Bir garip çelişki: Büyüme hızlanırken iflaslar uçuşa geçmiş
Şirketler dünyasının sağlık verileri ile büyüme verileri arasında garip bir çelişki ortaya çıktı.
TÜİK verilerine göre 2016’da yüzde 3.18’e düşen büyüme hızı, 2017’de yüzde 7.42’ye fırladı. Bu durumda şirketler dünyasında iflasların azalması beklenirken, tam tersine iflaslar adeta roket hızıyla artmış. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin (TOBB) Ticaret Sicili Gazetesi kayıtlarından derlediği istatistiklere göre 2017’de kapanan şirket sayısı yüzde 33.18 arttı.
Kapanan şirket sayısındaki yüzde 33.18’lik artış, TOBB verilerinin yayınlandığı 2011 yılından bu yana gerçekleşen açık ara en hızlı artış.
Garip olan ikinci bir nokta 15 Temmuz darbe girişiminin gölgesinde ekonomi açısından kötü bir yıl olarak kayda geçen 2016’da kapanan şirket sayısı yüzde 19.44 azalırken, büyüme hızının sıçrama yaptığı 2017’de hızlı bir artış göstermesi.
Kapanan şirketlerin yeni kurulanlara oranı açısından da kötüye gidiş var. Düşük büyümeli 2016’da yeni kurulan her 100 şirkete karşı 17.33 şirket kapanırken, 2017’de bu oran 2.60 puan artarak 19.92’ye yükseldi.
2016’da sanayi yüzde 4.25 büyürken, kapanan şirket sayısı yüzde 7.52 azalmıştı. 2017’de sanayi büyümesi yüzde 9.20’ye fırlamasına rağmen kapanan şirket sayısı yüzde 28.32 ile TOBB istatistiklerinin yayınlandığı son 7 yılın en yüksek artışını kaydetti.
Kapanan şirket sayısındaki artışta, büyümede önemli payı bulunan inşaat sektörünün başı çekmesi de dikkat çekiyor. İnşaatta büyüme hızı yüzde 8.7’ye yükselmesine rağmen, kapanan şirket sayısı yüzde 111.81 gibi bir roket hızıyla arttı.
Hizmet sektörlerinin ana gövdesini oluşturan toptan ve perakende ticaret, otomotiv servis hizmetleri, ulaştırma ve depolama, konaklama ve yiyecek hizmetlerinin toplamında geçen yıl büyüme hızı yüzde 0.21’den yüzde 10.65’e fırladı. Buna karşın kapanan şirket sayısı yüzde 26.83 gibi ciddi bir artış gösterdi.
2016’daki yüzde 2.58’lik küçülmenin ardından yüzde 4.66 büyüyen tarımda da kapanan şirket sayısı yüzde 38.37 arttı.
Bu çelişkili durum, bir yönüyle TÜİK’in yeni milli gelir hesabındaki sorunlara işaret ediyor.
Bu çelişki anı zamanda bol kepçe teşvikler ve Kredi Garanti Fonu desteğiyle yüklü kredi pompalamasına rağmen şirketler dünyasında sağlık durumunun kötüye gittiğini gösteriyor.
Politik hesaplarla büyümeyi hormonlu bir şekilde hızlandırmak, şirketler cephesinde borçluluk oranlarını artırarak sağlıksız yapıyı daha da bozuyor. Bu da hem reel sektör, hem de bankacılık sektörü açısından risklerin büyümesi ve ekonomideki kırılganlıkların artması demek.