Biga’da başarının gerek şartı: Kendini bilmek

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ [email protected]

Bir önceki yazıda “Biga potansiyellerine” değinildi. Çevreyi sezmek ve kavramak zenginlik üretmenin ilk adımı ise, ikinci adım “kendini bilmektir”. Aşırı ve noksan değerlendirmeler yapmadan kendi olanaklarımız ve kısıtlarımız hakkında net bilgi sahibi olmalıyız. Kendini sorgulama özgüveni olmayan bireylerin, toplulukların ve toplumların çağımızdaki kalkınma yarışında yer almaları pek mümkün gözükmüyor. 

Biga’nın, gelişme potansiyeli olan diğer birçok yerleşim yeri gibi beş alanda kendini bilmesi gerektiğini düşünüyorum: Potansiyellerle ilgili dinamik bir envantere sahip olma, üretim algısını değiştirerek zenginlik üreten işlere itibarlı hale getirme, iş yapma algısını yönlendiren gelenek taassubunu gözden geçirme, iş ve mesleki örgütlenmeleri yaygınlaştırma ve derinleştirme, dışa ve dünyaya açık bir bakış açısını değer, beklenti ve davranışların rehber edinme gibi. 
Sürdürülebilir zenginlik üretmek için dünya genelinde fırsat ve tehlikeleri anlamış olmamız gerekir... Dünya genelinde fırsat ve tehlikeleri bilmek işin yarısıdır; diğer yarısı de kendi olanak ve kısıtlarımızı bilmektir. Biga’nın daha önce değilen potansiyellerini değişik kişilere ve kurumlara sorduğumuz zaman farklı rakamlar ortaya çıkıyor; güven yaratmayan rakamlar üzerinden konuşuyorsak, yaratmak istediğimiz sonuçlara ulaşmamız da mümkün olmaz! 

Biga’da atanmış ve seçilmiş yöneticilerin, sivil toplum örgütlerinin ilk işi, bir araya gelenek güçlerini birleştirerek “dinamik bir envanter” hazırlamak olmalı. Dinamik envanter sorununu çözmeden, geçmişte olduğu gibi aynı sorunları durmadan tartışır; abartılı beklentiler yaratır ama sonuç alamayız. Sağlıklı veriler olmaksızın ne günlük işleri doğru dürüst yönetebiliriz ne de geleceği planlayabiliriz. 

Ülke genelinde olduğu gibi Biga özelinde de “üretim algımız” çok fazla alışkanlıklara, geleneklere ve görgüye dayanıyor. Bütün dünyada gıda, tarım ve hayvancılık alanında ilerlemeler kaydedilirken, o ilerlemeleri içselleştirmeden, bizim durumumuza benzeyen ve ayrışan yönlerini analiz etmeden, geçmişten getirdiğimiz ezberlerle ve yarı doğrularla bir yere gidemeyiz. 

Üretim algısını değiştirerek, günün koşullarına göre üretim yöntemlerini ve araçlarında bizi ilerletecek değişim ve dönüşümü yapmalıyız. Üretimle ilgili değerlerimizi, elimizin menzilindeki kaynaklarımızı dünya genelindeki değişmelere göre yeniden yapılandırmalıyız. Değerlerimizi ve kaynaklarımızı etkili ve sonuç alıcı bir şekilde kullanacak yol ve yöntemleri bulmalıyız. 

Üretim algısı alışkanlıklar ve ezberler üzerine kurulu olunca, iş yapma tarzlarımız da görgüye dayalı olarak sürdürülmekte, dışa ve dünyaya açık olmayan bir yapı ortaya çıkmaktadır. Biga’nın çeltikten süt hayvancılığına almış olduğu mesafeyi küçümsemeyelim ama süpermarketler karşısında dayanamayan “bakkal amca” gibi, bugünkü üretim yapımızın gelişmekte olan örgütlü ve büyük ölçekli işletmeler karşısında yeniden konumlanması ihtiyacını da görmezden gelmeyelim. 

Kaynakları verimli kullanmanın temel girdilerinden biri de, iş yapma tarzımızdır. Biga’nın gelişmesinden yana olduğunu içtenlikle söyleyenler, iş yapma tarzındaki doğruları, eksikleri ve yanlışları da sorgulamalı. 

Dünya genelindeki değişim ve dönüşümlere erişebilmenin etkili aracı örgütsel yapılardır...Biga’da kooperatifçilik yaygın ama, hala bugün gıda, tarım ve hayvancılık alanında alanında etkili bir örgütlenme, geliştirici bir iletişim derinliği, ortak dil kullanan sosyal iklim oluşmuş değil. 

Örgütlenme derinliği dışa ve dünyaya açık bir bakış açısına ulaşmalı. Biga ve benzeri yörelerimizde gündem, tartışma konuları ve tartışmaların sosyalleştirilmesi gerçek yerini almazsa, içinde bulunduğumuz kritik eşiği en az kayıpla aşmamız güçleşir. 

Bir sonraki yazımız da da “Biga’nın geleceğini nasıl inşa ederiz?” sorusunun yanıtlarını arayacağız.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar