Bildiğimiz internetin sonu mu?
Merak ettiğimiz her şeyi anında öğrendiğimiz, derdimiz olduğunda başkalarıyla paylaştığımız, okuduğumuz, izlediğimiz, dedikodu yaptığımız sonsuz bir bilgi kaynağı, adeta insanlığın ortak hafızasını taşıyan bir bilgisayar, küresel bir kütüphane… Yalnız bu kadar mı? Kocaman bir sinema, bir konser salonu veya müzik dükkanı… Kimilerimiz için devasa bir işyeri, yeni girişimleri deneme mekanı, belki de inovasyon ve Ar-Ge merkezi… Aynı zamanda faturalarımızı ödediğimiz, alışverişimizi yaptığımız mahallemizde bir sokak…
Çok uzatmaya gerek yok. Herkes internetin kendisi ve başkaları için ne anlama geldiğini gayet iyi biliyor. Peki şimdi size “Bildiğimiz internetin sonu gelebilir, bu yaptıklarınızın pek çoğunu artık daha kısıtlı olarak yapabilirsiniz” veya “Bunların pek çoğu için fazladan ödeme yapmanız gerekebilir” desem ne düşünürsünüz?
Sanırım hemen “Olmaz öyle şey” diyenler çoğunlukta olacaktır. Evet, olmaz veya olmamalı. Ama ne yazık ki artık böyle bir ihtimal var. Belki inanmayacaksınız ama gazetemizin baskıya girdiği saatlerde yalnızca beş kişilik bir heyet, bu ihtimalin gerçekleşip gerçekleşmeyeceği konusunda bir oylama yapmış olacak. Bu oylamanın sonucunu bugün içinde haber sitelerinden öğrenebileceksiniz. Pek fazla kişinin ilgilenmediği bu gelişmenin ne olduğunu biraz açayım isterseniz.
Biliyorsunuz, internet milyonlarca sunucu ve bu sunuculara bağlı milyarlarca kişisel cihazdan oluşan küresel bir ağ. Bu ağa evimizdeki, işyerimizdeki bilgisayarlardan ya da elimizdeki cep telefonlarından, tabletlerden ulaşmamızı sağlayanlar ise Türkçede kısaca ISS olarak adlandırdığımız, İngilizcede ISP (Internet Service Provider) denilen internet servis sağlayıcılar. ISS’lerin ABD’deki çalışma koşulları Amerikan Federal İletişim Komisyonu (FCC) tarafından düzenleniyor. FCC’nin, internet kullanıcılarının tüm verilere, servis sağlayıcıların ve hükümetlerin kısıtlaması olmadan, özgürce ve eşit şartlarda ulaşabilmesini sağlayan “ağ tarafsızlığı” (net neutrality ya da internet neutrality) ilkesini güvence altına alan bir yönetmeliği bulunuyor. Bu yönetmelik, epey uzun bir tartışma sürecinin ardından Obama döneminde FCC tarafından kabul edilmişti. Toplamda beş kişiden oluşan FCC, işte bu yönetmeliğin yürürlükten kaldırılması konusunu 14 Aralık Perşembe günü, yani bu sabaha karşı oylamaya karar verdi.
2015 başlarında FCC tarafından ikiye karşı üç oyla kabul edilen yönetmeliğin tekrar tartışma konusu olmasının nedeni ise oylamada karşı oy kullanan üyelerden, telekom devi Verizon’ın eski yöneticisi Ajit Pai’nin, Donald Trump tarafından FCC’nin başına atanması. Mevcut düzenlemede kamusal bir işlevi olduğu kabul edilen ISS’lerin tarafsızlığının denetiminden Pai’nin hazırladığı yeni yönetmelikle birlikte vazgeçilmesi planlanıyor. Böylece servis sağlayıcıların ticari kaygılarla istedikleri siteye erişimi yavaşlatmaları, istediklerini hızlandırmaları, internete hızlı erişmek isteyenlerden ekstra ödeme talep etmeleri mümkün olabilecek.
Şimdi haklı olarak “ABD’deki bu gelişme bizi niye ilgilendirsin” diyebilirsiniz elbette. Evet, olay ABD’de geçiyor, ama her ne kadar küresel bir ağ olsa da internetin fiili merkezi ABD ve bu ülkedeki uygulamalar doğrudan veya dolaylı olarak herkesi etkiliyor. Örneğin Avrupa Birliği’nde internet tarafsızlığı güvenceye alınmış olsa da rekabet koşulları nedeniyle ABD’deki bu gelişmenin AB’deki uygulamalara yansımaması mümkün değil. Türkiye’de “Adil kullanım kotası” olarak bildiğimiz uygulamanın aslında ağ tarafsızlığı, yani tüm kullanıcıların eşit hızda internete erişimi ilkesi nedeniyle kaldırıldığını hatırlamakta da fayda var. Yani bu ilkenin ortadan kalkması, her şeyden önce kullanıcıların eşit koşullarda internete erişememesi anlamına geliyor. Diğer yandan ağ tarafsızlığının terk edilmesi, internete siyasi, ticari ve gayri ticari içerik sağlayan herkesin, her şirketin, servis sağlayıcıların ticari çıkarlarına tabi olması demek. Yani servis sağlayıcılar internet trafiğini daha fazla ücret aldıkları şirketlere yönlendirme, ortak oldukları sitelerin bant genişliğini artırma, az para ödeyenlerin bant genişliğini kısıtlama olanağına kavuşacaklar.
Ağ tarafsızlığından yana olanlar bu durumun hem ifade özgürlüğü, hem de internet girişimciliğinin ve inovasyonun sonu olacağını dile getiriyorlar. Ve doğrusunu isterseniz haksız da değiller. Ağ tarafsızlığı ilkesinin ortadan kalkması, hem kullanıcılar, hem de içerik sağlayanlar açısından bu küresel ağı “zenginlerin interneti” ve “Fakirlerin interneti” olarak ortadan ikiye ayırma tehlikesi taşıyor. İşte bu nedenle HTML kodlamasını geliştirerek World Wide Web (WWW) sistemini ortaya çıkartan ve “internetin babası” olarak kabul edilen Tim Berners-Lee, bu gelişmeyle ilgili “Bildiğimiz internetin sonu” değerlendirmesini yapıyor.
Berners-Lee’nin bu konuda yalnız olmadığını da hemen ekleyeyim. Google’dan Facebook’a, ETSY’den Wired’a Reddit’ten Kıckstarter’a, Mozilla’dan Vimeo’ya kadar pek çok şirket ve girişimci, ağ tarafsızlığını ortadan kaldırmanın ifade ve girişim özgürlüğünün sonunu getireceğini savunarak FCC oylamasına karşı çıkıyor.
Bugün oylamanın sonucunu öğrenmek için gözünüz internette olsun. Sonuçlarını önümüzdeki yazıda değerlendiririz...