Bilmediğini bilmemek

Dr. Uğur TANDOĞAN
Dr. Uğur TANDOĞAN NOT DEFTERİ [email protected]

Neyi bilmiyorlardı?

Doktora öğrencisiydim. Amerika'da bir üniversitede "yöneylem araştırması" dersi vermeye başlamıştım. Ders, işletme öğrencileri için biraz ağır geliyordu. Bilindiği gibi, yöneylem araştırması karmaşık yapıdaki  problemlerin matematiksel modeller yardımı ile çözümünü arayan disiplindir. Öğrenciler bu derste iş dünyasına ait basit matematiksel modeller öğreniyordu. Ancak dersin ve hocalarının kötü bir şöhreti vardı. Dersin, öğrencilerin analiz etme ve soyut düşünebilme becerilerini geliştirme amacı vardı. Ancak öğrenciler altındaki mantığı anlamadan  algoritmaları bilinçsizce ezberliyorlardı. Çünkü anlamıyorlardı. Öğrencileri yoklayınca sorunun nerden geldiğini anladım. Çocukların matematik alt-yapıları zayıftı. Bu nedenle dersin ilk iki haftası yöneylem araştırması konusunu bir kenara bırakıp gereken matematiği öğretmeye başladım.

Ders yoluna giriyordu. Ama  bazı öğrenciler itiraz ettiler. "Biz bunu biliyoruz. Bunlar çok basit" Keşke bilselerdi. Ama bilmiyorlardı. Bilmedikten öte, bilmediklerini bilmiyorlardı. Mevcut dersteki sorun da oradan ileri geliyordu. Üç haftalık matematik, bu ders için gereken alt-yapıyı öğrencilere sağladı. Ders rayına oturdu...Başarmıştık.

Yöneticilik yapmaya zaman bulamayan yöneticiler(!)

Yıllar önce bir yönetici unvanları olan grup gence yöneticilik becerileri konusunda bir eğitim veriyordum. Temel yönetim fonksiyonları olan planlama, organize etme, liderlik ve kontrol olarak temel kontrol fonksiyonlarından söz ediyorduk.  Bir katılımcı şöyle bir serzenişte bulundu: "Hocam, biz iş yapmaktan, yöneticilik yapamıyoruz."

Gerçekten da edindiğim izlenime göre, kişilere yönetici unvanları vermişlerdi, yöneticilik yetkileri verilmiyorlardı...Herkesten her şeyi  en ince ayrıntısına kadar bilmesi bekleniyordu. Ve kurumda bir genel şüphecilik ve bunun getirdiği A dan Z ye kadar bir kontrol kültürü vardı. Bu,  tepe yönetiminden kaynaklanıyordu. Kuruluş büyükçe bir mahalle bakkalı boyutunda iken bu yöneticiler başta idi. O zaman her rafta hangi mal vardan, hangi müşteri neyi alır, kimin ne kadar borcu var, kimlerde mal alınmalıya kadar her şeyi biliyorlardı. Ama dükkan bir hipermarket olmuş, uluslararası bir boyut kazanmıştı. Tepe yönetimi eski alışkanlığını sürdürüyordu... Yetkileri elde tutuyordu ve yöneticilik fonksiyonlarından da en çok kontrolü seviyorlardı. Ama o fonksiyonu da gerektiği gibi bilmiyorlardı. Her şeyi bilmek ve kontrol etmek istiyordu.

Bu gençler geleceğin üst yöneticileri idi. Gerçek bir yönetici gibi yetişmeliydiler. Temel yöneticilik bilgilerini bilmeliydiler. Bu temel kavramları anlatınca bazılarından yukarıdaki yöneylem dersinde rastladığım tepkilere benzer tepkilerle karşılaştım. Daha üst düzey yöneticilik problemleri çözmeleri gerektiğini sanıyorlardı. Daha okumayı sökememiş birisine kompozisyon yazdırmak  olanaksızdı.

Söz konusu kuruluşta şüphecilik ve aşırı kontrol her yere işlemişti. Eğitim bölümleri de bundan nasibini almıştı. Eğitimciye güvenmiyorlardı. Her eğitim günü  sonu telefon edip nefes nefese soruyorlardı "Eğitim nasıl geçti?" Ama aynı şeyi eğitime katılanlara da sorduklarını biliyordum. Bu  güvensizlik ve bunun sonucu olan aşırı kontrol beni sıktı. Bu kültürün bir parçası olmamak için o kurumla çalışmayı bıraktım.

Bir yorum

Bu modelimi tüm eğitimlerde uygularım. Önce her konunun temel kavramlarını kapsamak isterim. Konular yapı taşları gibi üst üste konulur.Temel beceriler esastır.Temel kavramlar önemlidir.

İnsanlar temel konuları bilmediklerini kabul etmek istemezler. Daha karmaşık şeyler isterler. Ama bu işler yapı taşları gibidir. Üst üste konur. Bir sırayı sağlamlaştırmadan üstüne bir şey koyamazsınız. Temeli güçlendirmeden üste kat çıkamazsınız.

Bilmemek kötüdür. Ama bilmediğini bilmemek en kötüsüdür.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Sülale boyu nepotizm 24 Ekim 2019
Müşteriden misafire 12 Eylül 2019