“Benim beynim kirli mi?!”

Faruk ŞÜYÜN
Faruk ŞÜYÜN ODAK [email protected]

Bilim, her türlü sıkıntının, kaosun yaşandığı bu dünyada huzur veren bir tapınak. Hangi ortamda ve koşulda olursak olalım ona yöneldiğimizde içinde bulunduğumuz sığ sulardan kurtulup engin denizlere doğru yelken açabiliyoruz.

Son yıllarda bilim dünyasında yaşanan yenilikler gerçekten heyecan verici. Onları ıskalamamaya çalışıyorum. Kültür, sanat, kitap dergileri kadar bilim ile ilgili olanları da takip ediyorum. Bir fikir işçisi olarak en çok da beynin gizemli dünyası ilgimi çekiyor. Çünkü düşünme, duygular, akıl, zekâ, mantık, bilinç, bilinçaltı, anılar, rüyalar... Nasıl işlediğini bilemediğimiz o kadar çok şey var ki yüz milyardan fazla nöron içeren beynimizin içerisinde...

Ve tabii okumak... Ağırlığı 1.5 kiloyu bile bulmayan beyni mutlaka kullanmamız gereken bir eylem. Te- levizyon, sinema izlerken bir fotoğraf makinesi işlevi gören beyin, okurken birçok fonksiyonunu çalıştırmak mecburiyetinde kalıyor, yoksa okuduğumuzu anlayamıyoruz! Bu çalıştırma işlemi zor geldiği için mi acaba yeterince okumuyoruz?!

Amerikan Science dergisinde yayınlanan 2013’ün en önemli on gelişmesi listesinde ikinci sırada beyin ile ilgili bir madde görünce, özellikle oradan okumaya başladım. Şöyle deniliyordu:

New York’taki Rochester Üniversitesi’nde yapılan araştırma, beyindeki hücrelerin uyku sırasında büzüldüğünü, böylece sinir hücrelerinin arasının açılarak sıvının beyni “temizlemesine” izin verdiğini ortaya koymuştur. Beyin bu yöntemle zehirli toksinlerden arınmaktadır. Uykunun hafızanın onarılmasına ve beynin öğrenme kabiliyetine büyük etkisi olduğu zaten biliniyordu, ancak son araştırma, uykunun önde gelen işlevlerinden birinin “temizlik” olduğunu ortaya koymaktadır.

Hemen şunları düşündüm:

Mümkün olduğu kadar az uyumaya, uyanık kalarak geçmekte olan zamanı yakalamaya çalışan bu satırların sahibinin beyni yeterince temizlenmiyor mu? Yakın bir gelecekte beyin zehirlenmesi mi yaşayacağım?! Benim beynim kirli mi?!

Şaka bir yana beynimizin kıymetini bilmeliyiz. O olmasaydı, 2013’te bilim alanında en önemli on gelişme ortaya çıkar mıydı?

Eminim derginin ilk sırasındakini de merak ediyorsunuzdur, hemen söyleyeyim:

Dergi ilk sırayı immünoterapiye, bağışıklık sisteminin güçlendirmesine vermiş. İmmünoterapi, kanserle mücadele için vücudun doğal savunma sistemlerini harekete geçirerek hastalıkla mücadeleyi organizmanın yapmasını sağlamakta. Günümüzde birçok uzmanın bu yöntemin kanser tedavisinde bir dönüm noktası olduğuna ikna olduğu, yıllarca önce ortaya atılan immünoterapinin meyvelerini vermeye başladığı vurgulanmakta. İmmünoterapi, üzerinde on yıllardır çalışılan bir alan. Terapide kanserli hücre değil, bağışıklık sistemine odaklanılıyor. Bağışıklık hücreleri kanserli hücrelerle mücadeleye sevk ediliyor. Uzmanlar immünoterapinin henüz birkaç kanser türünde denendiğine de dikkat çekmekte.Laboratuvar ortamında üretilen minyatür organlar da derginin yılın bilimsel olayları listesinde yer bulmuş. Bunlar arasında minyatür beyin de var. Minyatür beynin şizofreni, otizm ve alzheimer gibi nörolojik hastalıkların anlaşılması ve tedavisinde çığır açacak gelişmelere yol açması beklenmekte.

Makale, 3 bin 100 vuruşa geldi, geçti bile. Beynimin yeni yazılar için biraz temizlenmeye ihtiyacı var, şimdilik iyi uykular!..

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar