Bir endüstri olarak futbol ve onu kontrol altına almaya çalışan finansal

Tuğrul AKŞAR
Tuğrul AKŞAR EKO-SPOR [email protected]

 

 

Eğlence ve endüstriyel sanayinin en ileri dönemini yaşadığımız bu çağda, dünyanın en evrensel ve en küresel işini futbol olarak tanımlarsak, herhalde yanılmamış oluruz... Hangi sanayinin ana dalında ya da hangi endüstri kolunda, üç milyarın üzerinde bir kişiden talep yaratabilecek bir sektör ya da üründen söz edebiliriz? Ya da bir başka deyişle, hangi malı üç milyarın üzerinde bir tüketiciye aynı ilgi ve yoğunlukta satabiliriz? Küreselleşen dünyamızın en yaygın ve en bilinen markası olan Coca-Cola'yı bile göz önüne alsanız, futbolun popülaritesine ulaşamadığını görürsünüz. Gerçekten de futbol, dünyanın en popüler ve en birleştirici sporu olmuştur bugün.

Futbol ticari bir iş kolu haline geldi

Globalleşme ile birlikte futbol da yavaş yavaş spor olmaktan öteye doğru yol alıyor. Çok basit ve masumane bir şekilde futbolu, sadece bir spor olarak görebilme olanağımız ya da sporun dallarından birisi olarak değerlendirme olanağımız neredeyse kalmadı.

Milyarların ilgisini çeken bir spor dalının, olimpik bir ruh olmaktan çıktığını ne yazık ki, üzülerek görüyoruz. Özellikle futbol, günümüzün en yaygın tüketim kalıplarını belirleyen, ticari iş kollarından birisi haline geldi. Bu ticari gelişme, futbolun pazar için yeniden üretimini sağlayan bir sürecin kaçınılmaz sonucu olarak da karşımızda duruyor aynı zamanda. Yani futbol, gelişen ve değişen koşulların sonucunda, nitelik ve içerik olarak ciddi bir evrimsel süreç geçirmiş; günümüzde alınıp satılan bir meta haline geldi. Bunun parasal anlamı ise tüm dünya genelinde yaklaşık 200 milyar dolara yaklaşan devasa cirodur. Futbolun sportiflikten endüstriyelliğe geçiş sürecinde, spor kulüplerinin de giderek değişmeye başladığını, sıradan bir futbol kulübünde bile bugün gözlemleyebilmekteyiz. Bu değişim ve gelişim süreci; futbolun yan ürünlerinin pazarlanmasında, futbol-medya ilişkisinde, taraftar ve yıldız futbolcu profilinde, hatta taktik anlayışlarda bile bir kabuk değiştirme dönemi olarak yaşanmaktadır bugün.

Futbol kulüplerinin bugün yüz milyon dolarlara ulaşan gelirleri, artık onları sıradan bir sportif organizasyon olmaktan çıkartmış durumda. Bu kulüpler artık her biri devasa ekonomik örgütler haline geldiler.

Para her şeyi değiştirdi!

Bu parasallaşma sürecinde kuşkusuz değişen sadece futbol kulüpleri olmadı. Bu endüstriyel gelişim ve değişim sürecinde futbolun temel aktörleri çok önemli nitelik ve niceliksel değişime uğradılar. Taraftar kulübü için artık bir müşteri konumuna gelirken, kendisi de kulübü için önemli paralar harcayan çok önemli bir tüketiciye dönüştü. Yılık milyonlarca dolar kazanan oyuncular artık endüstriyel futbolun birer ikonuna dönüştü. Geçmişin nostaljik stadyumları yerlerini arenalara bıraktılar. Futbolun olmazsa olmazı top bile değişti, akıllı topa dönüştü. Ve en önemlisi futbolu dünyanın dört bir tarafına canlı ulaştıran televizyon değişti, yayın platformuna dönüştü. Bu değişim bir yandan futbolu dünyanın en ücra köşesine taşırken, bu sayede diğer ürünler de futbolla dünyanın dört bir tarafına pazarlanır hale geldi. Yine en önemli gelişimlerden birisi futbolun televizyonu değiştirmesi oldu. Klasik yayıncılığın yerini tamamen spor ve futbol yayıncılığı aldı. Bu süreçte futbolun gelirlerinin yapısı değişti. Maç günü geliri, forma satışı ve oyuncu satımı gibi klasik gelir kalemlerine reklam, medya, yayın ve sponsorluk, logolu ürün satışı gelirleri eklendi. Bu gelirler futbol kulüplerinin mütevazı bütçelerini, devasa bütçelere dönüştürdü. Bu bütçelerin konvansiyonel yöntemlerle yönetilmesi çok da mümkün olamazdı. Nitekim, çoğu kulüp, kurumsal olarak iyi yönetilmedikleri için futbol sahnesinden çekilmek durumunda kaldı. Bir çoğu iflas etti, büyük bir kısmı küme düştü, önemli bir bölümü satılmak durumunda kaldı. İşte bu olumsuzluklar, gelişen koşulların da etkisiyle futbol kulüplerinde kurumsal yönetim ve yönetişimi neredeyse zorunlu hale getirdi. Bugün çoğu elit kulüpte olduğu gibi kurumsal yönetim modeli, kulüplerde egemen örgüt modeli haline geldi.

Parasallaşma, konforu ve futbol izleme zevkini artırdı

Küreselleşmenin de verdiği ivmeyle endüstriyel dönüşüm sahadaki oyun anlayışını değiştirdi, futbol hızlandı. Takım ruhu ön plana çıktı. Tüm bunları izlemek için gittiğimiz statlarda konfor yükseldi. Şimdi artık daha konforlu bir ortamda maç izliyoruz. Maçlar adeta birer tiyatrosal bir gösteriye dönüştü. Aynı şekilde gelişen teknolojik olanaklar sayesinde ekran başında üç boyutlu, yüksek çözünülürlüklü görüntü ve mükemmel ses kalitesiyle bir futbol maçı izlemek büyük bir keyif haline geldi. Endüstriyelleşmenin tüm nimetlerinden yararlanır hale geldik. Futbol güzelleşti. Endüstriyel gelişim sayesinde yüksek standartlara ulaştık.

Ticarileşme futbolu bir yandan güzelleştirirken diğer yandan da, takımlar arasında servet farklılıklarından kaynaklanan rekabet bozulmaya başladı. Zengin kulüpler futbol pastasından daha fazla pay alıp kendilerine rekabet üstünlükleri sağlarlarken, küçük kulüpler dev rakipleriyle rekabet edemez hale geldiler. Zaman içinde küçük kulüpler aleyhine haksız bir rekabet oluştu.

Futbol yeşil sahaların dışında finansal olarak da fair oynanmalı!

Parasallaşma ve ticarileşme diğer taraftan büyük bütçe olanaklarını kulüplerin emrine sunarken, bu olanakların verimli bir şekilde kullanılmaması bazı kulüp yönetim hatalarıyla da birleşince, bu kulüpler parasal olarak çok sıkıntılı durumlarla karşı karşıya kaldılar ve bunlardan önemli bir kısmı küme düştü, iflas etti, kimisi de tarih sahnesinden çekilmek durumunda kaldı.

Endüstriyelleşirken ticarileşen futbolda, paraya dayalı üstünlüğün giderek belirleyici olması, zengin kulüpleri yeşil sahaların dışında da küçük ve yoksul kulüplere frikiklerden sürekli "gol atar" duruma getirdi. Bu durum, futbolculuğunda bir frikik ve ölü top ustası olan Michel Platini'yi harekete geçirdi. Platini paraya dayalı bir üstünlük sistemine şiddetle karşı çıkarak; "Üstünlüğün parayla kazanılmadığı bir sistem bulmak gerekir. Yoksa bütün yoksullar yok olup gidecek ve zenginler baş başa kalacak. Ben bu amansız kapitalizmi istemiyorum" diyerek arayışlarını sürdürdü ve nihayet 2009 yılında UEFA Yönetim Kurulu'na finansal fair play uygulamalarını kabul ettirerek, futbolun sadece yeşil sahalarda değil, aynı zamanda finansal olarak da adil (fair) oynanabilmesi için, futbol kulüpleri arasında bu dengesizliği en aza indirebilmek ve rekabeti teşvik edebilmek, bu güzel oyunun sağlıklı bir şekilde devam edebilmesini sağlamak amacıyla kulüpleri finansal olarak disiplin altına alacak ve yönlendirecek çok önemli bir uygulamaya imza attı. Bu uygulama UEFA Finansal Fair Play Kriterleri altında uygulanmaya başlandı.

En temel hatları ile finansal fair play

Kulüplerin finansal olarak daha sağlıklı bir mali yapıya sahip olmaları ve rekabeti ekonomik olarak daha eşit koşullarda sürdürebilmelerine olanak sağlamaya yönelik, kulüplerin uyması gereken bir zorunluluk olarak finansal fair play uygulamasının denetimini ülke federasyonları yapıyor olacak.  Ancak, lokal federasyonların denetlediği ve buna göre lisans verdiği kulüpler UEFA'nın organizasyonlarına katılabilecek. UEFA bu konuda oldukça ciddi ve bu amaçla "Kulüp Finansal Denetim Masası" isimli bir kurul oluşturuldu ve bu kurulun başına da Belçika eski Başbakanı Jean-Luc Dehaene getirildi.

Finansal fair play kriterlerine göre; bu kurallar topluluğu içinde kulüpler açısından en önemli olan finansal fair play kriterlerinden bazılarını sizlerle paylaşmak istiyorum:
- Yöneticiler kulüp için ceplerinden harcama yapamayacak. (Paralı başkan dönemi sona eriyor.)
- Yöneticilere, şirket ortaklarına veya ilişkili şirketlere olan borçlar, 2012-13 sezonuna kaynaklarına ödenecek. (Borçlar kaynaklarına iade olunacak.)
- 2012-2013'ten itibaren kulüpler transfere gelirlerinden daha fazla harcama yapamayacak. (Denk bütçe uygulaması esas olacak.)
- Mali tablolarda parasal olmayan gelirler yer alırsa, (Örneğin, başkan veya ortakların borç verdiği paralar) bu gelirler futbol dışı gelir kabul edilecek ve kulüp gelirleri içinde sayılmayacak. (Sadece kulübe hibe edilen tutarlar gelir sayılacak.)
- Hiçbir futbolcu, kulüp ya da yasal otoriteye vadesi geçmiş borç bulunmayacak. (Gelirlerden daha fazla borçlanılmayacak. (Denk Bütçe İlkesi). Bu durumda transfer yasağı geliyor.
- Öz sermayenin eksiye düşmesine izin verilmeyecek. Kulüplerin başa baş noktasını yakalamalarına olanak sağlamak için kulüplerin belirli bir dönem zarar etmelerine izin verilecek.
- Futbolculara yapılacak ücret, maaş ve prim ödemeleri, toplam gelirin yüzde 70'ini geçemeyecek.
- Kulübün toplam borcu, toplam gelirinin yüzde 100'ünü geçemeyecek. (Denk bütçe uygulaması)
- Bütçesi 5 milyon euronun altındaki kulüpler finansal kriterlerden muaf tutulacak.
Yukarıdaki maddelerden de anlaşılacağı üzere, finansal fair play kriterlerinin  temel ve genel amacı: Kulüplerin gelirlerinden daha fazla para harcamamalarını sağlamak. Bu hedefin arka planında ise kulüplerin ekonomik ve finansal kapasitelerini artırmak; kulüpleri, gelirlerini korumaya teşvik etmek, bonservis ve futbolcu ücretlerini sınırlandırmak, kulüplerde mali disiplini artırmak, altyapı gelişimine imkan vermek ve sonunda da kulüplerin daha uzun ömürlü ve sürdürülebilir bir finansal yapıya sahip olmalarını sağlamak suretiyle eşit koşullar içinde rekabet edebilmelerine olanak ve ortam hazırlamak.

Takvim

2009 yılının Eylül ayında açıklanan finansal fair play kuralları çerçevesinde ilk inceleme 2013-2014 sezonu öncesinde yapılacak. Ancak bu dönemde dikkate alınacak sezonların 2011-2012 ve 2012-2013 olması nedeniyle, kulüpler için kronometrenin düğmesine çoktan basılmış durumda. İlk incelemeyi takip eden sezonlarda ise denetim son üç yılın verileri doğrultusunda yapılacak.

Yaptırım

UEFA'nın finansal kriterlerini karşılayamayan kulüpler için ön gördüğü ceza, tıpkı idari veya hukuki gerekliliklere haiz olunmadığı durumlarda olduğu gibi onları Avrupa kupalarına katılmaktan men etmek.

Sonuç

1990'lı yılların başından itibaren giderek parasallaşıp ticarileşen futbol günümüzde tam anlamıyla endüstriyel bir niteliğe, show business'e dönüştü. Bu durum doğal olarak futbola ilişkin her şeyi değiştirdi ve değiştirmeye de devam ediyor. Bu gelişim ve dönüşüm bir yandan bizlere daha keyifli bir futbol izleme olanakları sunarken, diğer taraftan parasal pastanın büyümesi sonucu kulüpler arasında sportif ve iktisadi rekabetin giderek bozulmasına yol açtı. Bazı kulüpler bu süreçte futbol pastasından daha az pay alırken, bazı kulüpler daha fazla kazanmaya başladılar ve bu durum kulüpler arasında ciddi bir servet farkı yarattı. Futbol kulüpleri arasında sportif rekabetin zamanla küçük ve yoksul kulüplerin aleyhine çalışmaya başlaması, bazı yönetsel hatalarla da birleşince bu kulüplerin futbol sahnesinden çekilmelerine yol açtı. Bu sürecin bu şekilde devam etmesi Avrupa futbolunun iflasa sürüklenmesi ve bu güzel oyunun ölümü anlamına geliyordu. İşte bu duruma seyirci kalmak istemeyen UEFA, bu güzel oyunu yaşatmak için kulüpler arasında finansal rekabeti tekrar düzenlemek amacıyla kulüplerine finansal çeki düzen verebilmek için finansal fair play kurallarını uygulamaya bakalım. Bu kurallar, bu masum ve güzel oyunu ne kadar düzene sokabilecek, hep birlikte göreceğiz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar