Beyonce’un enflasyon yarattığını söyleyen “Beautiful Liar”
Enflasyon, son yılların en karmaşık ve dahi en tartışmalı konusu olmaya devam ediyor. Ekonominin siyasetin ayrılmaz bir parçası olmasının yanı sıra magazinsel boyutu da gün geçtikte derinleşiyor ki burada biraz da enflasyonu düşürmedeki beceriksizliğe kılıf arama çabası olduğunu da görmüyor değilim.
Ses getiren spor müsabakaları ve konser etkinliklerinin kişisel harcamaları arttırdığı bilinen bir gerçektir ancak Beyonce haberi, bu özelliği vurgulamanın yanı sıra küresel ekonomideki anomalilerin boyutunu da göstermesi bakımından bir vaka teşkil edebilir.
Destiny's Child'ın bir parçasıyken “Halo”, “Crazy in Love” ve “Bills, Bills, Bills” gibi hit şarkılarıyla ünlü olan Beyonce, yedi yıl sonra ilk kez turneye çıkıyor ve ilk durağı geçtiğimiz ay İsveç’in başkenti Stocholm oluyor. İşte orada dış basından rivayet edildiği üzere kapalı gişe verilen iki gecelik konser için dünyanın her bir tarafından 46 bin kişinin başkent dışında pahalı otellerde konaklaması durumu aylık enflasyon beklentisinin de aşılmasını beraberinde getiriyor. Dolayısıyla otel ve restoran harcamaları yıllık enflasyonu Mayıs ayında yüzde 0,3 düzeyinde, eğlence ve kültüre 0,2 puan katkı sağlayarak yüzde 9,7 seviyesine getirmiş.
O halde tüm suçu Beyonce’a yükleyebilirler değil mi? Ancak SCB ‘ye yani İsveç İstatistik Bürosu’nun detaylı verilerine bakıldığında ortaya bambaşka gerçekler çıkıyor, biraz onlara bakalım. İsveç’te enflasyon elektrik (-yüzde 11,1) ve akaryakıt (-yüzde 4,7) fiyatlarındaki düşüşle iniyor ancak artışındaki en önemli katkı konut sektöründe yüksek faizler nedeniyle hem konut edinimi hem de kira bazındaki yükselişler (yüzde 3,9 ve 4,4) yani aslında yıllık artışta eğlence harcamalarındaki payın yüksek olması baz etkisinden kaynaklanırken ülkede önemli bir konut sektörü sorunu var ve sıkı para politikalarının neticesi olarak önemli düzeyde enflasyonist. Ülke politika faizini 2008’den bu yana en yüksek seviyesine getirmiş durumda ve enflasyon görünümüne bakılacak olursa Haziran ve Eylül’de yeni artışlar ufukta gözüküyor.
Geçtiğimiz hafta hem ABD’de hem de Euro bölgesinde enflasyonlar açıklandı ardından bu iki merkez bankasının faiz kararlarını ve karar metinlerini yorumladık. Euro bölgesi iki çeyrek üst üste daralarak Almanya’nın arkasından teknik resesyona girmişti. Buna rağmen enflasyon düşüş kaydetmekle beraber halen oldukça ısrarcı ve yüzde 2 hedefine iki adet 25 baz puanlık artış sonrası bile ancak 2025’e kadar ulaşılabileceği tahmin ediliyor. ABD’de ise Fed faizi ilk defa bu ay pas geçti ancak açıklamada öylesine şahin mesajlar verdi ki bu faiz kararına duraklamadan çok atlama denilmesi tercih edildi. Zira düşüşe ilişkin görünüm İsveç’inken pek de farklı değil enerji ve gıda fiyatlarında düşüş büyük oranda etken. Yapışkanlığın kaynağı ise karmaşık; pandemiden kaynaklanan birikmiş tasarruflar, bankalardan mevduat çıkışı, hizmet sektöründeki maaş artışlarının keskin ve sürekli etkisi ile faiz artışlarının bir dizi farklı parametrede yarattığı anomoli! Hatta Fed, artık çekirdeğin de çekirdeği bir enflasyon endeksi olan süper bir enflasyona endekslemiş durumda ki burada avukat ya da bahçıvanın hizmet bedeli baz alınıyor.
Sorun fiyatları oldukça değişken olan mallardan kaynaklanan enflasyonla (gıda ve enerji gibi) mal ve hizmetlerin neden olduğu "katı" enflasyon arasındaki ayrım ve çözümde gizli ancak öyle kolay da değil!
O halde; Beyonce & Shakira şarkısındaki (Beautiful Liar) gibi “lets not kill the karma” diyerek Keynes’in hakkını ortodokslara yedirmeyelim…