İmar Barışı’nın sağladığı yasal haklardan da faydalandırılmadığı anlaşılıyor.
Ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik güçlükten çıkması için hükümete yardımcı olması gereken yerel yönetimlerin kendi iş insanlarımıza engeller çıkarması yabancı sermayeye de pek sempatik gelmeyecektir. Bu tür yanlış ya da eksik uygulamalar sonucunda yaşanılan sorunları uzlaşma ve anlayışla çözmek en doğru yol olduğuna inanıyorum.