Binlerce yıllık birikimi markalaştırmak için...

Faruk ŞÜYÜN
Faruk ŞÜYÜN ODAK [email protected]

Dünyanın en eski şehirlerinden birindeydim geçtiğimiz haftasonu. Bilinen tarihi en az bu kentinki kadar gerilere giden bir meyvenin suyunun kaynatılmasıyla yapılan muhteşem lezzetler tattım orada. Bunlar, büyük bir emekle, imeceyle yapılan, ancak bir kentin seferberliği sonucu ortaya çıkabilecek, son derece besleyici ürünlerdi... Yani sucuktu, basdıktı, muskaydı, dilmeydi, tarhanaydı. Kökleri, Dianisos şenliklerine dek uzanan tarihi bağbozumu şenliklerinin bir parçasıydı, şireydi... 

Tabii yalnızca şire yoktu mutfağına kendi adını veren bu kentte geçirdiğimiz günlerde. Şehirlerinin güzel yüzünü, kültürünü, yemeklerini, tarihini de paylaştılar bizimle; çalışkanlıklarına, hoşgörülerine bir kez daha tanık olduk. 

Evet, tarihi İpekyolu üzerindeki Gaziantep’teydik. Kentin gönüllü kültür elçisi yazar Ahmet Ümit ve Sahan Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Tahir Tekin Öztan’ın genel koordinatörlüğünde düzenlenen Gaziantep 2. Uluslararası Şirehan Yiyecek ve İçecek Festivali, birçok ülkeden gelen profesyonel gastronomların da katılımıyla gerçekleştiriliyordu. Bu nedenle, bir yandan geleneksel yemeklerin ve içeceklerin lezzetlerini tadarken diğer yandan da uluslararası şefl erin hazırladığı dünya mutfaklarından ürünleri denemek fırsatı buluyorduk. Gastronomların deneyimlerini birbirleriyle ve bizlerle paylaştıkları keyifl i bir ortam oluşmuştu. 

Gün boyunca müzeleri, tarihi sokakları dolaşan yerli ve yabancı konuklar; akşam, Şirehan’ın avlusunda şehrin folklorunun en güzel örneklerinden kına gecesi ritüelini izleme fırsatı bulacaklardı. 

Ertesi sabah güneşi, Gaziantep- Kilis karayolu üzerinde bulunan üzüm bağında doğuracaktık. Taze yapılan köy ekmeği eşliğinde yöreye özgü kahvaltımızı yaptıktan sonra bağa dalacak ve bölgenin kadim kültürleri arasında yer alan bağbozumunu yaşayacaktık. Binlerce yıldır olduğu gibi orada sosyalleşecek, üzümün bereketini yaşayacaktık. Ellerimizle toplayıp özenle sepetlere yerleştirdiğimiz salkımlar ise öğleden sonraki şire şenliğinde müzik eşliğinde ezilip kaynatılacaktı... Bu üzüm suyundan elde edilen karışıma ceviz, badem, fıstık konularak sucuklar yapılacak, iki gün rüzgârda kurutulduktan sonra keyifl e bütün bir kış boyunca yenilecekti. 

Şirehan Otel’in bir odası, Ahmet Ümit’in kimi kişisel eşyaları, elyazmaları, Türkçe ve yabancı dillerdeki kitaplarının yerleştirilmesiyle küçük bir müze haline getirilmişti. Festival sırasında o odanın açılışı da gerçekleştirildi. Ümit, etkinliğin son akşamında Mehtap Meral ve orkestrası ile birlikte bir dinleti de gerçekleştirdi. Sağanak yağmurun altında, şimşeklerin eşliğindeki müzik ve edebiyat okuması ziyafeti, konuklarda unutulmayacak anılar bıraktı. 

Ahmet Ümit ve Tahir Tekin Öztan’ın girişimleri ile başlatılan festivale Gaziantep halkının sahip çıktığını gördük. Şimdi sıra, Valilik, Büyükşehir Belediyesi, ilçe belediyeleri, STK’lar ve üniversiteler ile yerel basının her geçen yıl desteğini giderek artırması ile bu etkinliğin markalaştırılmasında. Çünkü, Gaziantep’in marka şehir olmasında, Gaziantep’in dünya kültür başkenti olmasında festival, önemli bir işlev üstlenecektir. Bu nedenle önce Gazianteplilerin ve tabii ki ulusal çapta herkesin bu ve benzeri etkinliklere sahip çıkması lâzım. Tüm Türkiye’de böyle yüzlerce festival yapılabilir, bütün dünyanın ilgisini çekecek kültürel değerlerimiz öyle çok ki...

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar