Bir Hamburg gecesinden notlar…
Hamburg, gecenin yıldızlı bir vakti, birazdan Ay da teşrif edecek… Alster buz tutmaya başlamış… Kentin simgelerinden kuğuları kışlık barınaklarına çoktan taşımışlar. Kıyısını çevreleyen ağaçların dalları arasından pencerelere soğuk mavi yansıyor nehir. Yazın ışıl ışıl teknelerin geçtiği karanlık sular unutulmuş, gölün tamamen donması, üzerinde eğlenceli bir yaşamın başlaması dört gözle bekleniyor…
Hamburg’u seviyorum. Çünkü, bir şehri kendime yakın hissetmemin şartlarından ilki olan dostlarım yaşıyor, onlarla paylaşıyorum. Abi (Zeynel Abidin Yurtsever) çok uzun yıllardır bir Hamburglu.
Ve, Hamburg bir liman şehri. Limanı, büyüklük bakımından Almanya’da ilk, Avrupa’da Rotterdam’dan sonra ikinci, dünyada dokuzuncu sırada. Kentin içinden geçen Elbe Nehri, ortasındaki Alster ve çevresindeki daha yüzlerce göl doğup büyüdüğüm kente ayrılır ayrılmaz başlayan özlemimi azaltıyor. Bence şehirlerin şehri olan İstanbul’da gün geçtikçe azalan yeşillik dendiğinde de iddialılar, çünkü yüzde 14’ünü parklar ve dinlenme alanları kapsıyor. Harika ormanları, ovalarıyla Avrupa’nın en yeşil kentlerinden birisi…
Sanattan konuşacak olursak, İkinci Dünya Savaşı sonrasında ilk inşa ettikleri bina, operaları. Elbe’nin kıyısındaki eski bir liman binasının üzerinde 110 metreye yükselen yeni konser salonları geçtiğimiz haftalarda açıldı, ki ayrı bir yazı konusu…
Ve müzeler, galeriler, hareketli bir gece hayatı, yüzlerce kanal (Avrupa’da en fazla köprü bulunan şehir. Amsterdam ve Venedik’in köprülerinin toplamı bile 2 bin 302’ye ulaşan bu sayıyı geçemiyor)…
Her yolculuğumda uğradığım ve binlerce vincini, yüzlerce gemisini dakikalarca seyredip hayallere daldığım liman, her zaman büyüleyici.. Yüksek tonajlı gemilere yönelik deniz trafiği değişiklikleri nedeniyle boşalan kimi liman binalarının bulunduğu bölgede gerçekleştirilen kentsel değişim projelerinin sonuçlarını merakla izliyorum. Sağlıklı kentsel alanlarda yaşamanın yurttaşlarının hakkı olduğunu düşünen Hamburg kent yönetiminin çevreye duyarlı, yaşam kalitesini artırıcı çabalarının bir sonucu da toplu ulaşım sorununun hemen hiç yaşanmayışı. Ev ve ofislerden çıkanlar, bir durağa ulaşabilmek için en fazla 300 metre yürüyorlar.
Hamburg gerek ticaret, gerekse hizmet sektörü açısından kuzey Almanya’nın en büyük sanayi kenti. Özellikle havacılık sektöründe, uçak üretiminde dünyanın en büyük üçüncü şehri (Airbus ve Lufthansa da orada). Kimya, makina, gemi inşaat ve bankacılık sektörleri de oldukça önemli yer tutuyor. Kişi başına düşen yıllık gelir 50 bin euronun üzerinde.
Tabii ki müzeler: Modern Sanatlar Müzesi, Sanat ve Elsanatları Müzesi, dünyanın en büyük model tren müzesi, 5 bin 600 metrekarede uluslararası çağdaş sanat ürünleri ve fotoğrafl arın sergilendiği Deichtorhallen, 1850 ve 1934 yılları arasında Amerika’da yaşamak için anavatanını terk beş milyon insanın öyküsünün anlatıldığı BallinStadt, ürünleri tadıp dokunabileceğiniz baharat müzesi, mumya müzesi, Johannes Brahms Müzesi, bir müze gibi görkemli Belediye Sarayı ve daha onlarcası... Günlerce gezilebilecek mekânlar...
Bunlar, Hamburg hakkındaki notlarımdan kopuk kopuk birkaçı…
Şunu da eklemeliyim ki son yıllarda hep birkaç damla gözyaşı da demek Hamburg bizim için… Çok erken kaybettiğimiz aktör Demir (Gökgöl) dostumuzdan sonra Abi’nin de benim de birer kanadımız kırık… Abi’nin “Hartwicusstrasse 7, 22087” adresindeki restoranı “Anleger 1870”in, Alster Gölü’ne bakan terası bile Demir’siz hep ıssız geliyor ikimize de... 140 senelik köprünün hemen yanındaki bin kişinin oturabileceği basamaklarda, Abi’nin saksılardaki ağaçlarının dallarında hâlâ onun sesi gizli sanki; donmuş nehir burada bize okuduğu şiirleri de saklamış, akmaya başlar başlamaz fısıldayacak gibi…