Bir başka girişimcilik öyküsü...

Bu kez de bir başka girişimcilik öyküsünü paylaşmak istiyorum.

Üç inşaat, bir makine biri de bilgisayar mühendisi beş kardeş bir araya gelip çelik yapılar ve mühendislik yapıları alanında 1993 yılında İstanbul-Ümraniye’de ÇAĞLA Müh. A.Ş. adıyla   bir şirket kurmuşlar.

Geçtiğimiz gün kardeşlerden Coşkun ve Kemal Bey’le Adapazarı 3. OSB’de 8 bin metrekare kapalı alanı olan fabrikalarında kahvaltıda birlikte olduk.

Kahvaltı sonrası şirketi ve yaptığı işleri tanıtan bir sunum izledik,  daha sonra da  fabrikayı gezerken öykülerini dinledim.

Önce yaklaşık 20 civarında mühendis ve teknik ressamın çalıştığı proje tasarım ve  hazırlama bölümünü, ardından 4 holden (bölüm) oluşan fabrikaya geçtik.

Çelik konstrüksiyon imalatında kalite ve güvenirliğin sağlanması adına  çok sayıda   bilgisayarla donatılmış tezgahlar, kesme ve kaynak makineleri, emniyet giysileriyle donanmış işçileri görünce geçen yıl Almanya’da gezdiğim bir fabrikayı anımsadım.

Çelik yapı inşaatında kullanılacak çelik malzemeler bu modern tezgahlarda üretilip çeşitli işlemlerden sonra burdan tırlarla inşaat sahasına götürülüyor.

Coşkun ve Kemal Bey iş öykülerini anlatmaya koyuldular: “Yapı sistemlerinde alternatif olma, farklılık yaratma bilinci ile, isminde ‘İnşaat’ terimi yerine ‘Mühendislik’ terimini kullanarak mühendislik ilkeleri ve formasyonundan ödün vermeden bu alanda faaliyetlerimizi  yürütmeye başladık.

Tasarımdan projelendirmeye, projelendirmeden imalata, imalattan montaja bütün aşamalarda çalışanlarımızı sürekli eğitiyoruz, kendilerine ulusal ve uluslararası sertifikalar almasını ilke edindik.

Örneğin; ‘ISO 9001:2000 Kalite Yönetim Sistemi’ belgesi, İş Güvenliği ve İşçi Sağlığına ilişkin ‘OHSAS 18001 İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Yönetim Sistemi’ ve çevre korumasına ilişkin ‘ISO 140001 Çevre Yönetim Sistemi’ belgesini aldık. Çalışmalarımızın her aşamasında  şeffaflığı benimsemiş, ve yaptığımız işlerin bir çoğunda ‘maliyet+kâr’ yöntemini uygulayarak çelik yapı sektörünün gelişmesine katkı sunmaya çalıştık. Deprem kuşakların üzerinde yer alan ülkemizde taşıyıcı sistem tasarımı doğru olarak projelendirilmiş ve gerçek bir yapı denetim sürecinden geçmiş her türlü yapının depreme karşı güvenli olduğu düşüncesini bir misyon olarak edindik” sözleriyle bu alanda kendi üzerlerine düşen sorumluluğu anlattılar.

“Çelik yapıların ekonomik boyutları nedir,  betonarme inşaatlarla bu bağlamda  kıyaslayabilir misiniz” soruma, “Yapılar çelik ya da betonarme olarak tercih edilebildiği gibi her iki sistemin bir arada kullanılmasıyla da karşımıza çıkmaktadır. Çelik yapı sistemi, yapı elemanlarının taşıyıcı nitelikte olduğu (duvar, döşeme) ve galvanize çelikten soğuk şekillendirme yöntemi ile üretildiği bir yapı türüdür” diyerek yanıt verdiler.

“Çelik yapıların avantajlarından kısaca söz edebilir misiniz?” sorumu ise, “Dünyada bilinen depreme en dayanıklı yapı sistemidir. Hafifliğinden dolayı en kötü zemin koşullarında dahi inşa edilebilir.

Yapım süreci iklim koşullarından etkilenmez.

Hızlı ve ekonomik bir inşaat sürecine sahiptir.

Mimari, elektrik ve mekanik  çözümlerde büyük kolaylık ve esneklik sağlar.

Kolonsuz ve kirişsiz tasarımı, iç mimari ve dekorasyon rahatlığı sağlar, ferah ve daha geniş iç mekânlar yaratır” diye cevaplandırdılar.

“Bugüne kadar hangi projelere imza attınız?” soruma da:

“Fabrikalar, spor salonları, kültür merkezleri, çelik köprüler, hastaneler, depolar, antrepolar, villalar, irili ufaklı 70 civarında alıveriş merkezleri, çok katlı çelik yapılar yaptık..

Denizli’de bir Jeotermal enerji santrali, ve ayrıca İstanbul sabiha gökçen havalimanında 5 Adet uçak hangarı projesini tamamladık..

Son iki yılda İstanbulda 48 katlı, 36 katlı ve 22 katlı olmak üzere 3 adet yüksek yapı projesinde firmamızın imzası bulunmakta.

Kurumsallaşma sürecini  tamamladık, amacımız uluslararası bir dünya şirketi olmak.” yanıtlarını aldım.