Bilinmezler içinde sakin panik devam ediyor
Hakan N. Balsızan / A Yatırım
Girilen tünelin uzunluğunu kimse tahmin edemediği için ekonomi dünyasında alınan önlemler sertleşerek devam ediyor. Dünya merkez bankaları ve hükümetleri devasa boyutlardaki kurtarma planlarını açıkladıkça krizin süresi ve tahribat gücü hakkındaki spekülasyonlar da hızlanıyor ve yorum kirliliği içinde boğulmaya başlıyoruz. Bu ortamda gerçeklerden ve sağduyudan uzaklaşmamak, sakin olabilmek yatırımcılar hatta ekonomi dünyasının tüm aktörleri için çok önemli. Son üç ayda herşeyin başladığı ABD'den gelen olumsuz haberlerle piyasalar çok zor günler geçirdi. Üstelik Lehman gibi bir dev iflasın ardından büyük zararlar yazan hedge fonların satışları ve yarattıkları dolar talebi sebebiyle gelişmekte olan ülkelerin para ve sermaye piyasaları panik ataklar geçirdiler. Ancak son bir kaç haftada özellikle Obama'ya yüklenen olumlu beklentiler ve yılsonu bilançolarının etkisiyle sakin ve pozitif bir seyir izliyoruz piyasalarda. Türkiye'nin IMF seçeneğini masaya koyması da para ve sermaye piyasasında olumlu bir hava estiriyor. Ancak reel sektörden gelen haberler ve ihracatımızın yoğunlaştığı Avrupa'nın içinde bulunduğu durum yüzünden çok da iyimser olamıyoruz. Hükümetin IMF'yi Ocak ayının başında yani 2009 bütçe görüşmelerinden sonra Türkiye'ye davet etmesi usd/try paritesindeki aşağı beklentileri ertelemiş gibi duruyor. IMF beklentisiyle güçlü duran IMKB de teknik olarak 25.000 seviyesini korur ve dünya piyasalarından destek alabilirse 30.000 seviyesine ulaşabilir. Girdiğimiz uzun vadeli düşüş trendimizin ana direnç noktası da 36.000 seviyesine kadar inmiş durumda. Dow Jones Sanayi Endeksi de kısa vadede 8500 seviyesini korumaya çalışıyor. Ancak 8.800 hareketi yapamazsa 8250 noktasına kadar gerileyebilir. Önümüzdeki günlerde açıklanacak ekonomik veriler, alınacak faiz kararları ve şirket bilançolarıyla borsalar bu noktalar arasında hareketlerini sürdürecekler. İstanbul Borsası'ndaki yabancı payı da Ağustos başındaki %71.34 seviyesinden %66.18'e düşmesine rağmen hala yüksek seviyelerini koruyor. Ancak yapısal olarak sıcak para ve yabancı sermayeye ihtiyaç duyan ülkemiz için 2009 kritik bir yıl olacak. Bu amaçla körfez sermayesinden daha fazla pay almaya çalışıyoruz. Kira sertifikaları ve yatırım ortaklığı senetleri gibi yeni enstrumanları gündeme almamız bu sebeple oluyor. Ancak bu sefer rakipler arasında Avrupa Birliği ülkeleri ve ABD de var. Onların da körfez sermayesine ihtiyaçları var çünkü. Önümüzdeki aylarda global olarak düşen tüketim harcamaları ve daralan ticaretin etkileri daha fazla hissedilecek. Tabii ki herkesin gözü yine ABD'de olacak. Daha hiç kullandırmadan yarıya düşürdükleri, toksik kağıtları sonradan kapsam dışında bıraktıkları 700 milyar dolarlık TARP planı gibi bir çok zaman kazanma hamleleriyle dünya liderliklerini sürdürmeye çalışacaklar.