Benzin nasıl ucuzlatılır?

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

Bu soruya çok karmaşık yanıtlar aramayın. Ne dünyada ham petrol fiyatlarının gerilemesi gerektiğini söyleyin, ne hükümetin vergi indirimine gitmesinden başka çare olmadığını dile getirin. Bu sorunun yanıtı çok ama çok basit.

İstanbul'da bir şirket önceki gün yeni bir akaryakıt istasyonu açtığı için indirimli satış yapma kararı almış. Gündüz 12.00'den gece yarısına kadar on iki saat boyunca akaryakıt yüzde 25 indirimli satılmış. Bunu duyan istasyona hücum etmiş. Televizyon haberine göre "İstanbullu bu sayede bir süreliğine de olsa ucuz akaryakıt alabilmiş". Doğru, İstanbul'da birkaç bin araç var, onların önemli bir kısmı da bu indirimden yararlanmıştır. Yani abartının da böylesi! Bunu geçelim. Muhabir, akaryakıt alanlarla röportaj yapıyor. Bir vatandaşın söyledikleri çok veciz:

"Diğerleri de böyle indirim yapsa ya, böylece akaryakıt nasıl ucuzlar…"

Bunu söylüyor, bir yandan da yanındaki arkadaşlarını dürtüyor, "Siz de söylesenize" diye. Arkadaşının, muhabiri göstererek verdiği yanıt da çok güzel:

"Sanki onlar bilmiyor…"

Ah güzel kardeşim, onlar diye işaret ettiği televizyon muhabiri arkadaşımız çok iyi biliyor da, sen bilmiyorsun. Akaryakıt istasyonunun sana 4 liraya sattığı benzinde ne kadar kar ettiğini, bu 4 liranın kimlere nasıl pay edildiğini bilmiyorsun. Bilmediğin için de diğer akaryakıt istasyonlarından da yüzde 25 indirime gitmelerini istiyorsun.

Yıl 1980. Hani şu Türkiye'nin "70 cente muhtaç olduğu" günler. Ekonomide dengeli denilebilecek hiçbir şey kalmamış. 24 Ocak kararlarıyla radikal bir dönüşüme imza atılmış, ardından da 12 Eylül gelmiş. Biliyor musunuz, öylesi bir dönemde bile vergi adaleti şimdikinden çok daha iyi durumda, hatta Batı standardıyla neredeyse aynı. Dolaylı vergilerin payı 1980 ve 1981'de yüzde 38 düzeyinde. 1982 yüzde 40'la geçilmiş; 1983'te bir sıçrama, oran yüzde 45'i bulmuş. 1984'te yüzde 47'ye çıkılmış; asıl sıçrama yüzde 61'e ulaşılan 1985 yılında gerçekleşmiş. Sakın bu yıllar, "vergi alma, borç al" politikasının yerleştiği yıllar olmasın.

Dolaylı verginin toplamdaki payı 2002 yılına kadar yüzde 60 dolayında seyretmiş. 2002'de yüzde 65'e çıkan oran, yükselme eğilimini koruyarak bugünlerde yüzde 70'e dayanmış.

Dolaylı verginin toplam içindeki payını düşürmenin birkaç yolu var:

1- Dolaylı vergi oranları düşürülür, böylece tahsilat azalır, toplam vergi geliri de düşer ama dolaylı olanların payı azalmış olur.

2- Dolaysız vergilere yüklenilir; ya oranlar artırılır ya da kayıp ve kaçakların acımasızca üstüne gidilir, dolaysız vergi artınca oransal olarak denge değişir.

3- İlk iki uygulama eşzamanlı yapılır; hem dolaylı vergilerin oranı azaltılır, hem dolaysızlara ağırlık verilir.

Birinci yol izlenirse, toplam vergi geliri azalır, bunu göze alabilir miyiz, hayır. Bireysel olarak tabii ki alırız, çünkü vergi vermeyen hep başkalarıdır zaten.

İkinci yolun izlenmesini kabul edebilir miyiz, hemen hemen hiçbirimiz edemeyiz; çünkü hiç kimse daha çok vergi vermek istemez.

Ama şunu da biliyoruz ki, vergide gönüllülük olmaz. Kimse gönüllü olarak vergi ödemez. Bu yalnızca bize özgü bir durum da değil ki, tüm ülkelerde böyledir zaten.

Hiç kimse, yüzde 70'e dayanmış dolaylı vergi payının bugünden yarına hızla aşağı çekilebileceğini beklemesin. Bir hükümet değişikliği olsa bile bu kolay kolay gerçekleştirilemez; ancak zamana yayılarak yapılabilir.

Ama şu gerçeğin de altını çizmek zorundayız. Hükümetin, son akaryakıt zammını tümüyle dağıtım şirketlerine ihale etmesi, rafineri çıkış fiyatının aşağı çekilmesini istemesi, ki zaten bunların bir kısmı da yapıldı, sorunu çok ama çok hafife aldığının bir göstergesidir. Tamam, bugünden yarına yapılacak bir şey yoktur; ama bu konuda hiç olmazsa bir adım atıldığına dönük, kamuoyunu tatmin edici bir girişimde bulunmak da gerekirdi.   

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar