Bindiği dalı kesmekte ısrarlı olanlara güvenebilir misiniz?
Türkiye Ekonomisine ilişkin son rakamlar ve alınmaya çalışılan önlemler, durumun iyiye gitmediğine işaret ediyor. Sorunların ağırlaşması pahasına, beklentileri yönlendirerek günü kurtarma çaresizliğinden vazgeçilemiyor. Gerek tarım ve gerek ise sanayi üretimi cephesinde maliyet-fiyat dengesindeki olumsuzluklara bağlı rekabet gücü çöküşüne, hizmet cephesindeki çözülmeye kayıtsız kalınıyor. Ekonominin taşıyıcı kolonlarındaki kırılmalar, etkili ve yetkili kesimler açısından önemli sayılamıyor!
Bu hal ve gidiş, üretim alanlarına kullandırılan kredilerde geri dönmeme oranının geometrik bir hızla artabileceğine ve makroekonomik görünümün bu duruma paralel şekilde bozulacağına işaret ediyor. Gerçekçi yaklaşımlar ile ne pahasına olur ise olsun bu olumsuzlukları gidermek yerine, kısa vadeli beklentileri yönlendirerek günü kurtaramaya çalışanlara pes artık demek gerekiyor!
Basına yansıyan haberlere bakılır ise tarımsal ürün ithalatımızın hacmi, 2019 yılı genelinde hatırı sayılır oranda artacak gibi görünüyor! Soğan ile bazı tahıllar ve kuru gıdalarda gümrük vergisinin sıfırlanması sayesinde, arz yetersizliği ithalat yolu ile aşılacak ve enflasyon baskılarının artması önlenecekmiş! Yoğun yağışlar nedeniyle tarım alanlarının sular altında kalması ve buna bağlı olarak hasat hacmi tahminlerinin gerilemesi de buna katkı yapmış olabilir! Bu türden yaklaşımlar istisnai olarak söz konusu olabilir; fakat kronikleşmesi felaket anlamına gelebilecek olumsuzlukların yolda olduğu anlamını taşır.
Oldukça uzun bir süredir tarımsal ürün fiyatları, enflasyon baskısı ve seçmen hassasiyeti endişeleri ile baskı altında tutulmaya çalışılıyor. Bu yaklaşım üreticileri iflas veya faaliyetlerini sonlandırma sürecine zorluyor. Faaliyetlerin sürdürülebilmesi için gerekli koşulların tesisinin, enflasyon etkisinden daha önemsiz görülerek sürekli olarak ihmal edilmesi sıkıntı yaratıyor; oluşan sorunlar tahammül sınırlarını fazlası ile zorluyor. Başka bir deyişle, enflasyon baskılarını kontrol edebilmek adına üreticinin katledilmesi çözüm değildir; sistemik kırılganlığı artıracak türden ve telafisi zor bir sorundur.
Dünyanın her yerinde tarımsal ürünlerde mevsimlik dalgalanma normaldir! Olumsuz hava koşulları veya hastalık gibi sebepler ile arzın azaldığı dönemlerde büyük fiyat dalgalanmalarının yaşanması da doğaldır. Her hangi bir sebep ile hasadın beklenenin altında kalması, fiyatların yükselmesine sebep olur ve üreticinin mağduriyetini kısmen hafifleterek faaliyetin sürdürülebilmesine destek sağlar. Bu duruma düzenli olarak ithalat yolu ile müdahale edilmesi, istikrara hizmet değildir; üretimin yok edilmesi ve geçimini bu alandan temin edenlerin sadakaya muhtaç duruma düşürülmesi girişimidir! Üretim olmaz ise sorun da olmaz diyen saçmalıklarda çözüm aranmaz!
Sanayi üretimi cephesinde faaliyet gösteren küçük orta boy işletmelerin genel durumu da, tarım konusundakinden çok farklı değildir. Rekabet gücündeki kayıplar, gelirleri eritirken borçları büyüterek kırılganlığı artırmıştır. Sorunlar çok ciddidir ve pansuman türünden yaklaşımlar ile aşılamaz. Çarklar dönüyormuş gibi görünsün diyerek birbirimizi aldatmaya çalışmanın devri geçmiştir; bu tür arayışlar krizlerin kronikleşmesini garantilemek dışında bir işe yaramaz.
Eğer aranır ise gelir dağılımı hızla bozulur; yoksulluk sınırının altında yaşamak zorunda kalanların sayısı hızla artar ve beklentiler yönlendirilebilir olmaktan çıkar! Ekonomi çözülür ve güven bunalımı kısa vadede düzelemeyecek biçimde derinleşir. Sorunlu kredi hacmi kontrolsüz bir şekilde artmaya başlar ve işsizlik patlar! Çok yönlü istikrarsızlıklar, tüm eğilimler üzerinde belirleyici olur.
Eğer gerçekleri her şeyin üzerinde tutup konuşsak ve sorunları küçük iken çözmeye çalışsak, beklentileri yönlendirmeye çalışmak zorunda kalmazdık! Kırılganlık, gerçekleri göz ardı ederek sorunların ağırlaşması pahasına günü kurtarmaya çalışmanın bir sonucudur. Kırılgan olarak anılmak, beklentileri yönlendirebilme yeteneğinin tükenme aşamasına çok yaklaştığı anlamındadır! Son beş yıl genelinde döviz kurları ve faizlerdeki dalgalı yükselişin, aksi yöndeki tüm zorlamalara rağmen yaşanmış olması laf ile anlatılamayanların özeti niteliğindedir.