Bilim ve teknoloji alanında kadın rol modellere ihtiyacımız var
Pek çok alanda olduğu gibi bilim ve teknoloji de daha çok erkeklerin başarı hikâyeleriyle dolu. “Bilime katkısıyla dünyada iz bırakan kadınlar kimlerdir” sorusunu sorduğumuzda Marie Curie ve Florence Nightingale ilk akla gelen isimler. Daha pek çok kadın bilim insanı olmakla birlikte çoğumuz için başka isimleri saymak epey zorlaşıyor. Örneğin; Mary Putnam Jacobi, Fransa’daki Ecole de Medecine’e kabul edilen ve tıp fakültesi kuran ilk kadın. Nettie Stevens, cinsiyet kromozomlarının nasıl geliştiğini tanımlayan bilim insanı. Anna Wessels Williams, difteri ilacının ve kuduz hastalığının teşhis yönteminin mucidi ama adı hiç duyulmadı. Maria Sibylla Merian, ilk böcek bilimcilerinden. Annie Jump Cannon, gök bilimci; yıldızları ilk defa o sınıfl andırdı. Virginia Apgar, muayene yöntemiyle yeni doğan ölümlerini azaltan bilim kadını. Rita Levi-Montalcini’nin, omurilikle ilgili çalışmaları felçli hastaların tedavisinde umut oldu. Hedy Lamarr, kablosuz ağ sisteminin temellerini oluşturan “frekans atlamalı yayılma spektrumu”nu buldu. Ada Lovelace, ilk bilgisayar programcısı. Marie Tharp, okyanus tabanını haritalandırdı ve bir zamanlar kıtaların birleşik olduğu fikrini ispatladı. Burada sayamadığımız daha pek çok bilim kadını dünyada çığır açan keşifl ere imza attı. Fakat ne yazık ki Türkiye’de de, dünya genelinde de bilim kadınlarının sayıları ve bilinirlikleri çok az.
Kadınlar Bilim ve Teknoloji alanlarında yeterince temsil edilmiyor
Türkiye’de STEM (Science-bilim, Technology-teknoloji, Engineering-mühendislik ve Math-matematik) alanlarında neden yeterince kadın bulunmadığı konusu aslında tavuk ve yumurta hikâyesine benziyor. Kadınların bu alanlarda çok az temsil edilmesi nedeniyle kız öğrencilerin örnek alacakları rol model sayısı ne yazık ki çok az. Sorunun temel nedenlerine bakıldığında ise, toplumsal kültür ve eğitim odaklanılması gereken en önemli konu olarak karşımıza çıkıyor. Türkiye’de kız çocuklarının okula gitme oranı ve eğitim alma sürelerine bakıldığnda aslında durum biraz anlaşılabiliyor.
Nobel Ödülü, bilimdeki toplumsal cinsiyet ayrımına dikkat çekiyor
Donna Strickland, 1903’te Marie Curie’den ve 1963’te Maria Goeppert-Mayer’den sonra Nobel Ödülü’ne layık görülen üçüncü kadın oldu. Strickland, lazer fiziği alanındaki çalışmalarıyla 2018 Nobel Fizik Ödülü’nü Arthur Ashkin ve Gérard Mourou ile paylaşmıştı. Strickland’ın Nobel Ödülü kazanması, yalnızca bilim ve teknoloji alanlarındaki sistemik engellere değil, aynı zamanda kadınların nasıl eğitildiği konusuna da dikkat çekmişti.
Özgüven eksikliği ve sınırlı kariyer beklentileri kadınların önündeki en büyük engel
Çocuk psikolojisi ve psikiyatrisi alanında yapılan araştırmalar, genetik ve çevresel faktörlerin hem erkekler hem de kızların STEM alanlarındaki performansları üzerinde benzer bir etkiye sahip olduğunu gösteriyor. Sorun aslında çocukların klişelere maruz kaldıkları ve çoğu zaman doğru kadın rol modelleri bulamadıkları ilkokul yıllarında başlıyor. İlerleyen yıllarda ise özgüven eksikliği ve sınırlı kariyer beklentileri, kadınların önündeki en büyük engeller olarak karşımıza çıkıyor. Bu engeller nedeniyle, kadınların, bilim ve teknolojide başarılı olmaları için daha güçlü bir destek görmeleri gerekiyor.
İnovasyonu artırmak için bilim ve teknoloji alanlarında daha fazla kadın gerekli
STEM alanlarında yetenekli ve bu konulara eğilim gösteren kadınları teşvik etmek ve gelişimlerini desteklemek büyük önem taşıyor. Kadınların bu alanlara çekilmesi, yaratıcı düşünme, fikir üretme ve problem çözme becerilerine sahip beyin havuzunun oluşturulmasını da destekleyecek. Kadın bilim ve teknoloji eğitmenlerinin yetiştirilmesi, mentorların ve ilham verici rol modellerin artması için engellerin kaldırılması gerekiyor. Bu değişim için öncelikle sorgulamayı, araştırmayı, yaratıcılığı teşvik eden bir eğitim sistemi şart. Toplumda da bu anlamda bir dönüşüm ve kadının kafasındaki engelleri kaldırmasıyla daha çok bilim kadınımız dünyada çığır açacak araştırmalara imza atacaktır. Rol model olacak başarılı bilim kadınlarımızın sayılarını, Canan Dağdeviren, Duygu Kayaman, Bilge Demirköz, Feyal Özel, Gözde Durmuş’ları neden artıramayalım?