Bir gün iktidar olacakmış gibi düşünmek
Orta Doğu'da toplumsal değişmeyi inceleyen Amerikalı sosyolog Daniel Lerner, Geleneksel Toplumun Sona Erişi eserine Balgat'ta (o zaman köydü) yapılan mülakatlardan pasajların yer aldığı hikaye ile başlar. Anketör çobana başbakan olursa neler yapacağını sorar. Çoban soruyu cevaplayamaz, hiçbir zaman başbakan olamayacağını tekrarlar durur. Beş yıl sonra yapılan görüşmelerde, dünya değişmiş, Türkiye'de serbest seçimler yapılmış, yeni hükümet göreve gelmiş, Türk toplumu iktisadi ve sosyal bir hareketlilik içine girmiştir. Aynı çoban bulunup, soru tekrarlandığındaki tepki çok farklıdır. Çobanımız başbakan olursa yollar, köprüler yaptıracağını, birçok benzeri projeyi gerçekleştireceğini anlatmaktadır. Sonuç: Çağdaşlaştırıcı toplumsal değişme kişiye kendisini başkasının yerine koyma becerisini kazandırmakta, ufuk açmaktadır; diğer yandan kendisini başkasının yerine koyabilme, çağdaşlaşmanın itici gücü olmaktadır.
Kendisini başkasının yerine koyabilme becerisinin sadece bireylerin gelişmesi bakımından geçerli olduğunu düşünmemeliyiz. Mesela küçük bir firma yönetimi, daha büyük bir firma yaratmak istiyorsa, kendisini büyük bir firma olarak tahayyül etmek, yönetici kadrolarını o hedefe yönlendirmek, davranışlarını ona göre ayarlamak durumundadır. Aynı kalıbı siyasi partilere uygulamak için herhangi bir engel bulunmamaktadır. Siyasi partiler de eğer bir gün iktidar olmak istiyorlarsa, gelecekte iktidar olacakmış gibi hazırlanmak, bugünkü davranışlarını da o hedefe göre yönlendirmek, kısacası adeta alternatif bir iktidar oluşturuyorlarmış gibi hareket etmek mecburiyetindedirler. Bunu yapamazlarsa, her zaman muhalefette kalmaya mahkum olacaklarını kabullenmiş olacaklar, seçmen de değerlendirmesini bu bilginin ışığında yapacak, oyunu ona göre kullanacaktır.
Şu veya bu muhalefet partisinin başarısı veya başarısızlığı beni ilgilendirmiyor ama demokrasi ile yönetilen bir toplumda, iktidarın muhalefetin bir gün onun yerini alabileceği olasılığını gerçekçi bulmaması, iktidarın yozlaşmasına yol açar; muhalefetin etkisiz kaldığı demokrasinin işlerliği kaybolur, demokratik kalıplar görünümü altında fiili otoritecilik gelişir diye korkuyorum.
Halihazırda muhalefet partilerimize baktığımız zaman, eylemlerini iktidarın her icraatına karşı çıkmak temeline oturttuklarını görüyoruz. Muhalefetimizin sorunları bir gün iktidar olacakmış gibi ele almaması, maalesef sorumsuz, popülist, inandırıcılığı düşük beyanlarla sonuçlanıyor.
Örneğin, askerlerimizin Afganistan'da bir kazada şehit olması karşısında "Bizim askerin orada ne işi var?" diye sorulması, muhalefet partilerimizin Türkiye'nin dünyadaki yeri, ilişkileri, hatta çıkarları konusunu pek incelemedikleri izlenimi yarattı. Ciddiye de alınmadı. Bu bir örnek ama muhalefetin genel tavrını yansıtıyor. Bu felsefe ile hareket edilmesi siyasal kutuplaşma gibi başka sorunlara da yol açıyor. İktidar ve muhalefet partilerimiz bağdaştırılması, uzlaştırılması hiçbir surette mümkün olmayan zıtlıkların temsilcisi görünümü kazanmış bulunuyorlar. Bu ortamda siyaset bütünleştirici işlevden yoksun, sadece ayrıştırıcı bir faaliyete dönüşüyor; kutuplaşma topluma yayılmaya başlıyor. Fakat esas sorun muhalefetimizin bir gün iktidar olacakmış gibi düşünmemesi; söylemini, eylemini ona göre şekillendirmemesi. Bunu yapmadıkça, kendilerini de demokrasimizi de zayıflatıyorlar.