Beştepe’de ne oldu, neden oldu, ne değişir, ne değişmez?
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın başlattığı faiz ve Merkez Bankası tartışması önceki akşam Beştepe’de yapılan özel toplantı ile farklı bir aşamaya girmiş oldu. Piyasaların ve tüm ekonomi aktörlerinde aşırı bir hassasiyet ve gerilim yaratan bu çatışmanın ne ölçüde sonlandığı ve bundan sonraki seyrinin ne olabileceği tüm taraf1ar açısından büyük önem taşıyor.
Ne oldu?
Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ekonomi ve para politikası konusunda bir sunum yaptı. Başçı 130 sayfalık sunumunda özetle şöyle diyor:
• Kurlar da enflasyonu etkileyen en önemli faktörlerden birisidir. Kur istikrarı, maliyetler ve beklentilerde istikrar sağlayarak enflasyonu düşürür. Faizleri ölçüsüz düşürmek ise kurları ve buna bağlı olarak ithal mal fiyatlarını artırarak enflasyonu yükseltir.
• Son dönemde yükselen piyasalara oranla Türkiye’nin kur oynaklığı arttı. Bu durum, özellikle ABD’de faizler yükselirken, istikrar açısından riski artırıyor.
• Piyasa faizini, enflasyon ve ülkenin risk primi belirler. Türkiye’de faizler, enflasyona ve kendi risk grubundaki ülkelere göre yüksek değil.
• Piyasa faizini tek başına merkez bankası faizi belirlemez. Faizi temelde piyasa belirliyor. Dünyada piyasa faizi, merkez bankası faizinin çok üstünde olan veya tam tersine altında olan ülkeler de var.
• Piyasa faizini düşürmenin yolu, istikrar ve güven artırıcı önlemler, mali disiplin ve kamu borç yükünün hafifl etilmesi, fiyat istikrarına odaklı para politikasıdır. Bunlar enfl asyon beklentisi ve risk primini düşüreceği için piyasa faizleri de düşer.
• Yatırımları artırmanın tek yolu düşük faiz değildir. Yatırımları güven ve istikrar artırır ama belirsizlikler olumsuz etkiler. Bu yüzden yatırımların canlandırılmasında yapısal reformların da önemli rolü var. Yapısal reformlar, tasarrufl arı, geleceğe güveni ve istikrarı artırarak yatırımları canlandırır.
Toplantı sonrasında Beştepe’den yapılan yazılı açıklamada “Cumhurbaşkanı’nın faiz ve üretime yönelik hassasiyetleri”- ne değinilirken “güven ve istikrar ortamının” korunmasına vurgu yapıldı. Ayrıca “Tüm ekonomik birimler tarafından, sürecin yakından izlendiği, gerekli tedbirlerin alınmakta olduğu” belirtildi.
Ne anlama geliyor?
Sunumun içeriği ve yapılan kısa basın açıklaması, faiz tartışmasında her iki tarafın pozisyonunda da bir değişiklik olmadığını gösteriyor. Başçı, faizleri Erdoğan’ın arzuladığı kadar indirmenin risklerini anlatmış ve bu konudaki Merkez Bankası tutumunda bir değişiklik olmamıştır. Erdoğan’ın da “faizi düşürürsen enfl asyon düşer, enfl asyonun nedeni yüksek faizdir” teorisinde bir değişik olmamıştır.
Ancak açıklamada güven ve istikrara böyle bir vurgu yapılmış olması, piyasalardaki istikrarsız gidişin ve kaygıların dikkate alındığını gösteriyor. Buna ek olarak “tüm ekonomik birimlerin süreci yakından izleyerek gerekli tedbirleri aldığı” şeklindeki cümle, Erdoğan’ın Merkez Bankası’nın görevini iyi yapmadığı yolundaki açık eleştirilerinden dönüş anlamına geliyor.
Açıklamada yer alan bu iki nokta, son tartışmalarda hem kurum, hem de kişi olarak çok örselenen Başçı ve Merkez Bankası için prestij onarma yönünde önemli bir kazanç.
Neden oldu?
Çünkü tersi ekonomik olarak da, siyasi olarak da sürdürülebilir bir durum değildi. Bu gerilim Merkez Bankası’nı iyice yıpratmanın yanı sıra sıcak parayı tedirgin ediyor, kurları ve faizleri yükseltiyordu. Daha önemlisi piyasalarda ciddi ve sürekli bir istikrarsızlık havası yaratmıştı. Herkesin gözü kulağı kurlardaki hareketlere çevrilmiş ve ekonomik birimler fiyatlama yapmakta zorlanır hale gelmişti.
Bu durumun daha fazla sürmesi, ekonomide ilave bir durgunluk faktörü haline gelecek ve bu durum piyasadaki istikrarsızlığı daha da artıracaktı. Buna ne ekonominin, ne de seçim atmosferinde siyasi iktidarın tahammül etmesi mümkün değildi.
Neler değişir, neler değişmez?
Cumhurbaşkanı Erdoğan, görüşleri ve eleştirileri değişmeyecek ama önümüzdeki dönemde bu konuyu fazla dillendirmeyecek, özellikle eski kırıcı ve yıpratıcı dili kullanmayacaktır. Merkez Bankası, yıpranan prestijini belirli ölçüde toparlayacaktır. Ayrıca Başçı ve Babacan’ın istifasına ilişkin söylenti ve beklentiler de sıcak gündemin dışına çıkacaktır. Ancak Merkez Bankası’nın bağımsızlığı konusunda ortaya çıkan soru işaretleri tamamen ortadan kalkmayacak ve her kritik dönemde tekrar hassasiyet kazanacaktır. Merkez Bankası, gelecek hafta yapacağı faiz toplantısında, eski çizgisini fazla değiştirmeden yoluna devam etme şansına sahip olacak. Ancak uzun vadede siyasi dengelerde bir değişiklik olmadıkça, siyasetin baskısını artık üzerinde daha fazla hissedecek ve bu kararlarına yansıyacaktır. Piyasalar, tartışmanın sönümlenmesini olumlu karşılayacak ve belirli ölçüde yatışacaktır. Ancak bu çatışmanın kalıcı bir tortusu da olacak. Global piyasalardaki çalkantılarda Türkiye’nin etkilenme boyutu, artık eskisinden de fazla olacaktır.