Bir fırtına ile kış gelmez…
Beklentilerden güçlü ISM ve ücret artışı verisi sonrası Wall Street yeni zirvelere ulaşırken ABD tahvil faizleri ve dolar yükselmeye başladı. Katalan referandumu ile zayıflayan avro dolardaki yükselişi hızlandırdı.
Fed başkanlarından gelen şahin açıklamalar ve güçlenen dolar karşısında gelişmekte olan varlıkların ilk tepkisi satış yönünde oldu. 2013 Mayıs Bernanke ve 2016 Kasım Trump şoklarında büyük zarar yazan yatırımcılar refleks olarak gelişmekte olan ülke paralarında satışa geçtiler.
Ancak dolardaki yükselişte aslan payı halen temel gelişmelerden çok Fed’den gelen şahin mesajlara ve Trump’ın vergi paketine dayanıyor. Enflasyon cephesinde aşağı yönlü sürprizlerin devam etmesi ve/veya vergi paketinin kabul edilmemesi durumunda doların ve faizlerin gerilediği baz senaryoya geri dönebiliriz.
ABD tahvillerindeki fiyatlamalar da yatırımcıların Fed’in izleyeceği faiz patikası konusunda tereddütlü olduğunu gösteriyor. Verim eğrisindeki dikleşmenin ve başa baş enflasyondaki artışın sınırlı olması piyasaların Trumpflasyon senaryosunu ıskonto ile satın aldığını gösteriyor.
Dolardaki yükselişin devamlılığı konusunda halen tereddütlerimiz var. (i) Senelik yüzde 2,9’a ulaşan ABD ücret artışı ekonominin güçlü olmasından mı yoksa fırtınadan mı kaynaklanıyor emin değiliz. (ii) Avrupa istihdam artışının ABD’ye göre çok daha güçlü olması avronun dolara karşı kaybını sınırlayabilir. (iii) Gelişmekte olan ekonomiler ile ABD arasındaki büyüme ve faiz farkı yüksek kalmaya devam ediyor.
Doların ve ABD faizlerinin yükselmeye devam ettiği bir konjonktürde gelişmekte olan ülke kurlarında ve tahvillerdeki satış baskısı Ekim ayında da devam edebilir. Ancak Wall Street yeni zirveler yaparken gelişmekte olan borsaların negatif ayrışmaya devam etmesini beklemiyoruz.
Geçmiş veri küresel büyümenin hızlandığı ortamlarda gelişmekte olan hisse senetlerinin Fed’in faiz döngüsünden bağımsız olarak değer kazandığını gösteriyor. Enflasyonun tarihsel ortalamalarının gerisinde kaldığı ve Fed’in para politikasını tedricen normalleştirdiği mevcut konjonktürde bu durumun değişmesini beklemiyoruz.
Kuzey Irak referandumunun tırmandırdığı jeopolitik riskler ve bankacılık sektörüne getirilen ilave vergi nedeniyle Borsa İstanbul geçtiğimiz ay dünya borsalarından yüzde 10’dan fazla olumsuz ayrıştı.
Avrupa’ya olan ihracattaki artış ve güçlü iç taleple beslenen hızlı ekonomik büyüme ve gelişmekte olan piyasalara göre yüzde 38 iskonto Borsa İstanbul’daki yükselişi destekliyor. Ancak faiz oranlarının ve risk priminin yüksekliği indirgenmiş nakit akımlarını baskılıyor.
Şirket değerlemelerinden yola çıkarak hesapladığımız teorik BİST-100 hedef değeri (113K), borsa için halen sınırlı bir artış potansiyeline işaret ediyor. Son 13 yılın en yüksek seviyesine çıkan çekirdek enflasyon (yüzde 11) ve jeopolitik risklerdeki tırmanış faiz oranları ve risk primini yüksek tutarak borsa değerlemelerini kısa vadede da baskılamaya devam edebilir.
Ancak Wall Street’in yeni zirveler yaptığı ve gelişmekte olan piyasalara para girişinin azalarak da olsa devam ettiği baz senaryomuzda Borsa İstanbul uzun süre dünyanın gerisinde kalamaz. Dolayısı ile bir fırtına ile kış gelmez diyor ve kalıcı trend değişikliğini teyit etmek için ABD piyasalarını ve gelişmekte olan varlıkları izlemeye devam ediyoruz.