Bir hiciv ustası

Faruk ŞÜYÜN
Faruk ŞÜYÜN ODAK [email protected]

“Hüseyin Rahmi Heybeliada'dan İstanbul'a çok az inermiş. İndiğinde, Sirkeci’ye inen yokuşta Hilmi Kitabevi’ne uğrayıp pencere önünde oturur, yokuşu, sokağı seyreder, sonra yine adasına dönermiş.

Bütün o gürültülü patırtılı, hep şenlikli roman başlangıçları, romana giriş bölümleri sokaktan, sokağın birtakım esinlerinden kaynaklanırmış. Romancı gözlemlediği ortamı sivri dille hicvetmeyi seçiyor. Acaba neden?

Hiçbir zaman açık seçik yanıtlayamadım. Ama o tutumun, o tercihin etkisi altında da kaldım. Hüseyin Rahmi, gerçekten, 'güldürerek' halkı eğitmek mi istiyordu? Edebiyat tarihlerinde sık sık karşımıza çıkar bu yorum. Yoksa, yaradılışından gelen huzursuzluklarla her şeyi değersizlik olarak mı görüyordu. (Yalnızca çocuklara, kimsesizlere ve ihtiyarlara acırmış.)”

Selim İleri’nin bana yazdıklarındaki bu cümleler, beni epey düşündürdü… İleri, bu sene TÜYAP İstanbul Kitap Fuarı’nın “onur yazarı.” 40 küsur yıldır onu izliyorum; çok sık olmasa da buluşuyor, bazen saatlerce konuşuyoruz… Hayatına hem tanıklıklarım var, hem anlattıklarından bilgi sahibi olduklarım…

Fuar için her sene olduğu gibi “Onur Yazarı” kitabını bu defa da ben hazırlıyorum… Selim’in, edebiyatın yanı sıra tiyatro gibi, sinema gibi, radyo günleri gibi daha az bilinen ilgi alanlarını ve oradaki dostluklarını da içine alan konularda yazışmalardan oluşan bir kitap bu… Ona gönderdiğim karalamalarımı, notlarımı yazarak yanıtlıyor… Onun sözcükleriyle edebi bir çalışmaya dönüşüyor bu yazışmalar…

İşte orada konu, Hüseyin Rahmi Gürpınar’a gelince, bu hafta onu yazmayı planladım… Selim’in değerlendirmeleri kitapta yer alacak; bunlar da benim Hüseyin Rahmi notlarım:

Hüseyin Rahmi Gürpınar, edebiyatımızın kilometre taşlarından birisi. Yapıtlarındaki gözlem özelliğini, kabul günlerinde dolaba saklanıp kadınların konuşmalarını dinleyeceği kadar abarttığını duymuştum… Onu okuduysanız, bu yorumu hiç de yadırgamayacaksınız…

17 Ağustos 1864 doğumlu.. Annesinin ölümü üzerine, dört yaşlarındayken anneannesinin Aksaray’daki konağına alınmış ve düzgün bir öğretim görememiş (belki de hayırlı olmuş).

Eğitimi ile ilgili Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi dergisinin Mart-Nisan sayısında (1945) şöyle yazmış:

“Şahsıma büyük önem vermediğim için hayat hadiselerinin çoğu mazbutum değildir. Ne olacak? Doğuş, yaşayış, ölüş mukadderatında az çok farklarla esas bakımdan insan insana benzer.”

Romanları ve hikâyeleriyle günümüzde kendini her sınıftan okuyucuya sevdirmeyi başaran Hüseyin Rahmi, yapıtlarında, İstanbul’un konuşma dilini, meselâ kenar mahalle kadınlarını büyük bir ustalıkla canlandırıyor. Gerçekçi bir roman yapısını benimseyen sanatçı, olaylara bakışında humour’u sık sık kullanıyor… Bir hiciv ustası o…

Bir halk romancısı, Türk romanında gerçekçiliği ilk benimseyen adlardan biri olarak Hüseyin Rahmi Gürpınar, Ortaoyunu ve Karagöz tekniğinden de yararlandığı yapıtlarında İstanbul’un dışına çıkmayarak bir İstanbul yazarı olarak da nam salıyor.

Azınlığın değil, çoğunluğun dilini benimsediğinden, halkın romancısı olarak da nitelendiriliyor. Örneğin, “Ecir ve Sabır” hikâyesinde, bir ölümün ardından aylarca başsağlığına gelen ve her defasında binlerce benzeri ölüm örneği ile ananın yüreğini parçalayan, sonunda onun da ölümüne neden olan insanların hikâyesini anlatıyor. Hikâyenin sonunda ölen ananın annesi sopayı alıyor ve bu defa başsağlığına gelenlerin kafasına vuruyor, vuruyor…

Hüseyin Rahmi, 1944 yılında Heybeliada’daki köşkünde öldü.. Aralarında Kuyruklu Bir Yıldız Altında İzdivaç, Gulyabani, Kesik Baş, Utanmaz Adam, Şıpsevdi, Mürebbiye, Kokotlar Mektebi, Kaynanam Nasıl Kudurdu, Efsuncu Baba, Şık’ın da bulunduğu yapıtları hâlâ güncel gözlemlerini ise hepimiz yeniden yeniden yaşıyoruz…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar