Bir enflasyon raporu toplantısının ardından...

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

Bankacı sadeleşme ve faizde önünü daha iyi görebilme, yani karını en üst düzeye çıkarabilme peşinde...

Reel sektör kredi faizlerinde bir iyileşme sağlayacak gelişmelere tanıklık edebilme umudunda...

Basın mensupları, görevlerini yaparak birkaç soru sorabilme çabası içinde...

Vatandaş mı? Onun aklına "enflasyon" denilince cebinden çıkacak para geliyor, dolayısıyla "enflasyon raporu"nun, hele hele bu rapor çerçevesinde konuşulanların vatandaş açısından hiç mi hiç önemi yok zaten. 

Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya'nın dün İstanbul'da açıkladığı yılın ikinci enflasyon raporunun özeti işte bu. Yani herkesin derdi başka.

***

Enflasyon raporları, önce "basın toplantısı" olarak ilan edilen toplantılarla açıklanıyordu. Ama bu basın toplantılarında, basın mensubundan daha fazla bankacı yer almaya başlamıştı. Bu yetmedi, bir de soru sorma önceliği bankacılara verildi. Bu da yetmedi, soru sormada öncelik yabancı uyruklu bankacılarda oldu. Neyse ki bu durum dün düzeltildi, bankacılar arasında yerli-yabancı ayrımı yapılmadı.

Enflasyon raporlarının açıklandığı toplantılara "basın toplantısı" denilmesini, bu toplantılara bankacılar da katıldığı için birkaç kez eleştirdik. "Madem bankacılar da katılabiliyor bu toplantılara, hiç olmazsa basın toplantısı ifadesini kaldırın" diye yazdık. Sonuçta bilgilendirme toplantısında karar kılındı.

Dün de kamuoyumuz enflasyon raporu konusunda "bilgilendirildi". İyi de kamuoyu hangi araçla bilgilendirilir ki... Medya aracılığıyla değil mi... Peki dün gazeteciler soru sorabildiler mi Başkan Murat Çetinkaya'ya? Yalnızca üç gazeteci arkadaşımız bu "şansa" sahip olabildi. O üç soru yanıtlanıp toplantı kapatılırken beş ya da altı gazetecinin daha eli havadaydı soru sormak için. O gazeteciler soru sorarken başka eller de kalkacaktı mutlaka. 

Gazeteciler neden kendilerine soru sorma hakkı tanınmadığını merak ettiler haliyle. Bunu da toplantı sonrasında Başkan Çetinkaya'ya sordular; aldıkları yanıt, daha sonra gazeteciler için toplantı yapılacağı oldu. İyi de, dünkü toplantı neydi ki?

Peki, gazeteciler acaba ne gibi sorular yönelteceklerdi Başkana. Dünya'dan toplantıyı arkadaşım Ece Ceyhun izledi. Ben de Ece'ye sordum, "Sen fırsat tanınsa ne soracaktın" diye.

"Birinci sorum şu olacaktı" diye başladı Ece ve devam etti:

"Pozitif bir küresel konjonktür resmi içinde faiz indirimlerine rahat rahat devam edebilecek bir Merkez Bankası politikası anlatıldı. Oysa piyasalarda çok ani fırtınalar kopabiliyor. Önceki iki başkan test edildi. Ani bir fırtınaya karşı Merkez Bankası'nın bir B planı var mı?"

Ece Ceyhun'un soruları bitmezdi tabii ki, fırsat bulabilseydi:

"Türkiye 2011'den beri enflasyonu düşürmek için mücadele ediyor. Ve hiç 12'den vuramadık. Yüzde 5 enflasyon için, tutturulamayan her dönemin sonunda bir üç yıllık projeksiyon daha açıklanıyor. Şimdi de yüzde 5 hedefi, 2018'e kalmış görünüyor. 2018'de yüzde 5 tutmaz ise Merkez Bankası Başkanı olarak ne yapacaksınız ya da oran ne olursa 'Başardım' diyeceksiniz?"

Tabii ki bu soruların yanıtı yok, çünkü bu sorular yöneltilemedi bile...

Enflasyon tahmini değişmedi  

Enflasyon raporu toplantısının görünür yönünden, içeriğine geçmek zaman aldı. Bunda, içerikte önceki raporlara kıyasla çok önemli bir değişiklik olmaması ve öne çıkan bir yön bulunmaması da etken. 

Merkez Bankası yüzde 7.5 olan 2016 sonu TÜFE tahminini değiştirmedi. Ancak alt ve üst sınırlarda değişikliğe gidildi. Ocak ayında yayımlanan ilk enflasyon raporunda, 2016 enflasyonun orta noktası yüzde 7.5 olmak üzere yüzde 6.1 ile yüzde 8.9 arasında beklendiği belirtilmişti. 

Dün açıklanan raporda ise orta nokta olan yüzde 7.5 aynen korundu, ancak alt ve üst sınırlar yüzde 6.3 ve yüzde 8.7 olarak değiştirildi.

Yıllık TÜFE'nin mart sonu itibariyle yıllık yüzde 7.46 düzeyinde oluştuğu dikkate alınırsa, zaten enflasyon tahmininde bir değişikliğe gidilmesi de beklenmiyordu. 

Merkez Bankası 2017 yılı enflasyonunu ise orta noktası yüzde 6 olmak üzere yüzde 4.2 ile yüzde 7.8 arasında beklediğini açıkladı.

En büyük derdiğimiz sadeleşme

Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya'ya finans kuruluşları temsilcileri tarafından yöneltilen soruların neredeyse tamamı sadeleşme konusundaydı. 

Hani Türkiye'nin en büyük ekonomik sorunu sadeleşme ya... Hani bu konuyu bir netleştirdik mi, tam "Kim tutar bizi" durumu yaşanacak ya... Hani sadeleşme oldu mu kredi faizleri dibe oturacak, yatırımlar canlanacak, işler açılacak, reel sektör de, tüketici de rahat bir nefes alacak ya... Şu sadeleşme var ya şu sadeleşme, bir hızlandırıldı mı pek bir güzel olacak ya...

O yüzden sordu da sordu bankacılar... Sadeleşme ne ölçüde hızlandırılacaktı, bir takvim verilebilir miydi, hangi oranlar diğerine yaklaştırılacaktı, yani alttaki üsttekine mi, üstteki alttakine mi, yoksa ikisi birbirine mi? 

Peki Başkan ne dedi bu sorular karşısında? Aslında sunumunda da değinmişti Başkan bu konuya. Çetinkaya, faizde daha dar ve simetrik bir koridor uygulanacağını ifade etti ve sadeleşmeye de adım adım gidileceğini söyledi. 

Başkan Çetinkaya'nın konuşmasından, Merkez Bankası döviz rezervlerinin tamamının kullanılabilir rezerv olduğunu da öğrendik. Her ne kadar aksini biliyorduysak da, meğer rezervin tümü kullanılabilirmiş...  

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar