Bindik bir alamete...
Küresel düzeyde yaşanan gelişmelere ve yetkililerden gelen tepkilere bakılır ise hiç birşey göründüğü gibi değil!.. Avrupalı yetkililer, kredi derecelendirme kuruluşlarını büyük borç yüküyle boğuşan ülkeler için durumu daha da zorlaştırmakla suçlamış; IMF Başkanı ise söz konusu kuruluşlara çok fazla itibar edilmemesi gerektiğini belirtmiş. Daha açık şekilde ifade etmek gerekir ise geniş kitlelerin herşeyi bilmesinin sakıncalı olacağını; sadece kendilerine güvenilmesini istiyorlar!.. Bu aşamada sormak gerekiyor: Batılı yetkililer bugüne kadar kredi derecelendirme kuruluşlarını hiç eleştirmez, eleştirenleri muhattap almaz, durumu görmezden gelirlerdi; Bugün ne değişti de tepkisel tavır sergiliyorlar? Yoksa aynı safta olduğu düşünülenler arasındaki çıkar çatışmaları daha ön plana çıkmaya mı başladı?..
Küresel düzeyde yönlendirenler ile yönlendirilenler arasında oldukça ciddi bir çıkar çatışması var; ağırlaşan sorurnlar, artan sistemle risk ve kırılganlık, beklentileri yönetimi çerçevesinde günün kurtarılması gibi eğilimler bu kaynaktan besleniyor. Durum açığa çıktıkça yönlendirilenlerde ortaya çıkan güvensizlik, yönlendirenler arasında ciddi tartışmaların sebebi olabiliyor. Geniş kesimler sorunu küçük iken teşhis edip çözmek adına bir şey yapmadıkları için yetkilileri suçluyor; yetkililerde örgütlenmiş bir sorumsuzluk içinde bir günah keçisi bulup durumu geçiştirmeye, kendi itibarını kurtarmaya çalışıyor.. Şeffaflık, iyi yönetişim, demokrasi gibi kavramlar ise lafta kalmaktan öteye gidemiyor.
1995 sonrasını incelediğimizde finansal sermayeyi yönlendirenlerin gerek küreselleşmeye teslim olmuş ülke ve uluslararası kurum yetkililerin, gerekçe piyasa düzenleyicisi kurumlar ile kredi değerlendirme ve denetim birimlerini etkisi altına aldığını görüyoruz. Geçen hafta çarşamba günü Yunanistan, Portekiz ve İspanya'nın kredi notlarının düşürülmüş olması da muhtemelen finansal sermayeyi yönlendirenlerin icazefi ile yapıldı: Aylardır olumsuz beklentiler üretildi ve piyasalar yönlendirildi, sonuçta kredi derecelendirme kuruluşları da harekete geçmek zorunda bırakıldı. Yetkililer eğer tepki verecek ise, hedeflerinin finansal sermayeyi yönlendirip beklentileri şekillendirenler olması gerekirdi! Tepkilerini neden yanlış adrese yolluyorlar?
Normalde kredi derecelendirme kurumlarının erken uyarı sistemi gibi çalışması, finansal sermaye dahil hiç kimse ve kurumu memnun etme çabası içinde olmaması gerekiyordu. Ancak bu mümkün olmadı, finansal sermayenin güdümüne girdi ve hep onların çıkarına hizmet etti. Küresel düzeyde sorunlar ağırlaştıkça siyasiler ve onlara bağlı bürokratlar, yönlendirenler ile yönlendirilenler arasında bunaldı; her iki kesimden gelen baskı ve taleplerin dozu artmaya başladı. Başka bir deyişle yönlendirilenlere daha hassas olma durumundaki yasama ile yönlendirenlerin etkisi yürütme arasında uyumsuzluk arttı. Yunanistan'a yardım konusunda Almanya'da yaşanan sıkıntıyı bu çerçevede düşünmek ve mercek altına almak gerekiyor. Yardım konusu önümüzdeki hafta başında Alman Meclisi'nin gündemine gelecek. Çıkacak karar finansal piyasaları rahatlatan çizgide olur ise Alman kamuoyunun tepkiselliği artacak yaşama üzerindeki baskı ve eleştiriler çok farklı boyutlara tırmanacak, yürütme ise ciddi bir güç kaybına uğrayacak. Tersi olur ise finansal piyasalara ilişkin belirsizlik ve kırılganlık artacak... Beklentiler yolu ile günü kurtaran finansal sermaye giderek büyüyen ve sertleşen toplumsal bir muhalefetle yüzleşmek zorunda kalacak!.. Bu gidiş kırılganlığı arttırıyor... Ayrıca kafi mali disiplin şartı ile yardım almayı uman ekonomilerde de istikrarsızlık artacak, yönlendirenler ve yürütme ile yönlendirilenler ve yasama arasındaki çatışma büyüyecek. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Avrupa Merkez Bankası çöp sepetine dönüp Euro değer kaybettikçe ve enflasyon nedeniyle satınalma gücü eridikçe sorunlar geometrik bir hızla büyüyecek. AB'de halkların örgütlü ve bilinçli oluşu, değiştirilemeyen standartlar ve medyadaki çok seslilik bu süreçte belirleyici olacak!.. Yasama ve yürütmeyi yönlendirme konusunda finansal sermaye ile Avrupalı halklar arasında oldukça ciddi bir çatışma yaşanacak.
Gelişmelere kısa vade ile ve salt finansal açıdan bakan finansal piyasalar ise kendi hayal dünyasında yaşamaya devam ediyor. Euro değer kaybediyor, altın ve petrol yükseliyor; kısa vadede para yapmaya bakılıyor ve bu eğilimlerin orta vadeli maliyetleri hesaba katılmıyor. Avrupalılar finansal sermayeye teslim olmaya zorlanıyor. Yönlendirilenleri biraz olsun sakinleştirmek adına kredi derecçelendirme kurumları günah keçisi yapılıyor. Eğilimlerin sürdürülebilir olmayışı, yetkililerin mevcut pozisyonları tarafından yönetilişi sistem ile riski arttırmaya devam ediyor. Asıl önemlisi mevcut yönlendirmeye karşı tepkisellik büyüyor ve beklenti yönetiminin geri tepme ihtimali artıyor.
Çok bilenlere soralım orta vadede Euro dalgalı bir şekilde değer kaybeder, başta altın ve petrol olmak üzere emtia fiyatlarındaki yükseliş artar ve maliyet kökenli enflasyon tırmanırsa ne olacak? Hangi beklentiler fiyatlanacak ve gelişmeleri kimler yönlendirecek?..