Beşeri sermayenin gelişmesi
YÖNETİCİNİN NOT DEFTERİ / Dr. Uğur Tandoğan Lizbon stratejileri Avrupa Birliği 2000 yılında, Lizbon Stratejisi diye anılan bir strateji ortaya koydu. Bu stratejinin amacı, Avrupa Birliği'ni dünyadaki en rekabetçi ve dinamik, bilgiye-dayalı bir ekonomi yapmak. Hedefler 2005 yılında tekrar gözden geçirildi. Liderler, bilgiye dayalı bir toplumun gelişmesi ve beşeri sermayeye yatırıma dikkati çektiler. Bir araştırma Bu yaklaşım tepeden inme bir uygulama olarak eleştirilse de, bu stratejilerin somut uygulamalar üstüne kurulduğu belirtilmektedir. "Yaşam ve çalışma koşullarının geliştirilmesi için Avrupa Vakfı'nın (European Foundation for Improving Living and Working Conditions) bir çalışması Avrupa'da Lizbon hedeflerine hizmet eden şirketlerin olduğunu gösteriyor. (Attractive workplaces: Innovative company strategies for growth and jobs, http://www.eurofound.europa.eu/pubdocs/2007/55/en/1/ef0755en.pdf). Bu yazımda işte bu çalışmaya değineceğim. Bu araştırmada, Avrupa'nın yedi ülkesinde (Avusturya, Fransa, Almanya, İtalya, Hollanda, İsveç ve İngiltere), 104 firmada bir çalışma yapılmış. Bu firmalardaki uygulamalardan derlenen bulgular, Lizbon stratejisinde söz konusu edilen 6 boyutta düzenlenmiş bir biçimde aşağıda sunulmaktadır. Bulgular 1-Çalışabilirliği beslemek " Şirketin gelişmesi ve rekabetçilik için insan kaynakları stratejik bir faktör olarak görülmektedir. Bu nedenle personelin ve yetkinliklerin geliştirilmesi şirketin stratejik yönetimi içinde yer almaktadır. " Çalışanların bilgileri gelişsin diye şirket içinde hareketlilik teşvik edilmektedir. 2-İşsizliğin olduğu grupların işgücü pazarına katılımını yükseltmek " Şirketler, beceri kıtlığının görüldüğü durumlarda kadın ve gençleri iş dünyasına çekmeye dayalı politikalar geliştirmişler. Kadınları çekebilmek için şirket içinde veya dışından çocuk bakımı, yaşlı bakımı, annelerin doğumdan sonra işe dönmelerini sağlayacak "yeniden kazanma" programları oluşturmuşlar. Part-time işler yaratmışlar. " Gençleri iş pazarına kazanmak için işçi, işveren, devlet yetkilileri ve eğitim kurumlarını içine alan bir destekleyici network kurmuşlar. Eğitimden sonra iş garantisi, bu programların başarısını sağlamış. 3-Dışlanma riski olan kimselerin işgücüne kazanılması " Öğrenimlerini terk etmiş, uzun süredir işsiz ve özürlü kişilerin iş pazarına kazanılmasına şirketler bir sosyal sorumluluk olarak bakmaktadır. " Bu konudaki ana yaklaşım, söz konusu gruba dönük öğretim ve eğitim programlarıdır. " Bu programlar sırasında şirketlerin sağladığı yoğun koçluk, mentorluk ve rehberlik başarı için ön koşuldur. 4-İş iyi ücret ödemeli ve çekici olmalı " Çoğu kez teşvik sistemleri yönetim ve iş konseyleri veya sendikaların katılımı ile konulmuştur. " Bu teşvik sistemleri ile uzun dönemli şirkete bağlanma, olumlu bir iş ortamının yaratılması, prodüktiviteyi ve işin etkinliğini artırma amaçlanmaktadır. " Bazen bu finansal teşvik sistemleri kapsamlı eğitim ve personel geliştirme programlarını da içermektedir. 5-Dengeli bir esnekliğe doğru " Daimi olmayan işçilerin istihdam koşullarını iyileştirmeye dönük esnek çalışma zamanları ve politikaları üstüne kurulmuş girişimler vardır. " Dengeli bir esneklik modeli çalışma koşullarının geliştirilmesine ve daha iyi iş ve yaşam dengesine katkıda bulunduğu görülmüştür. 6-İş yaratma ve girişimcilik " Örnek olaylar, şirketlerin çok değişik biçimlerde yeni iş yaratmayı beslediğini göstermektedir. " Yeni girişimlere yol açacak yeni network formlarının olduğu görülmektedir. " Sosyal paydaşların yeni networkler oluşturmakta hayati rol oynadığı görülmektedir. Sonuç Bu sözü edilen çalışma gösteriyor ki, Lizbon hedeflerine uygun çalışan Avrupa şirketleri var. Önemli olan bu tür uygulamaların artması. Avrupa Birliği'ne girmeye hazırlanan ülkemiz için de bu hedefler önemli. Çünkü bilgi toplumu ve bilgiye dayalı ekonomi için beşeri sermayenin gelişmesinin hayati değeri var. Sadece çocuk doğurmakla iş bitmiyor. Yetiştirmek gerek, bir gün bakan, başbakan olabileceklerini de hesaba katmak gerek...