Bir bakışta seçime doğru

Dr. Hakan ÇINAR
Dr. Hakan ÇINAR SIRADIŞI [email protected]


Türkiye seçime doğru giderken ortaya çıkan ekonomik tablo, bana 70’li yılların Türk filmlerini hatırlatıyor nedense. Konular karışmış, problemler birbirine geçmiş, ama filmin bitmesine de on beş dakika kalmış, nasıl gelinecek bunca sorunun üstesinden ve bu film nasıl toparlanacak derken; birden bire olaylar çözülmeye başlar, kişiler gerçekleri görür, küsler barışır, hastalar iyileşir, kavuşamayanlar kavuşur; bir de bakmışsınız mutlu sonla film şipşak sona erer. Bizde de durum öyle oldu biraz; seçime artık 2.5 aydan bile az bir süre kalmışken, yenilikler, yasalar, ekonomik tedbirler arka arkaya gelmeye başladı. Hani bazı iyileşmeler keşke daha önce olsa idi demiyor değil insan.

Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, Türkiye Katılım Bankaları Birliği (TKBB) 17. Olağan Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada 'seçim döneminde tedbir alınmayacak' düşüncesinin yanlış bir yaklaşım olduğunu belirtirken, para politikasında normalleşmenin ve sadeleşmenin başladığına dikkat çekti. Piyasalarla hiçbir zaman cebelleşmediklerini belirten Şimşek, "Merkez Bankası gerekeni yapmıştır, yapmaya da devam edecektir. Dengesizlikler iyileşmeye devam edecek" şeklinde konuşarak piyasaları rahatlatmaya çalıştı. Tüm bu konuşmalar gerçekleşirken, 9 Mayıs Çarşamba günü dolar, 4.30 seviyesinin dahi yukarısını görerek, Guiness rekorlar kitabının bile hızına yetişemeyeceği yükselişlere imza atmayı sürdürdü. Her ne kadar günü 4.29’lardan kapadı ise de, bu yükselişin nerede duracağı konusundaki belirsizlik halen devam etmekte.

Yakın zamanlı bir yenilik ise, konut sektörüne dair gerçekleşti. Bakanlar Kurulu kararıyla konut teslimlerinde uygulanan yüzde 18'lik KDV, 31 Ekim'e kadar yüzde 8'e, tapu harcı oranı binde 20’den binde 15’e indirildi. Başbakan'ın temennisine istinaden de bankalar, aylık olarak %1.2’ye, %1.35’e yükselen konut kredisi faizlerini %0.99’a çektiler. Gerek kredi maliyetleri, gerekse KDV yükü elbette konut alacaklar için son derece önemli ve bu gelişmelerin konut satışlarını arttırması beklentisi hayli yüksek. Türkiye İstatistik Kurumu’nun yayınladığı 2018 yılı Ocak-Mart ayları konut satış rakamlarına göre; yılın ilk 3 ayında, ilk satış ve ikinci el satış olarak geçen yıl toplam 145 bin konut satılırken, bu yıl bu rakam 138 bin seviyelerinde. İkinci el olarak tabir edilen konutlardaki düşüşün de %31’ler seviyesinde olduğu düşünüldüğünde, ekonomiyi rahatlatması beklenilen bu tedbirlerin yalnızca tamamlanmış konutlarda değil, ikinci el satışlarına da hareket getirmesi bir hayli muhtemel.

Öte yandan 9 Mayıs Çarşamba günü yine Türkiye’de pek çok iş adamını ilgilendiren bir yasa maddesi önergesi Meclis’te kabul edildi. Varlık Barışı olarak adlandırılan önergeyle, yurt dışından 11. ayın sonuna kadar getirilen varlığın sadece yüzde 2'si oranında vergi tahsil edilecek. Daha önce de gerçekleşen bu uygulama ile, yurt dışında bulunan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları, 30 Kasım 2018 tarihine kadar Türkiye'deki banka veya aracı kuruma bildiren gerçek ve tüzel kişiler söz konusu varlıkları serbestçe tasarruf edebilecekler. Banka ve aracı kurumlar, kendilerine bildirilen varlıklara ilişkin olarak yüzde 2 oranında hesapladıkları vergiyi, 31 Aralık 2018 tarihine kadar vergi sorumlusu sıfatıyla bir beyanname ile bağlı bulunduğu vergi dairesine beyan edecek ve aynı sürede ödeyecek. Beklenti, yurtdışında bulunan varlıkların ekonomiye kazandırılması. Katılım ve gelen miktarlar ne düzeyde olacak bekleyip göreceğiz.

Bir yandan bu gelişmeler olurken, diğer yandan Sayın Cumhurbaşkanı’da piyasaları rahatlatmaya yönelik açıklamalarını sürdürmekte. Faiz ve döviz kuru baskısını azaltmak, bununla birlikte enflasyonla daha etkin mücadele etmek için ekonomik önlemlerin reel sektörün finansmana erişiminin kolaylaştırılmasıyla devam edileceği açıklaması geldi. Zira son dönemde spekülasyon olarak ortaya çıkan, döviz varlıklara müdahale yahut döviz kurunun sabitlenmesi gibi söylentilere birinci ağızdan bu tarz müdahelelerin olmayacağı ve serbest piyasa ekonomisinin devam edeceği açıklamasının gelmesi elbette pozitif bir durum. Yapılan açıklamalarda harcama artırıcı politikaların mali kaynağının sağlanmasına yönelik önlem alındığı, mali disiplinden vazgeçilmeyeceği ve orta vadede mali dengenin sağlanacağı mesajları da önemli idi.

Bir yandan ekonomik tedbirler tek tek gelirken, diğer yandan Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Özlü’den, "Türkiye Sanayi Devrimi" sloganıyla sıçrama yapmak istediğine dair açıklamalar geldi. Özlü’nün, 11 bin dolar kişi başı gelirle devam edilemeyeceğine dair itirafları ve refah seviyesini arttırmak için doğru hedefin bilim ve teknoloji olacağına dair açıklamaları dikkat çekerken özellikle ihracatımızda yüksek teknolojili ürünlerin payının çok az olduğuna ve orta ve düşük teknolojiler ihraç edip, yüksek teknolojili ürünler ithal ettiğimize dikkatleri çekmiş olması gerçekleri ortaya koyan türde açıklamalar idi. Bakan, bir an önce bu durumu tersine çevirmemiz ve dijital dönüşüme ayak uydurmamız gerektiğine dikkat çekti.

Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD), Türkiye, Orta ve Doğu Avrupa için 2018 büyüme tahminlerini yukarı yönlü revize etti. Israrcı çift haneli enflasyon, büyümeli uzun vadeli potansiyel seviyesinin üzerine çıkartmak için uygulamaya konan genişlemeci maliye ve para politikalarını yansıtıyor ve bu politikalar ekonominin aşırı ısınmasına yol açıyor açıklamaları ile büyüme tahminleri yüzde 3,5 seviyesinden yüzde 4,4 seviyelerine çekildi.

Dünyadaki petrol fiyatlarındaki yükseliş, henüz ülkemizde gündemde yeterince yer bulmazken, yukarıda sıralamaya çalıştığım gelişmeler, işte bana Türk filmlerini bu yüzden hatırlatıyor. Emeklilere verilecek ikramiye haberi ile başlayan ve ardı ardına gelen bu gelişmeler, umuyorum piyasaları rahatlatacak. Türk sanayicilerinden gelen güzel haberler de bizi elbette mutlu etmekte. İlaç devi Abdi İbrahim’den gelen 1 milyar dolarlık yatırım hamlesi bizleri bir hayli mutlu ederken, yatırımların artması, katma değerli ihracat hamlelerinin çoğalması, yabancı sermayenin yeniden Türkiye’de sıraya girmesi en büyük beklentilerimiz. Zaten bizlerin Türkiye’nin refah seviyesinin artmasından başka bir temennimiz de olamaz, olmamalıdır.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar