Berat Albayrak'ın "kamuda araç tasarrufu" hamlesi!...
Bugün 12 Eylül 2018. “12 Eylül 1980” darbesinin 38. yılı.
Konu; basında, siyasette, kamuoyunda çeşitli yönleriyle tartışılacak. Biz de 27 Mayıs 1960 ihtilalinde ilkokul birinci sınıfta iken babası dolayısıyla travma yaşayan, 12 Mart 1970 muhtırasında üniversitenin ilk sınıfında iken yurt ve okul zorluklarını atlatan ve nihayet 12 Eylül 1980 askeri darbesinde de hesap uzmanı olarak bir yanlışla karşılaşan kişi olarak darbeleri şiddetle lanetliyorum.
Geçelim konumuza…
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, kamuda araç harcamalarını kısmak üzere tüm merkezi ve yerel kamu kurum ve kuruluşlarına bir genelge göndererek bazı bilgiler istedi.
Anlaşılan yakın bir tarihte ve özellikle önümüzdeki yılda moda ifadesiyle kamuda araç saltanatına son verilecek!...
Bu filmi, daha önceki 20 yılı aşkın süre Maliye ve Hazine birimlerindeki çalışmalarımızdan gördüğümüz için üzerine bir şeyler açıklama gereği duyduk.
Dilerseniz önce konuya “bütçe tasarrufu” açısından bir bakalım. Hazine ve Maliye Bakanının bu hamlesi sonuç verir mi? Daha doğrusu bütçe tasarrufu sağlar mı?
İşin başından söyleyelim: Hayır!...
Peki niye hayır diyoruz, onu açıklayalım.
2017 bütçe harcama tutarı 678 milyar lira olup, bu rakam 2018 için ise 763 milyar lira ödenek olarak belirlenmiş. Bu arada tüm mal ve hizmet alımlarının konsolide bütçe harcamalarına oranı da her yıl yaklaşım yüzde 10 civarında olmuş.
Söz konusu mal ve hizmet alım harcamaları arasında üç kalem var ki bunlar araç tasarrufunu ilgilendiren konular: “akaryakıt ve yağ alımları”; “kara taşıt alımı (zırhlı dahil)”, “araç kiralama”.
2017 bütçe gerçekleşmesine göre toplam 678 milyar liralık harcama içerisinde araç alım gideri sadece 742 milyon lira ve bütçesinin binde biri civarında. Aynı şekilde akaryakıt ve yağ alım gideri de 1 milyar 756 milyon lira olup bütçe giderinin binde 2.5’u kadar.
Hatta ilk 7 aylık sonuçlara bakıldığında araç alım giderleri geçen yılın dörtte birine düşerken; akaryakıt ve yağ alım giderleri yaklaşık yüzde 50 artmış.
Düşünün bütçenin binde biri, binde 2.5’u üzerinde konuşuyorsunuz.
Güvenlik, asayiş, savunma, sağlık gibi zorunlu araç giderleri de buna dahil.
Bunu söylerken sakın araç tasarrufunu inkar ettiğim anlaşılmasın.
Gerçekten kamuoyunun çekici ifadesiyle “araç saltanatı” var. Bunu görmek için birkaç örnek verelim.
Başta Ankara Esenboğa havalimanı olmak üzere, hemen tüm havaalanlarının VİP salonu önünde günün her saatinde çok sayıda makam araçlarına bakmak yeterli. Üstelik bu araçların bir kısmının da özel amaçlı kullanıldığı biliniyor.
Söz konusu makam araçlarının beraberindeki artçı ve öncü koruma araçları bir başka saltanat örneği. Kimin kimden korunduğunu anlamak kolay değil.
Kaldı ki kimsenin aklına gelmeyen veya gizlenen bir şey var. Bu makam araçlarının bir kısmı da çeşitli oda, birlik, vakıf, dernek gibi “arka bahçe niteliğindeki” kuruluşların verdiği veya tahsis ettiği araçlar. Sayıları da yabana atılır cinsten değil. Dileyenler araştırabilirler.
Aslında makam aracı alışkanlığı biraz da az gelişmiş ülke refleksi. Afrika, Orta Asya, Çin, Hindistan gibi ülkelere gittiğinizde hemen her bir heyet üyesine çok lüks araç tahsis edilir. Oysa ABD, Avrupa gibi gelişmiş ülkelerde kendi imkanlarınızla toplantı yerlerine gidilir.
Tam bu noktada bir anımı anlatmak isterim. Gelirler Genel Müdürü iken 1998 yılında çıkardığımız kamuoyunun haksız ve yanlış biçimde anımsadığı ünlü “Nereden buldun?” vergi kanununu çıkardıktan sonra Amerikan Gelir İdaresi IRS’ın (Internal Revenu Service) davetlisi olarak Amerika’ya gitmiştik.
4 kişilik heyetimiz, 5 kişilik IRS Başkanı ve ekibiyle görüştükten sonra öğlen yemeğine bir restorana davet edildik. 6. kattan asansörle inerken tipik bir Türk bürokrat refleksi ile IRS Başkanının makam aracını düşündüm. Acaba nasıl bir aracı vardı? Markası, boyutu, zırhlı olup olmadığı gibi sorular kafama takılmıştı. Asansörden inip dışarı çıktığımızda makam aracı ve de araçları yerine 3 ayrı taksi çağrıldığını gördük. 9 kişi bu 3 taksi ile Washington’un en ünlü restoranlarının birine gittik. Taksilerin her birine galiba 15 dolar verilirken, restoranda muhtemelen binlerce dolarlık fatura ödendi. Temsil görevlerini araba ile değil, yemek ile gösterdiler. Herhalde gelişmişlik bu dedim.
Benim 20 yıllık bürokrasideki yöneticilik hayatımda unutamayacağım bir anı olmuştu.
Anıdan kanıya gelecek olursak…
Bir ucu açık ve çok kısmi çözüm görüntüleri doğru değil. Gerçekten de kamuda araç saltanatı ortadan kaldırılacaksa; en üst makam ve emniyet, sağlık gibi zorunlu hizmet araçları dışında tüm araçlar kaldırılmalı. Gerçek reform ve taraf bulacak çözüm budur.