Ben buldum başkasının oldu

Hilmi DEVELİ
Hilmi DEVELİ EKONOMİDE SATIR ARASI [email protected]

 

Geçen hafta yapılan KOBİ Zirvesi’nde karşılaştığım Destek Patent Yönetim Kurulu Başkanı 
Kemal Yamankaradeniz ile Türkiye’deki marka ve patent bilincini ve bu alandaki gelişmeleri konuştuk.
Yaman Bey’in; 1983 yılında, sınai haklar (marka, patent, endüstriyel tasarım) alanında hizmet vermek amacıyla Bursa’da kurduğu şirket, bugün ülke genelindeki 9 bürosu ve yüzde 60’ı lisans ve üstü mezunu 200’ün üzerindeki personeli ile alanında Türkiye’nin en büyük kuruluşu konumuna gelmiş. 
Ülke kalkınmasını sağlayacak ve katma değer yaratacak unsurların başında buluş, marka ve tasarım gelir inancı ile “Marka Olma Sanatı “ve “Ben Buldum Başkasının Oldu” adları ile 2 kitap yazmış.
Kemal Bey’in başarı öyküsü kısaca böyle..

Konuşmamıza bu kez Türkiye’deki sınai haklar bilincinden ve alınan patent sayısından devam ettik.
TPE 2013 yılı başvuru rakamlarına göre Türkiye’de 2013 yılında alınan patent sayısı, 2012 yılına göre yüzde 4 oranında artış gösterdi.

2013 yılında Türkiye’de yerli ve yabancı şirketlerin patent başvuru sayısı genel toplamda 12 bin 80 adet olarak gerçekleşti. 2012 yılında ise bu rakam 11 bin 599 adet olmuştu. 

Bir başka ifade ile ülkemizdeki yabancı şirketlerin 2013 yılında patent başvuru lideri olduğunu görüyoruz.

Günümüzde patentli ürün sahibi olmak rekabetin en önemli unsuru haline gelmiş durumda. 
Türkiye halen Avrupa ülkeleri arasında en çok marka tescili başvurusu yapan ülke ancak 
2013 yılında yabancı şirketlerdeki patent başvuru artışının yüzde 6.3, Türk şirketlerin patent başvuru artışının ise yüzde 1 seviyesinde.

Ülkemizin 2023 yılı 500 milyar dolar ihracat ve 55 bin patent başvurusu, 1 milyon tescilli marka hedefini tutturması için daha fazla patent başvurusu gerçekleştirilmesine ihtiyacı var.

Türk şirketlerinin dünya pazarlarında rekabet edebilmesi için daha fazla katma değeri yüksek ürüne ihtiyaç duymaktadır. 

Ar-Ge ve inovasyon yatırımları için çeşitli teşviklerin verilmesine karşın artış rakamının yüzde 1 seviyesinde kalması düşündürücü bir gelişmedir. 

Üniversitelerimizde kurulan Teknoloji Transfer Ofisleri’nin özel sektör ile yaratacağı sinerji ile bu açığı kapatmamız gerektiğini düşünüyorum.

Kültür göstergesi olduğunu söyleyebileceğimiz patent konusunda her geçen gün biraz daha bilinçlensek de henüz yeterli seviyeye ulaşamadığımız ne yazık ki gerçektir.

Önerileriniz nedir soruma ise:
Bu konuda karamsarlığa düşmek yerine, yeni fikirler bulmak, üretimi teşvik etmek, Ar-Ge, patent, marka konularında daha çok bilinçlenmek, bu konularda uzman kişilerden yardım alarak olası riskleri en aza indirgemek gerekmektedir.

Bu noktada da her anlamda kendimizi diğer ülkelerle karşılaştırmak, eksik kaldığımız yerleri belirlemek, bu eksikleri giderdiğimiz zaman da mevcut durumumuzdan daha iyi konumda olmak için çabalamak gerekmektedir. 

Bir markanın patent başvurusunda bulunup patent sahibi olması, o markanın ticari bir prestiji olması anlamına gelmektedir. 

Avrupalı firmalar patenti rekabet ortamında bir savunma mekanizması olarak kullanmakta, kendilerine zarar verebilecek firmaları bu şekilde etkisiz hale getirmektedirler.

Çünkü patent yeniliğin bir sahibinin olduğunun göstergesidir ve firma haklarını korumak demektir.
Kemal Bey’le söyleyişimizden aktarabildiklerim bunlar.

Buluş ve yenilik kavramının çocuklarımıza ilköğretim döneminde aşılanması gerektiğini ve patentler teknolojik ilerlemenin ve dünya çapındaki gelişmişliğin göstergesi olduğunu unutmamız gerekiyor.
Kemal Bey’in kitabında vurguladığı  gibi “Ben buldum başkasının oldu” demek istemiyorsanız patentinizi alın, markanızı tescil ettirin.
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar