Bir el Ukrayna’ya bunu yaparsa...
Kırım, Ukrayna’dan koptu ya da koparıldı. Ve bunun arkasında yıllardır süren lokalde Kiev-Moskova, genelde Rusya- Batı gerginliği yatıyor.
Rusya, Ukrayna’yı ekonomik olarak kendisine bağımlı tutmaya devam etmek isterken Kiev yönetimi buna karşı Avrupa Birliği’ni dengeleyici bir unsur olarak görüyordu. ABD ise AB’den farklı olarak Ukrayna ve bazı komşularını Doğu Avrupa’da Rusya ile batı arasında bir tampon bölge olarak değerlendirmekten yanaydı.
Yıllar önce yaşanan “turuncu devrim”le Ukrayna’da yönetim Batı yanlısı hale gelmiş, Rusya bundan hiç hoşlanmamıştı. Ardından, yakın zamanda devrilen Moskova yanlısı yönetim göreve geldi.
Moskova, kendine yakın bir yönetim gelse de Kiev’de yaşanabilecek siyasi değişikliklerin Avrupa’ya gaz geçişine sekte vurabileceğini düşündü. Bunun için Ukrayna’yı aradan çıkarmak üzere Kuzey Akım Hattı ve Güney Akım boru hattı projelerine yoğunlaştı. Kuzey Akım yaklaşık iki yıldır aktif.
Güney Akım’ın inşasına yönelik çalışmalar da hızlandı. Aslında Doğu-Batı arasına sıkışmış durumdaki Ukrayna, Batı’nın bölgesel ve küresel enerji politikalarında Rusya karşısında aldığı ikircikli tutumun sonucunda toprak kaybetmiş görünüyor.
Güney Akım ve Kuzey Akım projelerini, Rusya’nın Ukrayna özelinde batıya karşı kullandığı iki el olarak kabul edebiliriz. Bunlardan şimdilik tekini kullanır durumdaki Moskova’nın Ukrayna meselesindeki agressif tutumu ortada.
Bu durumda Batı’nın Güney Akım hayata geçtiğinde Moskova’nın enerji alanında elinin ne kadar güçleneceğini iyi hesaplaması gerekiyor. Bu hesaplamanın ne kadar iyi yapıldığını bilemeyiz. Ancak Batı’nın 30 yıl ambargo altında tutarak İran’ı getirebildiği nokta dikkate alınırsa, G8’den çıkarmak ve ekonomik ambargo uygulamak gibi yöntemlerin Moskova’ya adeta sinek vızıltısı gibi gelmesi de pekâla mümkün.
Bu yüzden Batı’nın, enerji kaynaklarına sahip olmayı ve/veya bu zenginlikleri kontrol etme kaabiliyetini bir silah olmaktan çıkarmak üzere adımlar atması gerektiği ortada. Bu adımlardan biri enerji fiyatlarının ucuzlatılması olabilir.
ABD’deki ucuz kayaç gazı ve petrolünün dünya pazarlarına sürülmesi bunun yollarından biri. İlk işaretleri de geliyor. Ancak bu yöntem de, halen enerjinin kontrolü üzerine kurulmuş dünyanın pek çok noktasındaki dengeleri alt üst etme potansiyeli taşıyor. Peki Türkiye? Türkiye hem kendi yerli kaynaklarını daha çok değerlendirmek hem de yakın çevresinden başlayarak bölgesindeki enerji kaynaklarının bir an önce dünya pazarlarına çıkarılması, hatta bunların kendi topraklarından geçirilerek yapılması için çabalıyor.
TANAP projesi tamamlandığında Azeri gazını Türkiye’ye ve batıya taşıyacak. Doğu Akdeniz’deki İsrail gazı, Kıbrıs çevresinde bulunan doğalgaz ve tabii ki Irak’daki petrol ve doğalgaz. Şimdi bu üç bölgedeki kaynakların küresel enerji pazarına sürülmesinin önündeki siyasi engelleri aşmak elzem. Ankara’nın bir yandan Erbil- Bağdat anlaşmazlığının çözümüne odaklanırken, bir yandan da İsrail’le gerilimi düşürme işaretleri vermesi bundan. Benzeri gelişmeler, yani yumuşama eğilimi Kıbrıs sorunu açısından da söz konusu…