Bilimsel işletme yöneticiliği

Osman Ata ATAÇ
Osman Ata ATAÇ İŞLETMECİLİK SOHBETLERİ [email protected]

1856 yılında varlıklı bir ailenin çocuğu olarak doğan, öğrenciliği başarılarla geçmiş kırk üç yaşındaki bir makine mühendisi 1899 yılında Bethlehem Çelik Şirketi’nin bir kaç kilometre karelik dökme demir dolu depo alanına bakmaya karar verdi. Mühendis 1880’li yıllardan beri işletmelerde etkinliğin arttırılması konusunda çalışmalar yapıyordu1. 

İspanyol-Amerikan savaşı nedeniyle artan talebe cevap vermekte zorlanan, rakip şirketlerin baskıları altında bunalan Bethlehem şirketi maliyetleri düşürmek ve bu bağlamda dökme demirleri süratle dekovillere yükleyip üretime sokmak zorundaydı. Dökme demir deposu olarak kullanılan alanda 42’şer kiloluk çubuklar halinde yığılmış 80 bin ton dökme demir vardı. İşçiler bu demirleri dekovillere yükleyerek üretim hattına gönderiyorlardı. Mühendis üretimdeki dar boğazın dökme demirlerin üretim hattına sokulmasındaki yavaşlık olduğuna emindi. Hesap ve kitap yaptı. Kayıtlara göre depo alanından üretim hattına günlük dökme demir sevkiyatı işçi başına 12.5 ton, yani günde adam başı 293 çubuktu. Mühendis ‘kolejli çocuklar’ dediği asistanlarının yardımıyla bu ‘sorunu’ çözmeye karar verdi. Bir deney için işçiler arasından onunu seçti. Kendi deyimiyle işçiler arasında en ağır yükü en hızlı kaldıran bu on adam ‘birinci sınıf adamlardı.’ Deneye katılan işçilere bunun karşılığında maaşlarının iki katı teklif edildi. Bütün yapacakları iş her zaman yaptıkları işti. Dekovillere olanak ölçüsü süratle dökme demir yükleyeceklerdi. Çifte maaş vaadiyle coşan on işçi 16.5 ton dökme demiri, yani 293 çubuğu on beş dakikadan az bir zamanda dekovillere yükleyiverdiler. Sonuç mühendisin yüzünü güldürdü. Bu hesaba göre günde adam başı yükleme 75 ton olabilecekken, yani her işçi günde 1.785 çubuk yükleyebilecekken, 12.5 ton yani 293 çubuk yüklüyordu. Mühendis yemek ve diğer molaları da dikkate alarak her işçinin günde 47.5 ton yani 1,131 çubuk yüklemesi gerektiğine karar verdi. Bu rakamlar işçilerin günlük kotaları olarak kullanılacaktı. Buna göre tasarlanan ‘prim’ sistemi kotanın altında kalanlara ceza, üstüne çıkanlara ödül verilmesini öngörüyordu. Günde 12.5 ton yük taşıyan işçiler iş yüklerinin dört katına çıktığını görerek çalışmak istemediler. Yıl 1899’du. Mühendis çalışmayan işçiler yerine yenilerini aldı. Maaşlarına %60 zam yaptı. Yeni işçiler bir günde neredeyse 46 ton yükleme yaptılar. Başarısından memnun kalan mühendis yaptığı çalışmayı önce bir ‘zihinsel devrim’ sonra da yakınlarının önerisiyle ‘bilimsel yönetim’ olarak adlandırarak sağda solda bu konuda konferanslar vermeye başladı. Mühendisin bu tutumu onun işçilerle ve yönetimle arasını açtı. Sonunda Frederick Taylor isimli bu ünlü mühendis 1901 yılında Bethlehem Çelik şirketinden kovuldu. Taylor 1908 yılında bir kaç Harvard profesörüyle buluştu. Harvard Üniversitesi o yıl dünyanın ilk işletmecilik okulunu 15 öğretim üyesi ve 33 öğrenciyle açtı. Taylor her yıl Boston’a giderek ‘bilimsel yönetimin’ değişik uygulamalarını anlattı. İşte ölçüme dayalı kotalı, primli işletme yönetimi böyle doğdu.

20 Eylül 2016 yılında ABD’de Senatör Elizabeth Warren dünyanın en büyük bankalarından olan Wells Fargo CEO’su John Stumpf’a şu soruyu yöneltti. “Skandal ortaya çıktıktan sonra istifa ettiniz mi?” Bay Stumpf yönetim kurulu falan diye kekeledikten sonra Bn. Warren ikinci soruyu sordu: “Bu kumpas devam ederken aldığınız milyonlarca dolar teşvik primlerinden beş kuruş geri ödendiniz mi?” Stumpf yine yönetim kurulu falan diye bir şeyler mırıldandı. Bn. Warren “Anladığım kadarı her iki sorunun cevabı da hayır” diyerek banka CEO’sunun cevap diye gargara yapmasına izin vermedi ve üçüncü soruyu sordu “Üst yönetimden herhangi bir kimsenin işine son verdiniz mi?”. Stumpf yine bir şeyler geveledi. Bn. Warren sıkıştırınca sadece “Hayır” dedi. Bn. Warren’in bahsettiği kumpas bankanın çapraz satışlarıydı. Banka çapraz satışları sayesinde ABD’nin belki de dünyanın en değerli bankası olmuştu. Çapraz satış fikri gayet basitti. Çapraz satış banka mudilerinin sahip olduğu hesap sayısıydı. ABD ortalaması mudi başı üç hesabın altındaydı. Sözgelimi çoğu müşterinin bir çek bir de tasarruf hesabı olurdu. Bn. Warren Wells Fargo kayıtlarından Stumpf’un bankasına müşteri başına sekiz hesaplık bir hedef koyduğunu söyledikten sonra onun bu hedefi yatırımcıları niçin Wells Fargo hisselerine yatırım yapmaları gerektiğini anlatırken kullandığını yine banka kayıtlarından okudu. Kayıtlara göre Stumpf 2012 de hane başı hesap sayısının 5.9, 2014’de de hane başı hesap sayısının 6.1’e çıktığını yatırımcılara ballandıra ballandıra anlatıyordu. Mesele basitti. Banka şube müdürlerine, onlarda şube personeline hane başı hesap sayısı konusunda kotalar koymuşlardı. Kotasını doldurmayan, yani hane başı hesap sayısını arttıramayan personel cezalandırılıyordu.

Foya 8 Eylül 2016’da Los Angeles savcılığı bankayı iki milyondan fazla hesap veya kredi kartının müşterilerin haber veya talepleri olmaksızın sırf kota doldurmak için açıldığı gerekçesiyle 185 milyon dolar cezaya çarptırınca ortaya çıktı. Müşterinin talebi veya resmi onayı olmaksızın yeni hesaplar açılmış, kredi kartları verilmiş tabi bunlardan da servis ücreti alınmıştı. Banka bu hesapları açtığı ileri sürülen ve iş gücünün yaklaşık %1’ini oluşturan 5 bin 300 personelinin işine son verdi. Bn. Warren CEO Stumpf’u istifaya davet ederken saatte 12 Dolar kazanan banka personelinin kovulmasını çözüm olarak gösteren, ama kendisi çapraz satışlar sayesinde prim olarak yüz milyonlar kazanan CEO’yu “Sadece istifa etmekle kalmamalı kendinizi ağır cezada savunmalısınız” diye azarlamıştı. Tarih 20 Eylül 2016 idi. Soruşturma devam ediyor.

1899 yılında Taylor’un başlattığı yöntemlerin 2016 yılında aynen uygulandığını görmek sizi şaşırtmasın. Biri size gelip ‘1899 yılında bulunan bir kota-prim sistemi’ önerirse büyük olasılık kapıyı gösterirsiniz. Ama, biri gelip de ‘Wells Fargo’nun kota sistemi harikalar yaratıyor’ derse belki de dinlersiniz. Yoksa dinlediniz mi?

Sağlıcakla kalın
----
(1) Bu bölümün bilimsel yönetimle ilgili kısımları büyük çapta Daniel Nelson’un Pennsylvania Magazine of History and Biography, vol.101, issue 4, October 1977, sayısındaki Taylorism and the Workers of Bethlehem Steel, 1898-1901 başlıklı makalesine dayanmaktadır.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Teknokrat-Politikacı 30 Ekim 2019
Strateji mi? 23 Ekim 2019
Tenkisat 16 Ekim 2019
Kasvetli ilim 02 Ekim 2019
Zombiler 25 Eylül 2019
Yeni Bull 18 Eylül 2019
Bull 11 Eylül 2019
Neden olmuyor? 04 Eylül 2019
Olmayacak duaya... 28 Ağustos 2019