Bir fırsat penceresi olarak koalisyon

Fatih ÖZATAY
Fatih ÖZATAY EKONOMİDE UFUK TURU [email protected]

Koalisyon ve ekonomi hakkında yorum yaparken, göz önünde mutlaka tutulması gereken bir olguyu hatırlatmakta yarar. Şu:

Varsayalım ki Türkiye’de seçim falan olmadı; seçimden önceki iktidar işbaşında. Dolayısıyla yeni hükümet nasıl şekillenecek belirsizliği yok. Bu koşullar altında ekonomimiz zaten pek iyi durumda olmayacaktı: 2012’den bu yana uzun dönem ortalamasının çok altında (yüzde 3) bir büyüme, yüzde 10’u aşan ve yüzde 11’e doğru yükselen bir işsizlik oranı, yüzde 8.4 etrafında salınan ve rakiplere kıyasla yüksek bir enflasyon, özel sektör yatırımlarında düşüş ve doğrudan yabancı sermaye yatırımlarında baş aşağıya gidiş vardı. Dünyanın en düşük tasarruf oranına sahip ülkelerden birisi olmamız nedeniyle yurtdışından borçlanmaya son derece muhtaçtık. Otoriter rejim olasılığının arttığını ve hukuk sistemimizin kalitesinin sürekli aşındığını da elbette eklemek gerekiyor bu listeye. Tüm bu özellikler Türkiye’yi yurtdışı finansal koşullardaki değişikliklere karşı son derece kırılganlaştırıyordu.

2015’in ikinci yarısı ile 2016’da dış finansal koşulların bizim gibi ülkeler açısından ‘sevimli’ olmayacağını biliyoruz öte yandan. ABD Merkez Bankası faizleri artırdı artıracak. Faiz artırımı bir defalık olmayacak; zamana yayılarak sürecek. Avrupa Merkez Bankası’nın daha fazla gevşemesi beklenmiyor dolayısıyla. Tüm bunlar daha yüksek dış borçlanma faizi ve miktar olarak eskisine kıyasla daha az borçlanma imkânı demek. 

Kısacası, hiç seçim olmasaydı bile, böyle bir ekonomiye sahip Türkiye’nin, 2015’in kalanını ve 2016’yi kazasız belasız atlatması için, son 4-5 yılda yaptıklarından farklı şeyler yapması gerekiyordu.

Seçim sonrasının ekonomi açısından temel gerçeği bu. Koalisyon görüşmelerinde bu gerçeği dikkate alma gerekiyor. Geçici hükümetler önemli sorunlarla karşılaşabilir. Daha kalıcı çözümler peşinde koşmak gerekiyor. Bunun temel yolu ise uzun vadeli bir programdan geçiyor.

Hukuk sisteminde reformu ve demokrasinin kalitesini arttırıcı adımları bu programın başına yazın. Sonra da kuşa çevrilen ihale yasasının düzeltilmesini ekleyin. Tasarrufu özendirici bazı önlemleri bu programa ekleyin. Merkez Bankası gibi kurumların bağımsızlığının tekrar ön plana çıkarıldığını düşünün. Vergi idaresinin siyasi baskı aracı olarak kullanılmasının önüne set çeken bir düzenleme tasarısını bu programa koyun. Maliye politikasında hem esnekliği hem de disiplini gözeten bir mali kuralı da programa alın. Avrupa Birliği süreci de tekrar rayına sokulsun. 

Bu koşullar altında Türkiye’nin yaklaşan uluslararası yüksek faiz ve eskisine kıyasla daha az borçlanma olanakları ortamından korkmasına neden kalmaz. Korkmak bir tarafa ileriye daha umutlu bakar hale gelir. Kaldı ki yukarıda sayılanlar arasında yapılamayacak bir şey de yok. Üstelik böyle bir programı, seçimin orta koyduğu tablo sayesinde artık uzlaşarak yapmak ve uygulamak olanağı var. Ötekileştirmeden, germeden, kutuplaştırmadan, daha geniş halk kitlesinin desteğini alarak…

Bu çerçevede bakınca gördüğüm şu: Uzun soluklu olacak, küçük siyasi çıkarları arka plana itecek bir koalisyon, Türkiye’nin şansı olur. Keşke bu şans kullanılabilse…             
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Havuz problemi 01 Ağustos 2018
Elbette zor ama mümkün 20 Haziran 2018
Bazı basit gerçekler 06 Haziran 2018