Bilgi Toplumu işle ilgili

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ [email protected]

 

Bilgi Toplumu aşamasında "eksen kayması" ile "zihinsel emeği minimum düzeyde talep eden işlerin" sistem dışına itilme sürecinin hızlanmasına değinildi. İmalat kesiminde çalışanların azalması, kıtlık ilkesinin sorgulanması, entelektüel ve sistem kapasitesinin önem kazanması, yeni işlerin ortaya çıkması ile marka ve imaj bağımlılığının artması da bu yazıda ele alınacak:
İmalat kesimi çalışanları göreceli olarak azalıyor. İnsanoğlu tohumu toprağa atarak Tarım Devrimi'ni yaşadı. Yaklaşık 12 bin yıl, toprak, su ve iklim koşulları zenginlik üretmenin kaynaklarını oluşturdu. Buharlı makinelerin, içten patlarlı motorların, jet ve elektrik motorlarının devreye girmesi, insanoğlunun kol gücünü artırdı. Sanayi Devrimi'ne öncülük eden İngiltere'de tarım çalışanları hızla azaldı; 20'nci yüzyılın ilk çeyreğinde toplam çalışanların yüzde 20'leri düzeyine indi. Grafikten izleneceği gibi, sanayileşmede hamle yapan bütün ülkelerde, tarım kesiminde çalışanların sayıları hızla düştü.
Şimdi yeni bir devrimin şafağındayız. Bilgi Toplumu aşamasına geçtik. Bu geçiş, imalat kesimi çalışanlarının azalması, bilgi ve hizmetler kesimi çalışanlarının artması anlamına geliyor. Bilgi Toplumunun hangi kaynaklar ve değerler sistemi üzerinde kurulacağının öngörülmesi, gerekli alternatif tepkilerin belirlenmesi toplumsal tartışma gündeminin ilk sıralarında yer alıyor.
Çalışma yaşamının kuralları ve çalışma zamanları değişecek. Ulaşım ve iletişim olanaklarının gelişmesi, üretimde girdi alan ve girdi veren sektörlerin ileriye ve geriye bağlantılarının yapısını ayrıştıracak: Envanter ömürleri kısalacak... Mal, hizmet, işgücü, para simge, görüntü ve ses akışkanlıkları artacak. Erişebilirlik olanaklarının artması da, her anlamda esneklik ve hız gerektirecek.
Temel amaç, maddi ve kültürel zenginlik üreterek insan yaşamını kolaylaştırmaksa, yurttaşların geçimlerini sağlayacakları iş bulmaları, barınacak konut sahibi olmaları, çocuklarını okutacak okul, sağlıkları için başvuracakları hastane, emekliliklerini güven altına alacak sosyal güvenlik sistemlerinin yeniden tanımlandığına tanıklık edeceğiz.
"Kıtlık ilkesi" farklılaşıyor. Tarım ve Sanayi Toplumu'nu yönlendiren temel ilkelerden biri "kıtlık ilkesi" idi. İnsan ihtiyaçları sonsuz, kaynaklar ise kıttı. Kıt kaynakların üretim sürecinde etkin ve verimli kullanılması ciddi bir analiz, önceliklerin belirlenmesi ve planlı hareket ederek sorunların çözülmesi anlamına geliyordu.
Bazı üretim alanlarında "kıtlık ilkesi" geçerliliğini koruyor. Bilgi Toplumu'nda kaynak değerlendirmenin temel araçları "yazılım protokolleri"... Yazılım protokollerinin ilk hazırlanışı için emek, zaman ve para harcanıyor. Daha sonra yazılım protokolleri kullanıldıkça ürettikleri değer artıyor; ödediğiniz bedel ise ilk yatırım maliyetine göre gittikçe azalıyor. Bilginin paylaşıldıkça büyümesi, "kıtlık ilkesini" esneten, farklı yapı oluşturan yeni bir eğilimi ortaya çıkarıyor. Bilgi Toplumunun karşılıklı-bağımlılık ilişkilerini tanımlamak, gerekli alternatif tepki stratejilerini geliştirmek gerekiyor.
Entelektüel kapasite ve sistem kapasitesi rekabeti belirliyor. Toplumların verileri malumata, malumatı bilgiye, bilgiyi anlamaya, anlamayı fikirlere, fikirleri projelere dönüştürerek fırsat alanlarını genişletebilmesi, entelektüel kapasitesi ile sistem kapasitesine sıkı sıkıya bağlı. Entelektüel kapasiteyi geliştirecek eğitim, kaynak verimini artırmanın ana itici gücü. Küresel ekonominin katmanları artıyor ve karmaşıklığın ölçeği büyüyor. Bu duruma "uyum sağlamanın tek yolu" işgücünün eğitim düzeyini yükseltmek, son teknolojilere erişebilirliği artırmak, küreselleşmenin yarattığı eğilimlerin fırsatlarını yakalamak.
Eğitime yapılan yatırımların getirisi çok yüksek. Doğal kaynakları olmayan ve zor coğrafyalarda yaşayan Güney Kore ve Tayvan gibi ekonomik başarılarını bireylerin entelektüel ve sistem kapasitelerini artıran eğitim yatırımlarının yarattığı sonuçları hep birlikte izliyoruz. Küçük bir ülke olan İsrail kökenli 150'den fazla şirketinin Nasdag'da kote olması, insana yapılan yatırımın yarattığı bir başka etkin sonuç. Siyasi irade, iş dünyası ve üniversiteler arasında işbirliği sistem kapasitesi yaratma ve geliştirmede etkili bir araç.
Bilgi Toplumu, entelektüel ve sistem kapasitesini artırmayı gerektiriyor. İnsanlar çevrelerinde olup bitenlere bir kere duyarlı hale gelince, her şeyin farkına varabiliyorlar. Bireyler, topluluklar ve toplumlar varlıklarını sürdürme için neyin yararlı, neyin zararlı olduğunun farkına varınca ayakta kalmanın koşullarını yaratmaya odaklanabiliyor. Ayrıca, "riskten korkmama kültürü" de eğitim-öğretimin yarattığı entelektüel kapasite ve sistem kapasitesinden besleniyor.
Kalkınmak isteyen her toplum, eğitim güçlerini sermayeye dönüştürme zorunda. Bu da ancak kaliteli fikirler ve yenilikçi çözümler üretecek kapasitede insan kaynağına sahip olmakla mümkün. Yaratıcılık sektörü, yakın bir gelecekte tüm çalışanların durumunu belirleyecek olan şeyleri bugünden belirliyor. Entelektüel ve sistem kapasitesinden beslenen yaratıcılık sektöründe iletişim hayati önem taşıyor. Bilgi Toplumu, kendini sürekli yeniden keşfeden insan kaynağına dayanıyor.
Yeni işler umut yaratıyor. Bilgi Toplumu'nun önemli etkilerinden biri de yarattığı yeni işler, yeni gelir olanakları yaratması. Küreselleşme süreci, bir yandan yakın gelecekte 3 milyar insana ulaşacağı hesaplanan "orta sınıfın üçüncü yükselişini" yaratıyor; öte yandan yoksulluk sınırlarının altında yaşayan kitleleri oluşturuyor.
Bilgi Toplumu, daha önceki gelişme aşamalarından farklı iş alanları yaratıyor. Ayrıca, önceki aşamadaki işlerin nitelik ve niceliklerini değiştiriyor. Yeni işler ve nitelik değiştiren geleneksel işler istihdama kaynaklık edebiliyor.
Var olan işlerdeki nitelik değişmesi ve yeni işler insan iş ilişkisine yeni boyutlar katıyor. Bu yeni oluşum, işletmelerde iç örgütlenmeyi değiştiriyor; iş akışları farklılaşıyor... Ayrıca, endüstri-devlet ilişkileri de değişiyor. İş örgütlenmeleri bağlamında uluslararası ilişkiler de yeni yapı, işlev ve kültür gerektiriyor.
Etkin bir iş yöneticisi, kendi iş alanında geleneksel işlerdeki değişmeler kadar, yeni işlerin doğrudan ve dolaylı etkilerini gözlemleyerek, olası etkilere göre alternatif tepki stratejilerini belirlemek zorunda.
Karşılaştırmalı üstünlük ölçüleri değişiyor. Tarım Devrimi sonrasında çok uzun bir süre durgun bir ekonomi, sınırlı tüketim, bölgeler arasında çok fazla gelir farkı yaratmayan gelir dağılımı geçerli idi. Son 250 yılda, Sanayi Toplumu oluşunca, teknik ilerlemeyi yakalan toplumlar zenginleşirken, diğerleri geri kaldı. Gelişen ülkelerin nüfus ve refahları artarken, diğerlerinin nüfus ve refahları artmadı.
Lerner ve Samuelson gibi ekonomistler 1930-40'lı yıllarda "serbest ticaret" ile gelirlerin eşitlenebileceğini gösterdiler. "Bu kuram ülkeler arasında teknoloji benzerliği şartına dayandığı için uzun süre gerçekte örnekleri görülmedi. Şimdi ise olanlar budur: Ekonomik büyüme ücretleri yüksek olan ülkelerde yavaşlamakta, ücreti düşük olan ülkelerde artmaktadır."
Karşılaştırmalı üstünlük, mal ve hizmetlere yaratıcı-yenilikçi katkıya, inovativ gelişmelere bağımlı hale geliyor. Tüketiciyi iyi tanıma, çevresini etkileme, ürün satın alma kararını verdirecek şekilde bilgilendirme ve ikna etme karşılaştırmalı üstünlük yaratmanın bileşenlerini çeşitlendiriyor.
Marka ve imaja bağımlılığı artırıyor. Teknolojiye kolay erişebilirlik, klasik anlamda karşılaştırmalı üstünlük koşullarını değiştiriyor. Küreselleşme süreci yerel kaynaklara bağımlılığı azaltıyor, dünyanın her yerinde üretim yapabilme olanaklarını artırıyor. Ayrıca, teknolojinin yarattığı "kalite homojenliği", üretilen malların kalitesini elle dokunarak, gözle görerek, koklayarak anlaşılamayacak kadar yaklaştırıyor. Bu nedenle ürünlerin satılabilmesi "marka ve imaja bağımlı" hale getiriyor.
Kitle iletişiminde zaman sınırının kalkması, hız ve erişebilirlik sınırlarının her geçen gün genişlemesi iletişim biçimini ve tarzını da değiştiriyor. Daha önce "topluluk örgütlenmesinde" olduğu gibi, insanlar düğünde, dernekte, toyda, törende, çarşıda, pazarda, işte, aşta ve eğlencede, yaşamın her yerinde, her anında haberleşebiliyor. Kısa mesaja dayalı iletişim, medyayı yeniden yapılandırıyor. Tüketiciler tercihlerini medyadan aldıkları bilgilerin etkisiyle yönlendiriyor.
Sosyolog Ulrich Beck ve Antohony Giddens, bilginin artmasıyla risk duygusu arasında yakın bir ilişki olduğunu güçlü bir şekilde ileri sürerler. Giddens, "günümüzde yüzyüze olduğumuz pek çok belirsizliğe, aslında bilgi artışı neden olmuştur" diye yazar ve Beck de "tehlikenin kaynağı artık bilgisizlik değil bilgidir" diye katılır.
Aşırı parçalanmış enformasyon, halktan daha çok uzmanların, disiplinlerin ve özel kimselerin malı olabiliyor... Bilginin hızla parçalanması, uzmanlıkları da artırıyor. Uzmanlıkların artışı, entelektüelleri büyük resme bakma yerine kendi ilgi alanlarındaki anlamların peşinden koşmaya zorluyor.
Gelişmeler bir bütün içinde ele alındığında yeni bir dünya düzeninin kurulmakta olduğunu görüyoruz. Bu yeni dünyada yerimizi almak, doğru konumlanma yapabilmek için Bilgi Toplunu yaratan bileşenleri ve bağlamları yakından izlememiz gerekiyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar