Bir haftada MB’nin tahmini kadük oldu
Gene bir enfl asyon verisi, gene bir artış. Detaylara bakıldığında baş sorumlunun “gıda fiyatları” olduğu görülüyor. 12 aylık bazda gıda fiyatları Nisan ayında yüzde 1.38 ile halen kullandığımız 2003 bazlı endeksin en düşük noktasına gerilemişti. Mahsulün göreceli daha bol olmasının yanısıra Rusya’ya olan ihracatın sekteye uğramış olması nedeniyle gıda fiyatlarında Ocak-Mayıs ayları arasında gerileme meydana gelmişti. Ancak gıda fiyatlarında son 2 aydır hızlı bir artış gözlemleniyor. Bu ay yüzde 1.17 gelen TÜFE’nin 0.75 puanı yüzde 3.15 artan gıda fiyatları kaynaklı.
Endeks içindeki ağırlığı sadece yüzde 5 olmasına rağmen “alkollü içkiler ve tütün” kategorisi ise aylık yüzde 7.05 artış ile enfl asyona 2. büyük katkıyı yapmış durumda. (Aynı zamanda, yüzde 19.4 ile bu kategorideki yıllık artış da çok yüksek seviyede.) Aslında, buradaki artış çok da sürpriz değil çünkü bayram sonrasında sigaradan alınan ÖTV’lerde ayarlamalar yapılmış, ve sigara şirketleri de fiyatlarını yüzde 10 kadar artırmışlardı.
Bugünden sene sonuna baktığımızda aylık enfl asyon son 10 yıllık trendleri içinde kalsa bile TÜFE’nin yüzde 9’un üzerine çıkacağı görülüyor. Her daim iyimser MB’nın daha 1 hafta önce yayınladığı enfl asyon raporundaki sene sonu tahmini ise sedece yüzde 7.5. MB bu tahmini yaparken de çıktı açığının azalarak da olsa devam edeceği, gıda fiyatlarının yıl genelinde yüzde 8 artacağı, ithalat fiyatlarının dolar bazında yüzde 8.5 azalacağı ve petrol fiyatı ortalamasının 44 dolar olacağı gibi varsayımlarda bulunmuş. Dünya büyümesindeki yavaşlama ve dolayısıyla petrol fiyatlarındaki gevşeme 44 dolar tahmininin yüksek kalmasına sebep olabilir. Ancak, kurlarda meydana gelen ve çeşitli sebeplerden dolayı kısa vadede eski seviyelerine gerilemesi beklenmeyen artışların önümüzdeki dönemde enfl asyona artış yönünde etki yapması da beklenmeli. (Öte yandan, MB, artan enfl asyona rağmen, iç tüketimi ayakta tutma adına, borç verme faizi indirimlerine 25 baz puan olarak devam edebilir.)
Esasen, makroekonomik bir yaklaşım içerisinde enfl asyonu harcama gruplarına veya belirli sebeplere (kur artışı vs. gibi) ayırıp incelemek çok da doğru bir yöntem değil. Yüksek enfl asyon her zaman ve her yerde bir “ayağını yorganına göre uzatamama” sorunudur. Türkiye, artık genç ve tüketime aç nüfusu nedeniyle mi dersiniz, yoksa bir rant peşinde koşan toplum (rent-seeking society) olmasından mı dersiniz, kronik olarak yüksek enfl asyonla yaşayan bir ekonomi. Enflasyonu çok yüksek (2 haneli) seviyelerden aşağı çekmemizin üzerinden 12 sene geçmiş olmasına rağmen, düşük seviyelere (yüzde 5’in altı) indirme başarısını gösteremedik. Bu süre zarfında 4 farklı başkan göreve gelmiş olmasına rağmen hiçbiri bu konuda başarılı olmadı. (Açıkçası hiçbirinin önceliği de bu olmadı, doğrusu!)
Kronik yüksek enflasyona sebep olarak gösterdiğim “iç tüketim” baskısı fazla bir izahat gerektirmiyor herhalde. (Zaten “kronik cari açık” problemimiz de bu bitmeyen iç tüketim baskısının bir başka tezahürü.) Enfl asyonun “bir rant toplumu olmamız nedeniyle” yüksek seyrediyor olması ise daha özgün ama açıklamaya da daha muhtaç bir önerme. İleriki bir yazıda bu önermeyi biraz daha açmak isterim. (Dünyada rant ekonomisini ölçen bir gösterge, bir endeks de yok. Buna en yakın endeks The Economist dergisinin hazırladığı ahbap çavuş kapitalizmi (crony capitalism) endeksi. Ancak bu endeksin metodolojisi oldukça zayıf. Kumarhane, maden, savunma, bankacılık, kamusal altyapı, havaalanı, limanlar ve gayrimenkul gibi nüfuza açık sektörlerde faaliyet gösteren iş adamlarının servetlerinin bulundukları ülkelerin milli hasılasına oranı üzerinden endeks değerleri hesaplanmış. Türkiye bu endekste 22 ülke arasında 8. sırada yer alıyor.)
Hem enflasyona, hem de ekonomik geleceğimize ilişkin olumlu bir nokta ise şu: Türkiye artık daha fazla bir rant ekonomisi toplumu olarak devam edemez. Bu konuda deniz bitmiş durumda. Belki, biraz afaki bir önerme olacak ama FETÖ’nün bu kadar çaresizce böyle korkunç bir eyleme girişmiş olmasında yaratılan rantın kadrolarını beslemekte yetersiz kalmaya başlamasının da etkisi olduğunu düşünüyorum. (FETÖ mensuplarının salt mehdilik inancı veya cinler nedeniyle bir cemaat oluşturdukları hiç inandırıcı değil. Büyük çoğunluğu ahbap çavuş kapitalizmi neticesinde “dünyevi bir ikbal” elde etmek için oradaydı.)