Beşer şaşar

Osman Ata ATAÇ
Osman Ata ATAÇ İŞLETMECİLİK SOHBETLERİ [email protected]

ODTÜ’nün Ankara’da şehir içinden yeni kampüsüne taşındığı ilk yıllar. Ortada şimdi mimarlık fakültesi olan bir bina var. Rektörlük filan hepsi bu binada. Bir çok ders Amerikan ordusundan hibe yarım silindir şeklindeki tenekeden yapılmış barakalarda yapılıyor. Dersler İngilizce. O zamanlar İngilizce ders verebilecek hoca da öyle bol değil. Efsane olmuş bir matematik hocası var. İngilizcesi Tarzanca dediğimiz cinsten. Hocanın tahtada bir matematik problemi çözerken öğrencilere dönüp “how can?” yani “bu çözüm nasıl çıkıyor” dediğini sanıp sonra kendi sorusuna kendisinin cevap vererek “yes can, yes can” yani “bu şekilde olur” demeğe çalıştığı anlatılırdı. Aynı hoca yine tahtada yaptığı bir hatanın öğrenciler tarafından fark edilerek ortaya çıkması üstüne “Every human sack. I am a human so I sack too” yani Türkçeden olduğu gibi tercüme ederek “Her insan çuvallar. Ben de insanım ben de çuvallarım” dediği de efsanenin bir başka hikayesiydi. İngilizce cümlenin yanlış yapısı bir tarafa, anlaşılan hoca İngilizce bildiğimiz çuval anlamına gelen sack kelimesinin Türkçe’de çuvallamak kelimesiyle bir ilgisi olmadığını bilmiyordu. Türkçe’den olduğu gibi tercüme etmişti. Yani çuvallamıştı. Gerçekten de bizdeki beşer şaşar, veya hatasız kul olmaz sözlerinin ifade ettiği gibi herkes hata yapar. Hocanın dediği gibi “Every human sack. You are a human so you sack too” yani her insan çuvallar, sizde insansınız siz de çuvallarsınız. Hal böyle olunca, iyi yönetici hataların düzeltilmesi için yapılacakları bulmak ama bundan da önemlisi bir daha tekrar edilmemesi için ne yapılması gerektiğini bilmek zorundadır dersek gerçekçi bir şey söylemiş oluruz.

Bırakın hatayı kabul ve düzeltmeyi, hataların ret, hatada ısrar ve hataların tekrar edilmelerinin daha yaygın oluşu anlaşılır gibi değildir. Ünlü Fransız yazar Jean-Paul Sartre’ın dediği gibi “Hayatta yapılacak o kadar çok hata var ki, aynı hatayı yapmakta ısrar etmenin bir anlamı yoktur.”

Bazı hatalar dün ve bu günün, bazı hatalar ise geçmiş zamanların hatalarıdır. Geçmişten gelen birikimlerin sonuçları olan hataların düzeltilmesi zor olabilir. Kümülatif veya birikmiş hatalar bazen yıllar bazen yüzyıllar sonra bile istenmeyen veya beğenilmeyen sonuçlar doğurabilirler. Geçmiş yönetim hatalarının bu günkü istenmeyen sonuçlarının düzeltilmesi biraz önce değindiğim gerçekçilik ile bunların kabullenilmesiyle başlar. Yoksa geçmişi suçlamak veya geçmişe mazeret bulmak çare değildir. Önemli olan geçmiş hatalara yenilerini eklememek.

Söz gelimi, şu sıralar ‘papaz olduğumuz’ Konya ilimiz büyüklüğündeki Hollanda bizim 2023 hedefimizden 70 milyar dolar fazla olan yıllık 570 milyar dolarlık ihracat 514 milyar dolar ithalat yapıyor ve 56 milyar dolarlık dış ticaret fazlası elde ediyor biz ise 144 milyar dolarlık ihracata karşılık 200 milyar dolarlık ithalat yaparak 56 milyar dolarlık dış ticaret açığı veriyoruz. Bakın Hollanda 17. YY.’nin üçüncü çeyreğinde (1650- 1675) bir cumhuriyetti. İngiltere, Fransa, İspanya, Portekiz, Almanya ve İskoçya’nın elinde bulunan gemilerin toplamından fazla ticari gemisi vardı Bilinen dünyanın her tarafıyla ticaret yapıyordu. Zaten bu ticaret hakimiyetini kırmak için İngiliz, İspanyol ve Fransızlar Hollanda’ya savaş açtılar. Yoksa büyük!! Hollanda topraklarını almak için değil. Aynı tarihlerde Osmanlı, Venedikliler, Erdelliler ve Eflaklılar (bu günkü Romanya’nın parçaları), Avusturyalılar, Lehlerle (Polonya) ve Ukraynalılar ile Bogdan için (Bugünkü Romanya ve Moldova) için toprak savaşları yapıyor, Anadolu’da Abaza Hasan Paşa’nın, Cezayir’de yeniçeri ağalarının, Lahsa eyaletinde (Bugünkü Kuveyt ve civarı) Benî Halid kabilesinin ayaklanmalarıyla uğraşıyordu. Hataların tekrar edilmemesi ve düzeltilebilmeleri için bir kaç ön koşul var. Bunların en önde geleni ‘gerçekçi olmak’. Gerçekçi olmak ise üç aşamalı bir düşünce biçimi. Önce bir hatanın yapıldığını kabullenmek gerekir. Ondan sonra hatayı kimin yaptığını aramak yerine hatanın neden yapıldığını bulmak gerekir. Ondan sonra da aynı hata bir daha tekrar edilmesin diye ne yapılması gerektiğinin araştırılıp bu tedbirleri almak gerekir. Her üç aşamada da dürüst olunması şarttır.

Yöneticiler refleks olarak “Arkadaşlar every human sack. I am a human so I sack too demeyi kolay kabullenemezler. Daha yaygın olanı hataya bir günah keçisi bularak öfk e gösterileri yapmaktır. Bizdeki gibi patrimonyal liderliğe, yani tıpkı bir aile babası gibi otoritenin kurumsal yapıyla değil de bir nevi doğuştan hata yapmaz kişiye ait olduğu liderliğe alışık kültürlerde nasıl baba “Evladım ben çuvalladım” demezse liderler de hata yaptım demezler. Onun yerine bir veya bir kaç kişiyi suçlar günah keçisi yaparlar. Daha da beteri hatanın ‘kurbanları’ hatanın ‘suçluları’ olurlar. Bu durumda da aynı hatalar elbette tekrar edilir. Ben bunca yıllık işletmecilik hayatımda “Arkadaşlar ben hata yaptım” diyen çok az sayıda yönetici gördüm. Bu sadece bizdeki patrimonyal kültür nedeniyle ortaya çıkan bir durum değil. Hemen her ülkede böyle.

Diyelim ki bir hata yaptınız. Yanlış bir karar verdiniz. Her gün onlarca karar vermek zorunda olan bir yönetici için bunların hepsinin doğru olmasını bekleyemezsiniz. Mutlaka bir veya bir kaçı hatalı kararlar olacaktır. Bu arada, hata bir davranışınız da olabilir. Birine kabalık yapmış olabilirsiniz. İki şeyi aklınızdan çıkarmamanız gerekir. Bir, önce dürüst olacaksınız. Hatalı karar veya davranışınızı önce kendi kendinize itiraf edip kabulleneceksiniz. Sonra, bahane aramayacak hatanızı bu yanlış karar veya davranıştan etkilenenlere anlatacaksınız. Bu bir yöneticiyi küçültmez tam tersine yüceltir. Her zaman yazarım ve söylerim. Pazarlama ve üretimden oluşan işletmelerde işletme hatası diye bir şey yoktur. Yönetim hatalarının istenmeyen işletme sonuçları vardır diye. Eğer yönetimi bir şoförün (yönetici) bir yere insan veya mal götürmek (amaç) için bir araba (işletme) sürmesi olarak düşünürseniz dediğimi daha iyi anlayacaksınız.

Araba hedefe ulaşmazsa, yanlış yere giderse, yolda kalırsa hata arabanın değil arabanın bakımından ve hedefe ulaşmasından sorumlu şoföründür. İşetmeler arabalar gibi iki ana parçadan (pazarlama ve üretim) oluşan kompleks olmasına kompleks ama aslına mekanik araçlardır. Bu aracın işini görememesinin kabahati araçta değil onu süren şofördedir. O nedenle işletmelerin istenmeyen sonuçlar üretmesi halinde yönetimin oturup “nerede hata yaptık” diye dürüstçe sorması ilk yapılacak iştir. Kümülatif ve yeni hataları düzeltmenin ilk ve tek yolu bunları kabullenmek ve iyi analiz etmektir. Roese diye bir yazar hata analizi için dört soru sorulmasını öneriyor:

1) Aynı şeyi yaparak daha iyi bir sonuç elde edilebilir miydi?;

2) Aynı sonuç başka ne yapılırsa elde edilirdi?;

3) Yapılan şey aynı kalsa başka hangi sonuçlar elde edilirdi?;

4) Aynı şeyi yaparsak daha kötü ne sonuçlar doğabilirdi?.

Hiç de fena bir analiz yöntemi değil. Egzersiz olarak bir deneyin. Beğeneceksiniz.

Az hata yapmaya çalışın, yaptığınız hataları kabullenin, kim hata yaptı diye aramayı bırakın (kimin hata yaptığı belli olmuyorsa zaten yönetiminizde ciddi bir sorun vardır) neden hata yapıldı diye bakın, hatayı analiz edin ve..

Sağlıcakla kalın.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Teknokrat-Politikacı 30 Ekim 2019
Strateji mi? 23 Ekim 2019
Tenkisat 16 Ekim 2019
Kasvetli ilim 02 Ekim 2019
Zombiler 25 Eylül 2019
Yeni Bull 18 Eylül 2019
Bull 11 Eylül 2019
Neden olmuyor? 04 Eylül 2019
Olmayacak duaya... 28 Ağustos 2019