Bilgi kirliliğinden bilgeliğe giden yol...

Hakan GÜLDAĞ
Hakan GÜLDAĞ [email protected]

Bana katılır mısınız, bilmem… 
Etrafta ne kadar çok patırtı, gürültü var değil mi? 
Ne kadar çok parazit… 
Bilgi kirliliği… 
Spekülasyon… 
Manipülasyon… 
Psikolojik, toplumsal, finansal… 
Çeşit, çeşit… 

★ ★ ★ 

Dee Ward Hock… 
1929 doğumlu Amerikalı bankacı… 
Bugün dünyanın en yaygın kredi kartı sistemlerinden birinin kurucusu… 
Kurduğu sistem 1976’da Visa adını aldı… 
Uzun yıllar Visa’nın CEO’luğunu yaptıktan sonra 1984’te bu kuruluştaki yöneticilik görevini bıraktı… 
Yaklaşık 10 yılını Pasifik kıyısında, Silikon Vadisi’nin batısında bir çiftlikte neredeyse izole bir şekilde geçirdi… 

★ ★ ★ 

Dee Hock, 1991’de Amerikan Business Hall of Fame’e katıldı… Kabul törenindeki konuşmasında şunları söylüyordu: “Yıllar boyunca, bekçisini kaçınılmaz olarak parçalayıp yutan dört canavardan hep korkup onları uzak tutmaya çalıştım. Bunlar; ego, haset, hırs ve tutku idi… 1984’te izole ve kimsenin beni tanımadığı bir hayat için iş dünyasıyla tüm bağlantılarımı kopardım. Para için zamanımı, makam için özgürlüğümü, refah için egomu harcamanın ne denli büyük hata olduğuna ikna olduğumda, canavarları da güvenli bir şekilde ‘kafeslemiş’ oldum…” 

★ ★ ★ 

İş çevrelerinin yakından tanıdığı Fast Company dergisi 1996’da onunla bir söyleşi yaptı… 
‘Dee Hock’un Trilyon Dolarlık Vizyonu’ başlıklı bu söyleşide, bir zamanlar Visa’nın sistemini kurmuş olan kişi Dee Hock, şirketlerin düzenlerini bozarak başarıya ulaşabileceklerini öne sürdü… “
400 yıllık bir dönemin ölmekte olduğu ve onun yerine zar zor ayakta durmaya çalışan bir yeni doğanın gelmekte olduğu özel bir dönemde yaşıyoruz” diyordu söyleşide, “Kültür, bilim, toplum ve kurumlar değişecek. Önümüzde, yeni nesil bireysellik, yeni nesil özgürlük, yeni nesil toplumsallık ve yeni nesil ahlak var. Üstelik daha önce dünyanın hiç hayal etmediği biçimde…” 

★ ★ ★ Y

a gazetecilik? Gazeteciliğin yeni nesli nasıl şekillenecek? 
Son günlerde Türkiye’nin gündemini işgal eden konuları şöyle bir hatırlayın… 
Gazetelerimizin manşetlerini şöyle bir gözünüzün önüne getirin… 
Hangi düzeni bozarak, yeni nesil bir gazeteciliğe ulaşabiliriz? Hangi canavarları kafese tıkarak? 
Hangi temeller üzerinde? 
Ve nasıl? 

★ ★ ★ 

Lafı çok uzatmadan gelelim şu gürültü ve parazit meselesine… 
İş dünyasının ‘radikal’ mensubu Dee Hock, gürültüden bilgeliğe giden yolu şöyle anlatıyor: 

 Gürültü, insanların kavrayabileceği bilişsel bir düzene sahipse “veri” haline gelir… 
• Verilerin, içsel tutarlılığa sahip bir bütün içinde bir araya getirilmesi ile “enformasyon” ortaya çıkar... 
• Benzerleriyle ilişkilendirilmesi enformasyonun içeriğini güçlendirir… 
• Bir enformasyon, insanların bir konu hakkında karar almasını sağlayacak şekilde diğer enformasyon unsurlarıyla bütünleştirildiğinde “bilgi” haline dönüşür… 
• Bir bilginin diğer bilgilerle ilişkilendirilmesi ve böylece düşünce, öngörü ve eylemlere ışık tutmasıyla “anlayış” sahibi oluruz. 
• Belirli bir amaca yönelen anlayışın “bilgelik” olarak nitelendirilmesi ilkeler, etik kuralları, bellek ve ileriye dönük bir bakış açısıyla desteklenmesine bağlıdır… 

★ ★ ★ 

Nedense bugün, Dee Hock’un vurguladıkları daha önemli geliyor bana… 
Sorumluluklarımı hatırlatıyor… 
Editör, ‘sapla samanı birbirinden ayıran, samanı çöpe atıp, sapı baskıya gönderen kişidir’ derler ama siz aldırmayın onlara… 
İyi gazeteciliğe… 
Gürültüden, parazitten arındırılmış, anlamayı kolaylaştıran bir gazeteciliğe… 
Ne kadar çok ihtiyacımız var değil mi? 
‘Ya bilgelik?’ derseniz… 
Her ikisi için de bir tavsiyem var size… 
Açın bugün gazetemizin 9’uncu sayfasını… 
Ege Cansen ile yaptığımız söyleşiyi okuyun… 
Bakalım bana hak verecek misiniz?

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar