Bir garip banka öyküsü
Birinci Dünya savaşından bir yıl önce, yani 1913 yılında Adapazarı’nda 13 tane babayiğit bir banka kurmaya karar veriyor. Ellerinde ne var ne yoksa koyuyorlar ve esnaftan da para toplayarak bir banka kurmayı başarıyorlar.
Herkes lira demeden, kuruş demeden bankanın kurulması için her türlü desteği sonuna kadar veriyor. Kurulan bu banka tarihte çok önemli bir yer elde ediyor. Yalnızca Osmanlı’nın değil İslam aleminin ilk özel bankası olma özelliğini kazanıyor. Zira o tarihlerde tüm finans kuruluşları gayri müslimlerin elinde.
Osmanlıda da o dönemde finans kuruluşlarının tamamı Yahudi ve Rumların elinde. Bankanın ilk adı Adapazarı İslam Ticaret Bankası. Bir süre sonra ismi değişiyor ve Adapazarı Türk Ticaret Bankası ismini alıyor. Gün geçtikçe namı daha çok yayılınca ismi bir kez daha değişiyor ve Türk Ticaret Bankası olarak tarihteki yerini alıyor. Aslında ilk kuruluşu bir anonim şirket olarak başlıyor.
İsmi “Hacı Adem İbrahim Beyzade ve Sipahizade Hamit ve Şürekası.” İşte isimde yer alan Hacı Adem İbrahim Beyzade’de bizim büyük dedemiz. 1997 yılında banka, iş adamı Korkmaz Yiğit’e veriliyor, ancak sonrasında bankaya TMSF el konuldu diye haberler çıkmasına rağmen, aslında kuruma el koymuyor, yönetimine girerek ortak oluyor.
2002’de bankacılığı durduruyoruz kararı ortaya çıkınca, banka çalışanları mağdur oluyorlar ve durumdan bir hayli etkileniyorlar. Üstelik o dönemde de çok güçlü bir kurum olmasına, hatta Sirkeci’deki Munzam Vakfı’nın da aktif varlığı olmasına rağmen, TMSF’nin bu kararı büyük bir rahatsızlık yaratıyor.
Ancak hukuki bir boşluk değerlendirilerek, TMSF’nin sadece ortak hüviyeti ile kapama kararı alması dava konusu ediliyor. Dava 21 yıl devam sürüyor ve lehte sonuçlanarak, Kasım 2022 de bankacılık faaliyetinde bulunma hakkı tekrar geri veriliyor.”Yukarıdaki Türk Ticaret Bankası’nın, yani Türkbank’ın hikayesini anlatan kişi ben değilim. Bu anlatımı yapan kişi, halen Demokrat Parti Genel Başkan Yardımcısı, 24.dönem milletvekili, sevgili dostum Faik Tunay. Kendisinden daha önce büyük dedesinin Türk Ticaret Bankası’nın ilk Yönetim Kurulu Başkanı olduğunu duymuştum.
Böylesi bir kaynağa sahip olunca de en doğru şekilde bankanın geçmişini de onun anlatacağını düşündüm. Birçok kişiyi şaşırtan bankanın satıldığı haberini duyunca kendisini arayarak biraz da satışı yorumlamasını istedim. “Gelelim Türkbank’ın satışına. Bankanın kasasında yaklaşık 220 milyon liralık varlığının mevcut olduğu biliniyor. Yanı sıra Adapazarı’ndaki tarihi binanın değerinin de 80-90 milyon lira olduğunu söyleyebilirim.
Yani böyle baktığımızda bankanın çıplak değeri 300 milyon liralar olarak anlaşılmakta. Üzerine marka değerini ve yaklaşık 200-300 milyon liralık lisans bedellerini de koyduğumuzda ortaya çıkan rakam çok daha yükseliyor. Bu da demektir ki satış fiyatı asgari 800-900 milyon lira değerinde olmalı idi.
Ancak TİM’e sadece 455 milyon liraya satılmış olması bir hayli şaşırtıcı.” İhracata gönül vermiş birisi olarak konuyu TİM banka satın aldı diye müjdeler bir dille kaleme almam da mümkündü. Düşündüm, hikayeyi de dinleyince haber bu muydu, yani TİM’in banka satın alması mıydı diye düşündüm. Sonra da olmadığına kanaat getirdim. Bence asıl haber Türkbank’ın satılması idi.
Bir çoğumuzun varlığını unuttuğumuz, 40-45 yaş altı jenerasyonun ise belki de adını dahi bilmediği bu nadide bankanın değerinin çok altında satılması. Kuruluşu çok kıymetli, ismi de bir o kadar değerli, kapanması şaşırtıcı, yeniden faaliyete geçişi sessiz, satışı ise biraz garip. Başta da dediğim gibi, benimkisi garip bir banka hikayesi.