Beyin kaşifi Prof. Tarhan: “Devlet ortamı uygun hale getirirse Türkiye tutulmaz”

Volkan AKI
Volkan AKI İŞ'TEN SOHBETLER [email protected]

Belki zor günlerden geçiyoruz ama her şeye rağmen, ümitsizliğe düşmek, kaybetmekle eşdeğer ve bizim kazanma zorunluluğumuz var. Türkiye’nin tüm sorunlarından çıkarken kaynaklarını burada iyi kullanması ve onlara şans tanıması da önemli… Çünkü çözümler aslında elimizde ama bunları iyi organize etmek buna katkı yapacak doğru insanları tespit etmek gerekiyor. Bu iş dünyasından girişimcisine bilim adamına kadar böyle… Bugün size Üsküdar Üniversitesi Rektörü ve Kurucusu Prof. Nevzat Tarhan ile yaptığım sohbeti aktaracağım. Bir bilim adamı, sıradışı bir ‘beyin’ ama özellikle çizgi dışı düşünebilen, ‘kavram’ yaratma üzerine odaklı bir yönetici… Tarhan, “Özgürlük olmadan, girişimcilik olmaz. İnsanlar özgür hissedecek kendilerini. Devletin yapacağı ortamı uygun hale getirmek. Onu yaptığı zaman Türkiye’nin önünü tutamayız. Bu olmayacak bir şey değil. Tarihte yapmışız bunu…” diyor. Türkiye’nin ilk ‘beyin’ hastanesini kuran Prof. Dr. Nevzat Tarhan ile sohbet önemli noktalar içeriyor…

Sohbet ettiğimizde, piyasalardaki dalgalanma daha başlamamıştı. O yüzden konuştuklarımız bir kriz çıkış reçetesi değil, aslında gelecek reçetesi üzerineydi. Her şey değişiyor… Fakat artık bu rekabette kopyalayarak yer almak mümkün değil. Ya sen yapacaksın, ya geride kalacaksın, ya da satın alacaksın… Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan’a sorularımdan biri buydu peki bunu yakalayabilir miyiz?

“Ben yeni kuşaklardan ümitliyim. Yeni kuşakların motivasyonu bu tür konularda çok daha yüksek. Bir Twitter, Facebook gibi görüyoruz geleceği, çıkarabiliriz bunu. Onun için üniversitenin nitelikli ortam yaratması lazım. Nitelikli ortamı hazırlayacağız burada, yetenekler gelişecek. Bunu ülke çapında yaparsak yani nitelikli ortam hazırlarsak başarabiliriz. Burada insanlar hata yaptıkları zaman kendilerini kapı dışarı ediliyor hissetmemeleri lazım. Özgürlük olmadan, girişimcilik olmaz. İnsanlar özgür hissedecek kendilerini. O özgürlük ortamında bu yapılabilir. Devletin yapacağı ortamı uygun hale getirmek. Onu yaptığı zaman Türkiye’nin önünü tutamayız. Bu olmayacak bir şey değil. Tarihte yapmışız bunu, biz mesela askeri alanda yapmışız. Fatih’in döneminde bu varmış. O havan topunu bulması falan yeni bir keşiftir. Hatta Yavuz Sultan Selim, Memlük’lere indiği zaman aralarında bir çatışma oluyor. İkimiz de aynı milletiz. Niye sen bizi yendin diye soruyor? Ben burada başı dönen toplar yapmak istedim diyor. Baktım sizin orduda varmış. Buradaki ulama bu gavur icadıdır diye karşı çıktı diyor Mısır’da. Siz onun için teknolojiyi yakalamıştınız ondan yendiniz diyor. Böyle bir konuşma var aralarında. Bunlar geçmişten gelen örneklerimiz…”

Proje ve girişimcilik ekolü

Tabii söylemek kolay ama gerçekleştirmek çoğu zaman zor… Prof. Dr. Tarhan’a bakış açısını soruyorum: “Güzel bir söz var, sıradan insanlar kişilerle uğraşır; düşünen insanlar kavramlara uğraşır, ortalama insanlar olaylarla uğraşır. Şu anda biz kişileri, olayları bırakıp kavramlar üzerinden topluma faydalı şeyler üretmeye çalışmalıyız, uzun vadeli bir değerdir. Değer katarak ilerliyorsun ancak. Zaten değişimci liderler kavram üreterek ilerliyorlar. Diğer liderler o zamanı yönetiyor geçiyor, yönetiyor geçiyor, iz bırakmıyor. Tarihte yeni kavram üretebilmiş yöneticilik oluyor, o da devamlı yeniliğe açık oluyor. Bizim felsefemiz sürekli yenilikçilik, girişimcilik. 2012 yılında üniversite ilk açıldığında, öğrencileri aldığımızda o zaman proje yönetimi ve girişimcilik dersi koyduk yani girişimcilik, proje kültürünü geliştirmek istedik. Hatta ilk dönem ön lisansa da koymuştum. Ön lisansta baktık öğrenciler için çok faydalı olmuyor. Sadece lisansta var. Proje yönetimini öğrenerek başlıyorlar. Hatta şimdi KOSGEB formatında veriyoruz eğitimi ve KOSKEB ile de iş birliği yapıyoruz”.

