Berat Bey’in “çok mühim” misyonu
Yerel seçimler öncesinde “artık önümüzde başka seçim yok, şimdi ekonomide reform zamanı” şarkısını söyleyen koronun mensupları bugün hala aynı umut ve heyecanı taşıyor mu bilmiyorum ama Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın bugün yapacağı açıklamayı herkes merakla bekliyor.
Sayın Albayrak, önümüzdeki dönemde ekonomide uygulanacak programı ve atılacak adımları açıklarken acaba hangi noktalarda işaret parmağını yukarı kaldırarak “burası çok mühim” diyecek? Hangi önceliklerin üzerinde duracak? En önemlisi, Türkiye’nin ve Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu durumu doğru değerlendirerek gerçekçi bir çıkış yolu önerebilecek mi?
Yerel seçim sonuçlarının iktidar cephesinde ciddi bir düş kırıklığı yarattığı ortamda, ülke ekonomisinin bugün içinde bulunduğu durumu açıklıkla ortaya koymanın Sayan Bakan için hiç de kolay olmadığı ortada. İktidarın kendi yaratmış olduğu ekonomik krizin olumsuz etkilerini hafifletmek için, elindeki tüm olanakları kullanarak uyguladığı seçim ekonomisi ve yandaş medyayı kullanarak yaydığı “krizi atlatıyoruz, güzel günler yakın” söylemi, Türkiye ekonomisinin yaklaşık yüzde 70’ini temsil eden illerde yeterince etkili olamadı, seçimi CHP ve muhalefet cephesi kazandı. Öte yandan devlet bankalarının başını çektiği kredi pompalamasıyla ve bütçeyi delen uygulamalarla ekonomiyi canlandırma çabaları, dış dünyanın ve piyasaların, Berat Bey’in dengeleme programına duyduğu inancı daha da zayıflattı.
Berat Bey’in bugün bütün bunları hesaba katan gerçekçi bir durum değerlendirmesi yapmadan inandırıcı bir krizden çıkış programı ortaya koyması olanaksız. Berat beyin işini kolaylaştıracak faktör ise Türkiye ekonomisinin neden bu duruma düştüğünün ve bu durumdan kurtulmak için neler yapması gerektiğinin içeride ve dışarıda artık çok iyi bilinmesi.
Türkiye’nin büyüme modeli çıkmazı
Dünyanın önde gelen finans kuruluşlarının kurmuş olduğu Uluslararası Finans Enstitüsü’nün(IIF) geçen hafta yayınladığı “Türkiye’nin kredi genişlemesine dayanan büyüme modeli” başlıklı araştırma notu, içinde bulunduğumuz krizin nedenleriyle ve çıkış yollarıyla ilgili olarak şu önemli saptamaları yapıyor:
- Türkiye ekonomisinin son yıllardaki büyüme patikası hızlı kredi genişlemesine dayandırıldı.
2017’de hızlı kredi genişlemesiyle tetiklenen hızlı büyüme cari işlemler açığının hızla büyümesine yol açtı.
- Bu süreç Türkiye ekonomisini kırılgan hale getirdi ve 2018’de yaşanan dış kaynak girişindeki “ani duruş” kurlardaki büyük dalgalanmayı yarattı.
- Hızlı kredi genişlemesi bu yılın ilk çeyreğinde de devam etti ve bu da döviz kurlarındaki dalgalanmanın sürmesine yol açtı.
- Türkiye’nin kredi genişlemesine dayanan büyüme modelinden vazgeçerek yapısal reformlarla desteklenen yeni bir büyüme modeline geçmesi gerekiyor.
* Küresel finans piyasaları bugün gelinen noktada, kredi genişlemesiyle tetiklenen ve dış kaynağa dayanan büyüme modelini finanse etmek istemiyor. Türkiye bu modeli uygulayan ülkelerin başında geliyor.
Türkiye’nin finanse edilmesi mümkün olmayan bir büyüme modelini sürdürmekte ısrar etmesinin anlamsızlığını vurguluyor IIF. 2018’de büyük bir kur şoku yaşadıktan sonra Sayın Albayrak yönetiminde bir istikrar ve dengeleme programı uygulamaya başladığını ilan eden Türkiye’nin 2019’un ilk çeyreğinde devlet bankaları eliyle yeniden ciddi bir kredi genişlemesine gitmesi ve seçim ekonomisi uygulanarak bütçe açıklarını büyütmesi de ciddi bir istikrar ve dengeleme programı uygulandığına inanmayı zorlaştırıyor.
Piyasaların güvenini kazanmak şart
Bütün bunlar Berat Bey’in bugün yapacağı açıklamanın önemini artırıyor. Bu açıklamada en acil sorunlar konusunda atılacak adımlar kuşkusuz çok mühim. Örneğin finans dışı sektörlerdeki özel sektör borçlarının yeniden yapılandırılması konusunda atılacak adımlar ve gündeme gelecek olan uygulamalar çok mühim. Enflasyonla mücadele konusunda, tanzim satışla fiyat düşürme çabasının ötesine geçecek önlemler çok mühim. Bu listeyi herkes kendi önceliklerini sayarak uzatabilir.
Bütün bunları saydıktan sonra eğer “burası çok mühim” diyeceksek önceliği Türkiye’yi ve Türkiye ekonomisini yöneten anlayışın değişmesine vermemiz gerekiyor. Toplumun giderek genişleyen bir kesimiyle, dış dünyayla ve piyasalarla sürekli olarak inatlaşarak ülkeyi yönetme anlayışının sınırına gelindiği her geçen gün daha iyi anlaşılıyor. Berat Bey bunun farkında olduğunu gösteren bir açıklama yapabilirse gerçekten mühim bir adım atmış olacaktır.