Bir Anadolu özdeyişinden KOBİ’lere yansımalar

Tamer MÜFTÜOĞLU
Tamer MÜFTÜOĞLU KOBİ'LERDEN GİRİŞİMCİLİĞE

Gaziantep Sanayi Odası’nda yaptığımız bir toplantıda bir iş adamı KOBİ sorularını yöresel bir özdeyişle şöyle dile getirmişti:

“Fakiri kuru inadı,

Memuru süslü avradı,

Zengini şımarık evladı batırır.”

Bu özdeyişteki “Fakir” mikro işletmelerle, “Memur”küçük işletmelerle ve “Zengin” de orta boy işletmelerle özdeşleştirilebilir.

 “Fakir”ler, yani 10’un altında çalışanı olan mikro işletmeler kuru inadı bırakıp değişen şartlara olabildiğince uymaya çalışmalıdır. Esasen, esneklik kavramıyla ifade edilen değişen şartlara uyum sağlayabilme kabiliyeti, bu ölçek büyüklüğündeki işletmelerin başta gelen avantajı olarak kabul edilir. Bu avantajı iyi kullanabilen işletmeler mikro işletme ölçeğinden küçük, orta ve büyük işletme ölçeklerine doğru başarılı bir şekilde ilerleyebilmektedirler. Bu süreç içinde bulunduğumuz bilgi toplumunun küresel rekabet ortamında çok daha hızlı bir şekilde gerçekleştirebilmektedirler. Bir Ford’un, bir Siemens’in 60-70 yılda aldığı yolu, bir Apple ve bir Microsoft 10-15 yılda kat etmişlerdir. Görünen odur ki, bu süreç önümüzdeki yıllarda daha da kısalacaktır. Değişen şartlara uyum sağlayamayıp inat edenler ise ya batıp gitmekte, ya da en iyi ihtimalle oldukları ölçekte kalıp yıllarca mikro işletme olarak faaliyetlerini sürdürmektedirler.

Özdeyişimizdeki “Memur” ise çalışan sayısı 50’nin altında olan küçük işletmeleri simgelemektedir. Bu ölçek büyüklüğüne geçebilen işletmeler artık ayakları üstünde durabilen, yere sağlam basabilen işletmelerdir. Kâr edebildiklerini, kârlarını yatırıma dönüştürebildiklerini ve dolayısı ile bir otofinansman gücüne sahip olduklarını ispat etmişlerdir. Böylelikle bankaların ve diğer sermaye kuruluşlarının da ilgilerini çekmeye başlamışlardır.

Bu gruptaki işletmeler için en büyük tehlike, işletme sahiplerinin daha önceki başarılarının getirdiği aşırı bir özgüvene kapılıp tasarrufa ve verimliliğe inovasyona gerekli önemi vermemeleridir. Önlerine çıkan yeni şartlar ve fırsatları değerlendirmek yerine gösteriş yatırımlarının cazibesine kapılmalarıdır. Bu ölçekte yapılması gereken yat, kat ve Mercedes sahibi olmak değil, yeni piyasa imkânlarını değerlendirmek, yeni rakiplerle baş edebilmeninyollarını bulmaktır.

“Zenginler” ise orta boy işletmelerle büyük işletmeleri simgelemektedir.

Bu gruptaki işletmeler için en büyük tehlike birinci nesilden ikinci nesle geçişte ortaya çıkmaktadır. Onun için evlatlar şımartılmamalıdır. Devraldıkları bayrağı bir sonraki nesle başarıyla devredebilmelidir.
Fakat evlatlar bu başarıyı maalesef çokça gösterememektedir. Babanın bin bir emekle kurup geliştirdiği işletme oğullarla gelinler ve kızlarla damatlar arasında üçe dörde bölünmekte; tekrar küçük ölçeklerde başa dönülmektedir. Hatta birçok örnekte babanın belli bir yere getirdiği işletme batıp gitmektedir. Veya en hayırlı sonuç olarak işletme sahip değiştirmekte; başkalarının elinde de olsa, işletmede ekonomik değerlerin yaratılmasına devam edilmektedir.

Bu açıdan birinci nesilden ikinci nesle geçerken kurumsallaşmanın gerçekleştirilmesi büyük önem taşımaktadır. Kurucu iş adamı bu konuya büyük önem vermeli, kurumsallaşmayı çocuklarına bırakmayıp bizzat gerçekleştirmeye çalışmalıdır.En azından, hayatta iken, kurumsallaşmanın yolunu açmalıdır.

TÜİK verilerine göre, 2006-2010 yıllarını kapsayan 4 yıllık dönemde sadece 10-12 bin civarında mikro işletme küçük işletme ölçeğine geçebilmiştir. Yıllık ortalamayı alırsak, yılda sadece 2500-3000 “Fakir” “Memur”luğa terfi edebilmiştir. Yurdumuzdaki toplam mikro işletme sayısının 3 milyon civarında olduğu (toplam işletme sayısının yüzde 95,62’si) göz önüne alındığında bu sayının çok, ama çok düşük kaldığı özellikle dikkat çekmektedir. 

Büyüme sürecindeki ikinci aşama “Memur”luktan “Zengin”liğe, yani küçük işletme ölçeğinden orta boy işletme ölçeğine geçiş aşamasıdır.

Bu ölçekteki işletmelerimizin de çoğu “Memur”lukta kalmayı tercih etmekte veya buna mecbur kalmaktadır. Yine aynı verilere göre, 2006-2010 yıllarını kapsayan 4 yıllık dönemde sadece 5 bin 400 civarında küçük işletme orta boy işletme grubuna geçmeyi başarabilmiştir. Buradaki yıllık ortalama da bin 350’dir. Aynı dönemde KOBİ grubunu aşarak büyük işletme grubuna geçmeyi başaran KOBİ sayımız da 600 olarak verilmiştir. Burada da yıllık ortalama 150 işletmedir.

Ülkemizdeki KOBİ segmentinde işletmelerimizin büyüme sürecinde aşama kaydetmelerindeki başarı tatmin edici değildir. Esasen küresel rekabet ortamında KOBİ’lerimizin başta gelen sorunu da budur: Yetersiz ölçek büyüklüğü. Bu sorun özellikle en alttaki mikro işletmeler grubunda büyük önem taşımaktadır. Burada büyük bir birikme vardır ve buradan bir üst gruba; küçük işletme ölçeğine geçiş oranı çok, ama çok düşüktür.

Sonuç olarak, KOBİ’lerimizin küresel rekabet ortamında başarılı olabilmeleri için, başta mikro işletmelerimiz olmak üzere, işbirliği ve ortaklık imkanlarını hem ulusal hem de uluslararası düzeyde en iyi şekilde değerlendirerek ölçeklerini büyütmeleri gerekmektedir. Bu konuda devletimize, TOBB ve odalara, ilgili STK’lara, büyükelçiliklerimize ve özellikle ticaret müşavirliklerimize önemli görevler düşmektedir. Fakat bizzat KOBİ’lerimizin de bu konuda büyük bir çaba ve gayret göstermeleri gerekmektedir.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Bir deneme 09 Kasım 2018
Geleceğin tarihini yazmak 01 Aralık 2017
Bayramlaşma köprüsü 23 Haziran 2017