Değer katma vizyonu

Yani aslında bulunduğumuz her noktada “değer katma vizyonu”, geldiğimiz yeri gösteriyor. Başkaları nasıl yapıyor? Prof. Tarhan ile biraz buraya giriyoruz:
“Güney Kore neden bu kadar fark yarattı? Ar-Ge’ye yaptığı yatırım %4. Bizim o kadar faaliyetimize, desteklerimize rağmen %0,9. Şimdi Ar-Ge yatırımı yapan girişimciler var biliyorsun. Ar-Ge yapacaksın ki fon vereceksin ona, proje vereceksin. Ondan sonra bunu takdir, övgü, onay ile teşvik edeceksin. Teşvik ettikçe nerede ilgi, rağbet varsa orada büyüme oluyor. Onun için orada takdir edilen övülen konularda insanlar yönelim hissediyorlar. Sadece parasal ödül değil, kişinin takdir edilmesi tazındaki ödüller. Yani aynı zamanda kültürel bir mesele bu… Girişimciliğin ödüllendirilmesi gerekli diye düşünüyorum. Girişimci 9 tane iyi şey yapıyor, 1 tane kötü yanlış yapıyor. Onu yerin dibine batırıyoruz. Anadolu’da bir söz var, “Hiçbir başarı cezasız kalmaz” diye. Bizim kültürümüzde var. Bu sözü sen İngilizceye çeviremezsin. Yapamazlar çünkü kafalarında öyle bir kavram yok. Uluslararası psikiyatri kongrelerinde tartışma bittikten sonra çay, kahve devam ediyorlar sohbete. Bizde yıllarca artık küs kalıyorlar. O yüzden başarı biraz da bu kültürü değiştirmeye odaklanmadan geçiyor”.

Öğreten örgüt yapısı

Üsküdar Üniversitesi Dekanı Prof. Dr. Nevzat Tarhan kendilerini üniversitede bunu nasıl bir yolla başarmaya çalıştıklarını şöyle anlatıyor: “Vizyonumuzdaki ilkelerden birisi de öğrenen örgüt. Burada öğrenci de öğreniyor, hoca da öğreniyor, öğretici de öğreniyor. Üniversite de öğrenen bir örgüt oluyor. Kişi öğrenmeye açık olmazsa eskiyor çünkü bilginin yarı ömrü 1950’lerde 30-40 seneymiş. Şimdilerde birkaç seneye düştü. Önümüzdeki yıllarda daha da düşecek, yani bilgi hemen eskiyor. Eğer senin kendini yenileme kapasiten yoksa yeni fırsatları kaçırıyorsun, gelişimi değişimi kaçırıyorsun. Kaçırdığında da geri kalıyorsun otomatik olarak hiçbir şey yapmasan da… Durmak bile yetiyor geri kalıyorsun. Burada biz hep vizyon toplantıları yapıyoruz, her senato toplantısı bir vizyon toplantısı gibi. Birçok kavramı kurumsallaştırmaya çalışıyoruz orada. Girişimcilik onlardan birisi. Her hocanın bunu uygulamaya geçirmesi için, kalite hedefi koyduk. Kendimizi diğer üniversitelerle kıyaslamak yerine kalite hedefimiz var”.

Üniversite çözüm merkezi

Aslında pek çok kurum için örnek olacak bir yapıyı Prof. Dr. Nevzat Tarhan anlatırken özellikle devlet ve hizmet kurumlarında işleyebilecek bir modele dönüştürülebilir diye düşündüm. Prof. Dr. Tarhan’dan dinlersek: “Elimizdeki imkanları daha iyi nasıl mükemmel yapabiliriz. Birileri şöyle yapıyor, onu yapalım yeter değil de kendimiz üretelim… Hiçbir üniversitede olmayan bir şey var burada. Çözüm merkezi kurduk biz. Üniversiteyi ilk açtığımızda öğrencilerin problemleri daha çözülmeden büyüyor; bakıyoruz insanlar hep bana gelmeye başlıyor. Bunu ideal olarak yerinde çözülmesi için çözüm merkezi kurduk. Çözüm merkezinde öğrencinin problemi olduğunda, çözüm merkezine gidiyor. Orası da çözemezse ondan sonra rektörlüğe geliyor öğrenciler”.

Ar-Ge odağımız nörobilim

Bir ‘beyin’ hastenesini kısa süre önce açan Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan odaklarını şöyle anlatıyor: “Üniversiteyi kuran hastane. Hastane kendi kendini bağışlayarak üniversiteyi kurdu. Biz başta her şeyimizi üniversiteye bağışlayarak kurduk. Kurucu felsefe de üniversitenin tematik olmasını sağlayan felsefe… Davranış Bilimleri ve Sağlık odaklı… Zaten Ar–Ge’de de şu var, her konuda Ar-Ge yapılamaz. Bir konuya odaklanıp o konuda Ar-Ge yapacaksın. Biz Ar-Ge odağımızı belirledik. Ar-Ge odağımız nörobilim ve bununla ilintili nörogenetik, nöropazarlama var. Nörofelsefe var. Nöroteoloji var. 2013 yılında bu adımla ilerlerken bir sürpriz yaşadık. Obama beyin inisiyatifi projesini başlattı.

İdeal eğitim yetenek odaklı

Prof. Dr. Nevzat Tarhan eğitim ile görüşlerini şöyle aktarıyor: “Eğitimde belli bir müfredat var, bu müfredat en iyi sınavları geçmeye yönelik bir eğitim sistemi, fakat idari eğitim sistemi yetenek odaklı bir eğitim sistemi. Herkes söylüyor, yetenek ve beceri odaklı bir eğitim sistemi. Kişi kendine göre o bilgileri alıp yeni bir şey üretecek. Yeteneğine göre üretecek, bu aslında yeni bir şey değil. Osmanlı’da Enderun’da tek kişilik sınıflar varmış. Yetenekli olan kişileri birebir hoca verip öyle öğretirlermiş. Nevzat Yalçıntaş’ın bir hatırasında okumuştum. İngiltere’ye gitmiş, orada tek kişilik sınıf görünce şaşırmış. Bu nedir neden yapılır diye sormuş. Biz bunu Osmanlı’dan aldık demişler”.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar