Bir futbol kulübü niye borçlanır ya da sıra dışı bir örnek: Manchester U
Geçen hafta gazetelere ilginç bir haber manşet oldu. Aslında ilginçlik futbol kulübünün isminden ve daha çok milyar doları geçen astronomik borçlarından kaynaklanıyordu. Söz konusu kulübün adı Manchester United olmasaydı, şüphesiz milyar doları geçen borç yine o kulübü manşetlere taşırdı. Bırakın dünyanın en zengin kulübü olmayı, bir futbol kulübü nasıl olur da 1 milyar doları geçen bir borç yapabilirdi ki? Üstelikte bu kulüp dünyanın en zengin kulübüyse bu borcun kaynağı neydi? Bir futbol kulübü nasıl olur da bu tutarda bir borca ulaşır? Gerçekten daha buna benzer bir çok soruyu peşi sıra sorabiliriz sormasına da, bu sorulara ne kadar anlamlı yanıt verebiliriz orası müphem kalıyor.
Manchester United'ın bugünkü borcu 700 milyon Sterlin civarında. Yani kulübü borcu 1 milyar 120 milyon dolara ulaşmış vaziyette. İnanılmaz bir tutar… Şimdiye kadar başta Premier Kulüpleri olmak üzere bir çok kulübün borcunu analiz etmiştim ama ilk kez bir milyar doları aşan bir borçla karşı karşıyayız… Evet biz bu yazımızda Manchester United örneğinden hareketle bir futbol kulübünün neden böylesi bir borçlanmaya gittiği üzerinde duracağız. Ancak Manchester United örneği çok sıra dışı bir örnek olacak. Sportif başarıyı en iyi ve karlı bir şekilde paraya dönüştüren ve bu özelliğiyle endüstriyel futbolun göz bebeği haline gelmiş, çoğu kulübün idolü olmuş Manchester United'ı bu bağlamda analiz etmek, belki bize marjinal ip uçları verecek. Önce isterseniz gazete manşetlerine yansıyan habere kısaca bir göz atalım, daha sonra analizimize geçelim.
Kırmızı şeytanlar, Kırmızı Bakiye Veriyor!
Financial Times gazetesinde 3 Ocak'ta yer alan habere göre, 2005 yılında kulübü 1.2 milyar dolar piyasa değeri üzerinden satın alarak kulüp hisselerini eline geçiren ABD'li spor mağazaları zinciri sahibi Malcolm Glazer, geçen dört yıllık süreç içinde 700 milyon Sterline ulaşan kulüp borçlarını yapılandırma arayışına girdi. Başlangıçta 175 milyon Sterlin tutarında banka kredisi kullanan M. Glazer, bu borcun yüksek faiz ile devam ediyor olmasının da getirdiği ek finansman baskısı nedeniyle şimdi kulübün tüm borçlarını ödeyecek tutarda finansman arayışı içine girmiş durumda. Glazer, cari borçları ödeyebilmenin araçlarından birisi olarak ta bono ihraç etmenin yollarını arıyor. Bu bağlamda en yararlı seçeneklerden birisi olarak, mali yatırımcılara yüksek getirili tahvil satarak borç sorununu çözmek… Bunun için iki bankadan danışmanlık hizmeti alan Glazer, JP Morgan ve Deutsche Bank aracılığıyla piyasalara borçlarını karşılayacak kadar "Bono" ihraç etmek istiyor.
Kulübün 30 Haziran 2008 tarihli finansal tablolarına göre Manchester United'ın mali borçları 700 milyon sterline ulaşmış durumda. Yani kulübün üzerindeki borç yükü 1 milyar 120 milyon dolar civarında… Dünyanın en yaygın ve saygın markalarından birisi olan Manchester United'ın bu borç yükü, UEFA başta olmak üzere tüm futbol otoritelerini endişelendiriyor. Ancak, Manchester United küresel marka olmanın verdiği avantajları kullanarak, bu borç yükünün altından kalkabilmek için bono ihracına sıcak bakıyor. Premier Lig'in ve Manchester United'ın küresel repütasyonu bu finansman yöntemini olanaklı kılabilecek. Bu bir avantaj olarak görülebilir ancak, genel küresel krizin hala varlığını devam ettiriyor olması, arz edilecek bononun talep görebilmesi konusunda bazı sıkıntılar getirebilecek gibi görünüyor.
Financial Times'ın açıklamasına göre, Premier Lig'in son üç yılının şampiyonu, kendi finansal durumunu iyileştirebilmek için yatırım bankası JP Morgan ve Alman Deutsche Bank'tan son iki yıldır mali danışmanlık hizmeti alıyor. Bu bağlamda, sözkonusu bankalar Manchster United'a yüksek getirili bono ihracını öncelikli seçenek olarak sunuyorlar.
Diğer taraftan The Sunday Times'a göreyse, Manchester United son yıllarda, borçlarını ödeyebilecek düzeyde nakit ve yıllık operasyonel kar yaratabilmesine karşın, 2005 yılında kulübü satın alan Amerikalı Glazer ailesinin bu tarihten itibaren kulübü sürekli borçlandırmaya devam etmesi, Manchester United'ın da borçlarının da dağ gibi büyümesine neden oldu.
Deloitte tarafından her yıl hazırlanan Avrupa Para Ligi raporuna göre Manchester United'ın 2008 sonu itibariyle geliri 325 milyon Euro civarında.
Ronaldo'yu Satmak ta Manhester United'ı Rahatlatamadı!
Sezon başında en önemli yıldızı Ronaldo'yu Real Madrid'e 92 milyon Euro'a satan Manchester United'ın, yukarıdaki anlatılanlardan da görülebileceği gibi başı borçlarıyla fena halde dertte. Kulübün 700 milyon Sterlin'lik borcun çevrilebilmesi için eğer gerekli finansman sağlanamaz ise daha başka yıldızların da satışı gündeme gelebilir.
Kulübün 700 milyon Sterlin'e ulaşan borçlarına 2009 yılında ödediği faiz tutarı yaklaşık 62.5 milyon Sterlin'e ulaşmış durumda. Bu tutar şu haliyle kulübün toplam gelirinin %24'üne karşılık geliyor ki, bu durum birazdan da açıklayacağımız nedenlerden dolayı sürdürülebilir bir durum olarak görünmüyor.
Manchester United'ın Gelirlerinin Bileşimi (2008-09)
Kulübün Giderleri Gelirlerinden Daha Hızlı Büyüdü!
İngiliz futbolunun son 20 yılına damgasını vuran Manchester United'ın ABD'li Glazer Ailesi tarafından satın alınması, İngiltere'de uzun süre tartışmalara neden olmuştu. Hatta bir grup United taraftarı bu satışa tepki olarak F.C United Of Manchester isimli bir kulüp bile kurmuştu. Bu tartışmaların temelinde sosyolojik faktörlerin dışında iki maddi temel neden yatıyordu. Bunlardan ilki; Glazer ailesinin kulübü borca sokarak kulüpten fon transferi yapacağı ve buna bağlı olarak kulübün borçlanmasının giderek artacağı; ikincisi de bilet fiyatlarının zamlanacağı yönündeydi. Gerçekten yukarıdaki tablodan da anlaşılacağı üzere Man.Utd.'ın 2004 yıl sonundan itibaren toplam borçlanmasında son beş yılda inanılmaz bir artış kaydedilmiş ve toplam borç tutarı %856'lık bir artış oranı ile 82 milyon Euro'dan 784 milyon Euro'a yükselmiş durumda. Yıllık ortalama %171'lik bir borç artışı anlamına geliyor bu. Bu artışın nominal ifadesi ise yıllık ortalama 156 milyon Euro'luk borç artışıdır. Kulüp 2006 yılında 67.700 kişi olan stat kapasitesini yaklaşık 114 milyon Sterlin (142,5 milyon euro) harcayarak 76.212 kişiye yükseltmişti. Bütün bu giderleri dikkate aldığımızda, Man. Utd. yıllık ortalama 156 milyon Euro'luk bir borçlanmayla faaliyetlerini finanse ettiği görülüyor.
Man.United'ın Yıllar İtibariyle Gelirleri ile Borçlarının Gelişimi (2004-2009) Milyon Euro
(*): 2009 yıl sonu geliri tahmini hesaplanmıştır.
Aynı dönemde kulübün gelirlerindeki kümüle artış ise, sadece 2008 kesin rakamlarını baz alırsak %29 civarında gerçekleşmiş. 2009 yılında Ronaldo'nun satışından gelen 92 milyon Euro'yu da 2009 yılı cirosuna eklendiğinde; Man. Utd.'ın tahmini 2009 yıl sonu cirosunun 417 milyon Euro civarında gerçekleşmesi bekleniyor. Buna göre gelirin kümüle artışını hesapladığımızda kulübün toplam gelirlerinin son beş yılda %166 arttığını gözlemliyoruz.
Yukarıdaki tablo taraftarın ilk endişelerinde haklı çıktıklarını gösteriyor bize… Gerçekten Man. Utd.'ın borcu yıllar itibariyle bir çığ gibi büyümüş ve sonuçta kulüp çeviremeyeceği bir borç yükünün altında bulmuştur kendisini.
İkinci konu; bilet fiyatı artışına gelecek olursak; 2004 yılında ortalama 34 Euro civarında olan bilet fiyatı, geçen beş yıl içinde %59 artarak 54 Euro'ya kadar yükseldi. Son beş yıllık süre içindeki bilet fiyatlarındaki bu artış, Premier Lig kulüplerinin ortalama bilet fiyat artış hızının üzerinde seyrettiğini gösteriyor bize… (Premier League PLC Annual Reporta göre aynı dönemde Premier Lig bilet fiyatları ortalama %23'lük bir artış kaydetmiştir)
Premier Lig'de Man. Utd.'ın Piyasa Değeri
Aşağıdaki tablodan da görülebileceği üzere Man.Utd.'ın Alman Transfermarkt sitesinin bonservis bedelleri üzerinden yaptığı değerlemeye göre piyasa değeri 366 milyon euro civarında.
KULÜPLER OYUNCU SAYISI YAŞ ORTALAMASI PİYASA DEĞERİ OYUNCU BAŞINA PİYASA DEĞERİ
Chelsea FC 25 28.0 429.050.000 € 17.162.000 €
Manchester United 31 26.4 366.150.000 € 11.811.290 €
Liverpool FC 27 25.7
312.850.000 € 11.587.037 €
Manchester City 24 27.0
280.950.000 €
11.706.250 €
Arsenal FC 28 24.2
277.800.000 €
9.921.429 €
Bu market değeri ile Premier Lig'de Chelsea'den sonra 2. sırada bulunan Man. Utd'ın, dünyanın en saygın iş dergilerinden Forbes tarafından her yıl yapılan "En değerli futbol takımı sıralaması"na göre sırası ise 2004-2009 arası hiç değişmemiştir. Forbes dergisi tarafından yapılan piyasa değeri araştırmasına göre toplam piyasa değeri 2009 Nisan itibariyle 1 milyar 870 milyon dolar civarında olan kulübü, 1.3 milyar dolarlık piyasa değeri ile Real Madrid izliyor.
Forbes tarafından her yıl yapılan en değerli kulüp sıralamasında kulübün piyasa değerinin ise 2004-2009 yılları arasında %57'lik bir gelişim gösterdiği görülmüştür
Man.Utd.'ın sportif performansının gelişimi
Man.Utd.'ın 2004-2009 yılları arasında gösterdiği sportif peformansa ilişkin bilgiler aşağıda görülüyor.
Son on yılda ve son beş sezonda ulaşılan sportif başarılar
Lokal Sportif Başarılar
Premier Lig'I son on yılda 7 kez kazanan Man.Utd. 2004-2009 arasındaysa 3 kez mutlu sona ulaşmıştır.
2006-07, 2007-08, 2008-09
FA Cup : Son on yılda 2 kez kzanan Man.Utd. son beş yılda sadece 1 kez kupayı kazanmıştır.
1999, 2004
Avrupa Kupaları'nda son on yılda Şampiyonlar Ligi'ni 2 kez; son beş yılda ise bir kez kazanmıştır.
1999, 2008
Kıtalararası Şampiyonlukta ise (Worldwide) Man.Utd. son on yılda 2 kez Kupa kazanmıştır. Eski adıyla Kıtalararası şampiyonluğu 1999 yılında kazanırken; yeni adıyla FIFA Dünya Kulüpler Kupası'nı ise 2008 yılında bir kez kzanma başarısı göstermiştir.
· Intercontinental Cup: 1
1999
· FIFA Club World Cup: 1
2008
Sportif performans açısından bakıldığında son beş yılda Man.Utd.'ın son derece başarılı olduğunu söyleyebiliriz. Gerek lokal ligde gerekse uluslar arası turnuvalarda başarılı bir dönemi geride bırakmıştır.
Man.Utd. bugünkü sportif, mali ve yönetsel başarıyı nasıl yakaladı?
Man.Utd. futbol kulüpleri içinde gerçekten her yönüyle sıra dışı bir örnektir. Bu sıra dışılıklar o kadar fazladır ki, bu farklılık onları endüstriyel futbolun model kulübü haline getirmiştir. Her şeyden önce başlarında 24 yıldır aynı teknik direktör, Sir Alex Ferguson bulunuyor. Kulübün örgütsel yapılanışı tamamen dünya kulübü olmaya yönelik bir strateji üzerine kurulmuş durumda. Man. Utd.'ın en öncelikli hedeflerinin başında Man. Utd. markasının dünyanın dört bir tarafına ulaştırılması ve satılması geliyor. Küresel marka stratejisini takip eden Man. Utd. bu stratejisiyle küresel marka olma başarısını gösteren nadir kulüplerden birisi. Real Madrid Başkanı Perez'in ifadesiyle, "Kırmızıların başarısı pazarlama stratejilerinin zamanının 10 sene önünde gitmesinden" ve stratejileri büyük bir başarıyla uygulayan profesyonel kadronun becerisinden kaynaklanıyor." Aslında Man. Utd.'da temel örgüt yapılanmasını, sportif performanstan bağımsız mali performansı yaratabilecek ve sürdürebilecek bir örgütlenmeyi oluşturmaya yönelik stratejisi oluşturuyor. Bu strateji şimdiye kadar gelir yönünde doğru çalıştı. Ancak özellikle 2005 yılından itibaren kulübün çoğunluk hisselerinin Malcolm Glazer'e geçmesiyle birlikte, kulübün finansal yapısında çeşitli korozyonlar da oluşmaya başlamıştır. Nitekim bu olumsuzlukların kaçınılmaz sonucu olarak altından kalkılamayacak bir borç stoku oluştuğunu görüyoruz.
Kulüpler neden borçlanır? Borçlu olan kulüpler ne durumda?
Bu soru aslında kendi içinde futbolun en önemli paradokslarından birisini içeriyor. Doç. Dr. Kutlu Merih ile yaptığımız çalışmalar bize futbolun krize girmesinde bu paradoksun önemli bir etkisinin olduğunu gösteriyor.
Beşinci paradoks: Futbol sektöründe gelirler arttıkça verimlilik azalıyor, kârlar düşüyor. (İngiltere vs. -Chelsea paradoksu)
Futbolda içsel dinamiklerin, iktisat teorisindeki dinamikler gibi çalışmadığını, futbolun temel doğrularından birisi olarak her zaman ifade ettik. Gerçekten de futbolda kaldıraçlar, iktisatta ya da finansmanda olduğu gibi çalışmıyor. İktisadın temel ilkelerinden olan kar maksimizasyonu ya da maliyet minimizasyonu ne yazık ki futbol için geçer akçe değil! Düşük bütçeli bir takım yaratılarak/oluşturularak, Avrupa devleriyle mücadele edip, kupa kazanmak teorik olarak mümkün görünmekle birlikte, pratikte çok zor görünüyor. Ya da tam tersi durum da futbolda çok geçerli değil. Örneğin yıldızları bir araya getirmeniz Real Madrid'de olduğu gibi mümkün olabilir ve bir ''galactica'' yaratabilirsiniz ama başarıya da Real de olduğu gibi hasret kalabilirsiniz.
Futbolda ölçek ekonomisi de çalışmıyor. Yani mevcut kadronuzda ilave maliyete katlanmadan, verimliliği artırabilmek çoğu zaman mümkün olamıyor. Bu anlamda yaptığınız yatırımlar sonucunda oluşan başarı kapasitenizi, her yarışmada kullanamıyorsunuz. Her turnuva ve yarışmada yeniden yapılanmak ve takımınızı buna göre oluşturmak zorunda kalabilirsiniz. Bu olayın bir diğer boyutu da futbolda bir yandan gelirleriniz artarken, iktisatta olduğu gibi karınızın artmamasıdır. Ya da gelirleriniz arttıkça, giderleriniz bundan daha hızlı artmaya başlayabilir. Bu paradoksa en tipik örnek olarak son yılların en gözde kulübü Chelsea'yi örnek gösterebiliriz. Chelsea bugün Avrupa'nın en zengin beşinci kulübü olmasına ve yıllık 268,9 milyon Sterlin bir gelir elde etmesine karşın, Avrupa'nın giderleri en fazla ve en borçlu kulüplerinden birisi konumunda. Roman Abramovich'in Chelsea'yi satın aldığı 2003 sezonu öncesi toplam gelirleri yaklaşık 110 milyon Euro iken; 2007/08 sezonunda Chelsea'nin cirosu 268,9 milyon Euro'ya yükselmiştir. Geçen beş yıllık süre içinde yüzde 144'lük bir artışı ifade eden bu oran yıllık ortalama yüzde 28 civarında bir artışa karşılık geliyor. Yine aynı dönemde Chelsea'nin giderlerine baktığımızda ise; 2003/04 sezonunda toplam 55 milyon Euro gidere ve ortalama yüzde 67 gibi gider/gelir rasyosuna sahipken; bugün bu rasyo yüzde 79'a çıkmıştır. Buna bağlı olarak operasyonel zararları 2003/04 sezonunda 87,8 milyon Sterlin'den (105 milyon Euro), 2007/08 sezonunda 140 milyon Sterlin'e (168 milyon Euro'ya) yükselmiş durumdadır.
Aslında bu paradoks tam da İngiliz kulüplerine uyduğu için buna İngiliz paradoksu da diyebiliriz. Biz yine İngiltere'den örnekler vermeye devam edelim.
Dubaili Şeyh Mansur Bin Zayed El Nahyan'ın geçen yıl satın aldığı Manchester City'e aktardığı tutar 250 milyon Euroya ulaşmış durumda. Bu kulüp bu sayede Avrupa'nın en flash transferlerine imza attı. Attı atmasına ama 31 Mayıs 2009 mali sonuçlarına göre kulüp, mali yılını 147.8 milyon dolar zararla kapadı. Tüm bu harcamalara karşın, kulübün yıllık gelirlerinde sadece %7'lik bir artış kaydedilebildi. Giderleri (özellikle transfer harcamaları) astronomik rakamlara ulaşan kulüp geçen yıl sadece iki oyuncu Robinho ve Joe'ya harcadığı transfer bedeli olarak 50 milyon Sterlin harcadı. Bu dönemde kulübün toplam cirosu yaklaşık yüzde yedilik bir artışla 140 milyon dolara yükseldi. Seyirci sayısı 42 binden 42 bin 900'e yükselirken; bilet gelirleriyse sadece 3 milyon dolar civarında bir artış kaydetti. Gelir tarafında önemli bir artış yaşanmazken, gider tarafında ise harcamalar inanılmaz boyutlara ulaştı. Takım gideri bir önceki yıl 41 milyon dolardan yüzde elliye yakın bir artışla 63 milyon dolara yükseldi.
Görüldüğü üzere kulüp gelirleri ya da kulübe dışarıdan aktarılan paralar arttıkça verimlilik ve karlılık düşmeye başlıyor. Bunda en önemli sebep olarak karşımıza, futbol ekonomisinin klasik iktisat gibi çalışmaması çıkıyor.
Premier Lig'in geliri de, borçları da artıyor!
İngiliz ligleri Avrupa futbol pastası içindeki payını sürekli arttırırken, kulüplerin her yıl bir önceki yıla göre operasyonel zararlarının artarak devam ettiğini görüyoruz.
Bir yandan Premier Lig ekiplerinin yıllık gelirleri önemli miktarda artarken, borçlulukları da buna paralel yükseliyor. Bildiğiniz üzere Premier Lig ekiplerinin tüm borçları 4 milyar Euro'ya ulaşmış durumda ve buna karşılık Premier Lig'in yıllık yarattığı gelir ise 3.2 milyar Euro civarında. Buna göre Premier Lig'in yıllık finansal olarak yaklaşık 800 milyon Euro açık veriyor.
Avrupa'nın en borçlu kulüpleri
Avrupa'nın en borçlu kulüplerine baktığımızda karşımıza en yüksek borca sahip kulüpler olarak İngiliz kulüpleri çıkıyor. The Guardian'a göre en zengin 20 kulüpten 15'inin toplam borçları 4 milyar 960 milyon dolara ulaşıyor. Ve bu borçların büyük bir kısmı da kulüp sahiplerine olan borçlardan kaynaklanıyor. Ancak, Man. Utd. bunların içinde en fazla banka borcu olan kulüp olarak karşımıza çıkıyor. Bankalara olan toplam borcu 784 milyon Euro'ya ulaşan kulüp, bu bakiye nedeniyle geçen yıl %10 faiz oranından 78.5 milyon Euro (62.5 milyon Sterlin) faiz ödemesi yapmak durumunda kaldı. Bu tutar kulübün toplam gelirlerin yaklaşık yüzde 24'ünü oluşturuyor ki, alarm zilleri Man. Utd. için çalmaya başladı bile.
Sonuçta;
Bir futbol kulübü dünyanın en zengin kulübü de olsa, eğer yönetiminde ve finansal disiplinde bozulmalar başlıyorsa; bu kulüpte de kaçınılmaz son, kötü yönetilen futbol kulüplerinden farklı olmuyor. Man. Utd. küresel marka olabilmeyi becerebilmiş dünyanın en zengin ve en değerli kulübü olmasına ve yıllık 325 milyon Euro'luk bir gelir elde edebilmesine karşın, milyar dolara ulaşan borç yapısı bize kulüp sahipliği ve yönetiminde bazı anomaliler olduğunu gösteriyor. Bunun kulüp içinde ve futbol otoritesi tarafından sorgulanması gerekiyor. Kulübün tüm harcamalarının ve aşırı borçlandırılmasının mutlaka kontrol ve disiplin altına alınması Man. Utd. örneğinde olduğu gibi çok önemli.
Kulübün borçlanması bazen mevcut finansal açığın kapatılması nedeniyle gündeme gelirken; bazen de yapılan yanlış transfer harcamaları, kulüp fonlarının heba olunmasına neden olur. Aslında futbolun özel durumundan ve patolojik yapısından dolayı bir kulübün borçlanması gereken tutar asla kulüp gelirinin yüzde yetmişini geçmemeli. Bu rasyoyu geçen kulüpler ne yazık ki, bir borç sarmalına giriyorlar ve bu sarmaldan da çıkamıyorlar. Sonuçta da yetersiz ve zayıf finansal yapı, kulübün sportif rekabette daha da geride kalmasına neden oluyor. Sportif performansın giderek düşmesi, zaman içinde kulübün rekabette ciddi ölçüde geride kalmasına yol açıyor ve bu durum, kulübün mali yapısını daha sıkışık hale getiriyor ve olay tamamen bir fasit daireye dönüşüyor. İşte bu kısır döngüden kurtulabilmek Leeds United örneğinde olduğu gibi ne yazık ki çok da mümkün olamıyor. Sonuçta istemesek te, ortaya yönetimin, başkanın veya kulüp sahibinin kulüp üzerinde vesayeti çıkıyor. Bu vesayet çıkmazına girildiğinde ise tek çözüm yolu çözümsüzlük olarak karşımıza çıkıyor. Kulübün aktifinden daha büyük bir borçlanmaya gidilmesi sürecine aslında zamanında müdahale edilerek, "dur" demek gerekiyor. Kulübün borçlanmasının makul ve mantıklı nedenlerinin mutlaka yönetim kurulu, divan kurulu ya da diğer paydaşların onayı ile yapılması sorunun daha baştan kanser haline gelmesinin de önünü kesiyor.
Olaya bu gözle bakıldığında Avrupa'nın en büyük kulüpleri büyük borç baskısı altında görünüyor. Bu borçların önemli bir kısmı transfer harcamaları, kulüp giderleri, pazarlama ve satış giderleri ile bankalara olan kredi borçlarından dolayı faiz ve komisyon giderlerinden oluşuyor. Bu borçluluk yapısının Finansal fair Play gereğince 2012-13 sezonuna kadar kulüplerce halledilmesi gerekiyor.
Manchester United'ın çevirmek zorunda olduğu borçlarının karşılığında takımın değeri bonservis bedelleri üzerinden 366 milyon euroya ulaşıyor. Şüphesiz ki Man. Utd. önemli aktiflere sahip… Ancak bazı sorulara yanıt almak zorlaşıyor. Üstelik üç yılda bir önemli oyuncu satışı yaparak çok büyük miktarda bir gelir yaratan Man. Utd.'ın tüm takım giderleri, stat inşa ve yenileme maliyetleri, banka faiz ve komisyonları dikkate alınsa bile, bu borç tutarı açıklanabilir görünmüyor. Üstelikte, bu borçlanmanın 2005 yılından itibaren çığ gibi giderek büyümesi, kulüp fonlarının nereye ve nasıl çıktığının da sorgulanmasını zorunlu hale getiriyor. Kulübün aktifi nasıl oluyor da beş yılda bu kadar eriyebiliyor ve bu kadar fon açığı oluşabiliyor? Bu süreçte aynı zamanda Amerikalı Glazer ailesinin de finansal, ekonomik gelişimine bakılmalı. Çünkü çoğu kulüp sahibi hisselerini satın aldığı kulüplerin bazı fonlarını, kulübü borçlandırarak, dışarıya transfer edebiliyor.
İngiltere gibi mali disiplinin çok sıkı olduğu bir ülkede bir futbol kulübünün, bir sanayi firmasının bile sahip olamayacağı borç bakiyesine ulaşması nasıl açıklanmalı? Futbol ve vergi otoritesinin önünde çok önemli bir inceleme konusu duruyor aslında. Buradan bize de çıkacak çok önemli dersler bulunuyor. Şubat ve Mart ayında bir çok kulübümüzün olağan mali kongreleri yapılacak. Eminim ki bizim kulüplerimiz de bu konuda Premier Lig kulüpleri ile yarışacak düzeyde. Yazık hem de çok yazık…