Beş büyük ligde kârlılık üzerine…

Tuğrul AKŞAR
Tuğrul AKŞAR EKO-SPOR taksar@gmail.com

Beş büyük lig toplam gelirin büyük kısmını alıyor

Bilindiği üzere Avrupa'nın beş büyük ligi, yani İngiliz Premier lig, İspanyol La Liga, Alman Bundesliga, İtalyan Serie-A ve Fransız 1.Lig, Deloitte'un 2009 raporlarına göre 14,6 milyar Euro'luk Avrupa futbol pastasının %53'ünü kendi aralarında paylaşıyorlar. Kısacası, beş büyük ligin Avrupa futbolundan aldığı pay parasal tutar olarak tam 7.7 milyar Euro.

Yine Deloitte'un söz konusu raporuna göre Avrupa futbol pastası bir önceki yıla göre toplam 1 milyar Euro'luk bir büyüme kaydederken; bu büyüme beş büyük ligde yaklaşık 700 milyon Euro'ya ulaşmış durumda. Anlayacağınız aslında Avrupa futbolundaki 1 milyar Euro'luk büyümenin %70'i bu liglerden geliyor. Bu durum doğal olarak bu liglere inanılmaz bir rekabet üstünlüğü sağlıyor. Bu rekabet üstünlüğünü arkasına alan beş büyük lig transfer sezonunda da ortalığın tozunu atar duruma geliyor. Sonuçta parasal gelirin dağılımındaki bu dengesizlik, sportif ve mali başarıyı beş büyük lige götürürken, diğer 48 ülke futbol ligi de doğal olarak sportif ve mali başarının gerisinde kalmış oluyor.

Gelirlerin bileşimi

Beş büyük ligde gelirlerin nereden geldiğine baktığımızda ise aşağıdaki tabloda yer alan bilgilerle karşılaşıyoruz. Tabloya göre İngiliz Premier lig'de en önemli gelir kalemini %48 ile yayın geliri oluştururken; onu %29 ile sponsorluk geliri oluşturuyor. Ancak bu gelirin içinde, aşağıdaki tabloda yer almayan ticari gelirleri de dikkate almamız gerekiyor. Maç günü gelirleri ise %23 civarında…

Sözkonusu tabloya göre gelirlerin en büyük kısmı yayın gelirlerinden gelen İtalyan Serie A'da ise bu sene yayın gelirlerinde havuz gelirlerine geçildi. Serie A'nın dışında yayın geliri en yüksek lig olarak karşımıza, gelir kalemleri içinde %56'lık payı ile Fransız Lig 1 çıkıyor.

Özetle, aşağıdaki tabloyu değerlendirdiğimizde; beş büyük ligin gelirleri içinde en önemli gelir kalemini naklen yayın gelirleri oluşturuyor.

Nitekim 2008/09 sezonu itibariyle beş büyük ligde toplam naklen yayın gelirleri 3.1 milyar Euro'ya ulaşmış durumda. Maç günü gelirleri 1,8 milyar Euro olarak gerçekleşen beş büyük ligin sponsorluk gelirleri toplamı ise 1 milyar 756 milyon Euro düzeyinde gerçekleşmiş.

 5 büyük ligde 2008/09 yılı gelirlerinin bileşimi (%)

  Premier Lig  Bundesliga La Liga Serie A Fransız Lig 1

Maç günü geliri 23 33 32 13 20

Yayın geliri 48 28 40 61 56

Sponsorluk geliri 29 24 28 13 14

Diğer ticari gelirler   15   13 10

Toplam 100 100 100 100 100

Büyük ligler ile küçük ligler arasındaki uçurum daha da artıyor

Bu büyüme çok doğal olarak bu liglerin sayesinde oluyorsa, bu liglerin de bu pastadan daha fazla pay almaları mantıklı değil mi diye bir soru akla gelebilir. Bu soru gerçekten de kendi içinde bir kısır döngüyü de ifade ediyor. Gösteri endüstrisinde bu ligler sahne alıyor ve insanlar da onları izlemek için televizyonlarının başlarına geçiyorlar ya da statlara gidiyorlar. Bu nedenle Premier Lig haftalık 170 farklı ülkede 470 milyon insan tarafından izleniyor. Bu nedenle tüm televizyonlar bu ülkelerin maçlarını yayınlıyorlar. Hal böyle olunca da büyük para daha fazla para yaratıyor. Ancak bu gelişim ne kadar sağlıklı bu tartışılır. Parasal gelir dağılımındaki dengesizlikler uzun vadede toplumlarda önemli sosyal sorunları beraberinde getiriyor. Yıllardır bu nedenle tüm ekonomi politikalarının en öncelikli işini hep gelir dağılımının yeniden düzenlenerek, dengeli ve adil bir gelir dağılımı oluşturma çalışmaları olmuştur. Ancak geriye baktığımızda ne yazık ki bu politikaların çok da amaçlarına ulaşamadıkları görülmüştür. Şimdi aynı şey futbol için de geçerli. Yani, her geçen gün Avrupa'nın beş büyük ligi, diğer liglerle parasal olarak arayı açıyor ve sportif olarak daha ileriye gidiyor. Bu nasıl oluyor? Ne yapmalı? Gerçekten bu konular ekonomide olduğu gibi, futbolda da gelir dağılımının yeniden düzenlenmesi konusunu gündeme getiriyor. Bu sorunu sadece beş büyük ligde değil, aynı zamanda lokal liglerde de görüyoruz. İngiltere'de 4, İspanya, İtalya, Fransa ve Almanya'da 3 büyük kulüp pastanın yüzde 60'a yakın kısmını kendi aralarında paylaşıyorlar. Tıpkı ülkemizde olduğu gibi. Ülkemizde de üç büyükler toplam pastanın yüzde elliden fazlasını kendi aralarında paylaşıyorlar…

Beş büyük lig faaliyet kârı yaratabiliyor mu?

Peki, bu ligler futbol pastasından en büyük payı almalarına karşın, ne ölçüde kâr edebiliyorlar? Ya da bir diğer ifadeyle bu liglerin operasyonel kârlılıkları yani, faaliyet kârları nasıl bir gelişim gösteriyor? Çünkü, en büyük pastayı bu ligler aldığına göre, en fazla faaliyet kârını da bunların yaratması beklenir. Durum böyle midir? Bu yazımızda buna bakacağız. Aslında sorunu şöyle de ele alabiliriz: Bu ligler futbol kaynaklarını ne kadar etkin kullanıp, ilave kaynak yaratabiliyorlar? Çünkü büyümenin ana motorunu operasyonel kârlılık oluşturuyor…

Ancak durumun çok da böyle olmadığını birazdan göreceğiz. Çünkü futbol ekonomisinde gelirler arttıkça giderler daha fazla artıyor. Bu önemli paradoksu biz daha önce bu sütunlarımızda daha önceden ele almış ve durumu geniş bir şekilde ele almıştık. Kısaca bu konuyu bir kez daha anımsadıktan sonra yazımıza devam edelim.

Beşinci paradoks: Futbol sektöründe gelirler arttıkça verimlilik azalıyor, kârlar düşüyor. (İngiltere vs. -Chelsea paradoksu)

Futbolda içsel dinamiklerin, iktisat teorisindeki dinamikler gibi çalışmadığını, futbolun temel doğrularından birisi olarak her zaman ifade ettik. Gerçekten de futbolda kaldıraçlar, iktisatta ya da finansmanda olduğu gibi çalışmıyor. İktisadın temel ilkelerinden olan kâr maksimizasyonu ya da maliyet minimizasyonu ne yazık ki futbol için geçer akçe değil! Düşük bütçeli bir takım yaratılarak/oluşturularak, Avrupa devleriyle mücadele edip, kupa kazanmak teorik olarak mümkün görünmekle birlikte, pratikte çok zor görünüyor. Ya da tam tersi durum da futbolda çok geçerli değil. Örneğin yıldızları bir araya getirmeniz Real Madrid'de olduğu gibi mümkün olabilir ve bir ''galactica'' yaratabilirsiniz ama başarıya da Real de olduğu gibi hasret kalabilirsiniz.

Futbolda ölçek ekonomisi de çalışmıyor. Yani mevcut kadronuzda ilave maliyete katlanmadan, verimliliği artırabilmek çoğu zaman mümkün olamıyor. Bu anlamda yaptığınız yatırımlar sonucunda oluşan başarı kapasitenizi, her yarışmada kullanamıyorsunuz. Her turnuva ve yarışmada yeniden yapılanmak ve takımınızı buna göre oluşturmak zorunda kalabilirsiniz. Bu olayın bir diğer boyutu da futbolda bir yandan gelirleriniz artarken, iktisatta olduğu gibi kârınız artmamasıdır. Ya da gelirleriniz arttıkça, giderleriniz bundan daha hızlı artmaya başlayabilir. Bu paradoksa en tipik örnek olarak son yılların en gözde kulübü Chelsea'yi örnek gösterebiliriz. Chelsea bugün Avrupa'nın en zengin beşinci kulübü olmasına ve yıllık 268,9 milyon sterlin bir gelir elde etmesine karşın, Avrupa'nın giderleri en fazla ve en borçlu kulüplerinden birisi konumunda. Roman Abramovich'in Chelsea'yi satın aldığı 2003 sezonu öncesi toplam gelirleri yaklaşık 110 milyon Euro iken; 2007/08 sezonunda Chelsea'nin cirosu 268,9 milyon Euro'ya yükselmiştir. Geçen beş yıllık süre içinde yüzde 144'lük bir artışı ifade eden bu oran yıllık ortalama yüzde 28 civarında bir artışa karşılık geliyor. Yine aynı dönemde Chelsea'nin giderlerine baktığımızda ise; 2003/04 sezonunda toplam 55 milyon Euro gidere ve ortalama yüzde 67 gibi gider/gelir rasyosuna sahipken; bugün bu rasyo yüzde 79'a çıkmıştır. Buna bağlı olarak operasyonel zararları 2003/04 sezonunda 87,8 milyon sterlinden (105 milyon Euro), 2007/08 sezonunda 140 milyon sterline (168 milyon Euro'ya) yükselmiş durumdadır.

Kısaca futbol sektörü, Doç. Dr. Kutlu Merih'in dile getirdiği gibi bir verimlilik (efficiency) ve etkinlik (effectiveness) sorunu yaşıyor. Yani futbol sektöründe var olan kaynaklar verimli bir şekilde kullanılmadığı için olması gereken etkin sonuçlara da ulaşılamıyor.

Beş büyük ligde gelirler ve kârlılık

Aşağıdaki tablodan da görülebileceği üzere, beş büyük lig son 12 yıllık dönemde yani 1996/97-2008/09 arası beş büyük lig toplam 65.4 milyar Euro tutarında bir gelir yaratmış. Bu süreçte Premier Lig 20 milyar Euro'luk bir gelire ulaşırken, bu lige en yakın Serie-A ile aralarında 6,5 milyar Euro'ya ulaşan bir fark bulunuyor. 13,6 milyar Euro'luk Serie A'yı ise, 12,5 milyar Euro'luk geliriyle Bundesliga takip ediyor. Dördüncü sırada yer alan İspanyol La Liga'nın ulaştığı gelir ise 10,7 milyar Euro. Son sırada yer alan Franszı Lig 1'in de yarattığı gelir toplamı 8,4 milyar Euro.

Aşağıdaki tabloda göze batan en önemli unsur: Son 12 yıllık süreçte toplam gelirin %30.7'sinin tek başına Premier Lig tarafından yaratılmasıdır. Premier Lig'i, %20.8 ile Serie-A izlerken; Alman Bundesliga'nın payı %19 civarında. Son yıllarda önemli bir atak yapan La Liga'nın payı ise %16.4. Beş büyük lig içinde en düsüşk gelire sahip lig olarak karşımıza çıkan Fransız Lig 1'in ise payı %12.9.

Bu süreçte; İngiliz Premier Lig gelirlerini %269 artırırken; Franszı Lig 1 %258; La Liga %224; Bundesliga %181 ve Serie A da % 165 artırma başarısı göstermişler. Bu dönemde toplam beş büyük ligin ortalama gelir artışı ise %218 olmuş.

       Beş büyük ligde son on iki yılda toplam gelirlerin gelişimi (Mil Euro)

LİGLER 1996/97 1997/98 1998/99 99/2000 2001/02 2002/03 2003/04 2004/05 2005/06 2006/07 2007/08 2008/09(*) Toplam

Premier Lig 685 895  1.024   1.219   1.557   1.747   1.791   1.977   1.995   2.273   2.441   2.526   20.130

Serie-A 551 650  1.059   1.151   1.127   1.162   1.153   1.336   1.399   1.163   1.400   1.460   13.611

Bundesliga 524 513  681   880   1.043   1.108   1.058   1.236   1.195   1.379   1.420   1.470   12.507

La Liga 444 569  612   722   676   776   847   953   1.029   1.326   1.370   1.440   10.764

Fransız Lig 1 293 323  607   644   643   689   655   696   910   972   990   1.050   8.472

Toplam 2.497 2.950  3.983   4.616   5.046   5.482   5.504   6.198   6.528   7.113   7.621   7.946   65.484

Beş büyük ligde operasyonel kârlılığın gelişimi

Aşağıdaki tabloyu incelediğimizde beş büyük lig içinde operasyonel kârlılığını yıllar itibariyle devam ettirebilen lig olarak karşımıza sadece Premier Lig ve Alman Bundesliga…

İngiliz Premier Lig son 12 yıllık süre içinde faaliyet kârının 127 milyon Euro'dan 234 milyon Euro'ya yükseltebilirken; Alman Bundesliga ise 37 milyon Euro seviyesindeki faaliyet kârını 136 milyon Euro'ya kadar artırabilmiş.

Zararda olan ve faaliyet kârlılıkları volatil bir gelişim gösteren ligler olarak ta İtalyan Serie A ile Fransız Lig 1'i görüyoruz. Özellikle İtalyan Serie A operasyonel kârlılık konusunda çok volatil bir yapı sergilerken; bu süreçte sadece iki kez kâra geçebilmiş. 1996/97 sezonunda 8 milyon Euro'luk bir faaliyet kârına ulaşan Serie A, 2003-04 sezonunda da 1 milyon Euro kâra geçebilmiş.

Fransız Lig 1 de yine faaliyet kârı yaratmakta zorlanan bir lig olarak karşımıza çıkıyor. Fransız Lig 1 bu periyotta sadece 3 kez faaliyet kârı elde edebilirken; 2007/08 sezonunu ise 84 milyon Euro zararla kapamış.

1996/97-2007/08 döneminde İngiliz Premier Lig kümüle olarak 1,944 milyon Euro tutarında toplam faaliyet kârına ulaşırken; Alman Bundesliga ise bu süreçte 1,211 milyon Euro operasyonel kâr yaratabilmiş.

Bu süreçte İtalyan Serie-A 1,413 milyon Euro zarar ederken; Fransız Lig 1 de toplam 428 milyon Euro'luk bir faaliyet zararına katlanmak durumunda kalmış.

Beş büyük lig içinde La Liga'nın finansal verileri elde edilemediğinden tabloya dahil edilememiştir.

La Liga hariç beş büyük lig geçen 12 yıllık süre içinde toplamda 1,314 milyon Euro faaliyet kârına ulaşırken; Fransız Lig 1 ve İtalyan Serie-A'nın zararları toplamı ise 1,841 milyon Euro'ya yükselmiş durumda.

Beş büyük ligde 1996/97-2007/08 döneminde operasayonel kârlılık gelişimi (Milyon Euro)

96/97 97/98 98/99 99/00 00/01 01/02 02/03 03/04 04/05 05/06 06/07 07/08

Sonuç

Avrupa futbolu şüphesiz ki, finansal ve sportif anlamda dünya futbolunu domine ediyor. Avrupa futbolunun parasal gelir kaynakları her geçen gün önemli artışlar sergilemesine karşın, sektörün operasyonel kârlılığa ulaşmakta zorlandığını gözlemliyoruz. Bunda futbol ekonomisinin terse çalışan dinamiklerinin etkisi büyük. Futbol ekonomisinde kaynakların verimli kullanılamaması, bir yandan etkin sportif ve mali etkin sonuçlara ulaşılmasını engellerken; diğer yandan da güçlüler ve büyükler lehine haksız rekabetin artmasına neden oluyor. Rekabeti bozan bu paradoksal durum ne yazık ki, futbol ekonomisinin ana dinamiğini de oluşturan olumsuz etmenlerden birisi olarak varlığını devam ettiriyor.

Avrupa futbolunda gelir ve giderler arasındaki dengesizlik, futbolun sektörel kârlılığının önünü kesiyor. Kulüpler bazında da operasyonel kârlılığa ulaşan kulüp sayısının ne kadar az olduğu dikkate alındığında bu sorun futbol ekonomisinin üzerinde durulması gereken konuların başında geliyor.

Ligler kulüpler toplamından oluşuyor. Bu nedenle kulüp bazında faaliyet kârlılığına ulaşamayan kulüpler, liglerin de operasyonel kâra geçmelerini engelliyor. Bu bağlamda kulüplerin operasyonel kârlılığa ulaşabilmeleri çok önemli. Kulüplerin faaliyet kârlılığı yaratamalarının temel nedenlerine bakıldığında;

· Gelir ve giderleri arasında, giderler lehine çok büyük farkların bulunduğunu,

· Kulüplerin mevcut kaynaklarını etkin ve verimli kullanamadıklarını,

· Futbol takımı işletme giderlerinin kontrol altına alınamadığını,

· Takımdaki ücret ve maaş giderlerinin sınırlandırılamadığını,

· Futbol ekonomisindeki paradoksların varlığını devam ettirdiğini,

· Futbol transfer piyasasında fiyatların kontrol edilemediğini,

· Kulüplerin sağlıklı ve sürdürebilir bir gelir düzeyinin bulunmadığını,

· Kulüplerin kurumsal yönetimlerindeki olumsuzlukların mali disiplini bozduğunu,

Gözlemliyoruz.

Bu konularda lokal federasyonlar ile UEFA ve FIFA'nın alması gereken önemli aksiyonlar bulunuyor. Bu konuları daha önceki yazılarımızda çok detaylı olarak dile getirdiğimiz için tekrar burada yer vermeyeceğiz.

Lig Gelir Faaliyet Faaliyet Toplam Gelir

    karı/Zararı Kar İçinde İşletme

    Milyon € Marjı Giderlerinin payı

Bundesliga 1379 250 18% 65%

Premier Lig 2273 141 6% 85%

La Liga 1326 78 5 82%

Serie-A 1163 -40 n/a 84%

Ligue 1 972 23 2% 62%

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar