Ben böyle bir ülke istiyorum...
Türkiye seçime gidiyor. Cumhurbaşkanı adayları, ekonomiye ilişkin taahhütlerini açıklıyor. Herkes şunu, bunu ya da onu öneriyor. Siyasetçiler için taahhüt vermek kolay. Ben ise bir vatandaş olarak taleplerimi sıralamak istiyorum. Seçimden sonra nasıl bir Türkiye ekonomisi istiyorum?
■ Doların kaç lira olduğunu kimsenin bilmediği bir ülke istiyorum.
■ Merkez Bankası’nın adının bile duyulmasına gerek kalmayacak bir ülke istiyorum.
■ “Geç likidite penceresi” denildiğinde anlamayacak, bana uzaylı gibi bakacak insanların yaşadığı bir ülke istiyorum. (Zira normal bir ülkede bunu kimse bilmez.)
■ Enflasyonun tek hanelere indiği, hayat pahalılığının yerini fiyat istikrarına bıraktığı bir ülke istiyorum.
■ Siyasetçinin emekliye sağladığı imkanı ‘lütufmuş’ gibi göstermediği bir ülke istiyorum.
■ Emeklilerin gelecek ayın kirasını nasıl çıkardıklarını değil, gelecek ay hangi ülkeye tatile gideceklerini düşündükleri bir ülke istiyorum.
■ Verdiği sosyal yardımlarla övünen siyasetçiler yerine, sosyal yardıma muhtaç insan sayısını azaltmakla övünen bir ülke istiyorum.
■ Esnafın “Bugünü de siftahsız kapattık” yerine “Bu kadar talebi karşılayacak eleman bulamıyorum” dediği bir ülke istiyorum.
■ Çalışmak isteyen ama iş bulamayan gençlerin serzenişleri yerine, daha üniversitede okurken yaptığı iş başvuruları arasından; bulduğu değil, seçtiği işe başlayan gençler görmek istiyorum.
■ “Ne iş olsa yaparım abi” diyen değil, “Ben eğitim hayatımda her işi başarabilecek kadar donanım kazandım” güvenine sahip gençlerin olduğu bir ülke istiyorum.
■ Biz fakir fukaranın yanındayız diyen değil, fakirin fukaranın sayısını çok aza indiren bir ülke istiyorum.
■ Gelir adaletsizliğinin ortadan kalktığı, zenginle fakir arasındaki uçurumun daraldığı bir ülke istiyorum.
■ Asgari ücretle geçinmeye çalışan ailelerin sayısının azaldığı, çocukların ağzında gümüş kaşıkla doğduğu bir ülke istiyorum.
■ Halk için ve halkın parasıyla yapılan köprü ve otoyollardan geçişlerin ücretsiz olduğu bir ülke istiyorum.
■ Sanayicilerin başarılarının kilo başına 4-5 dolarlara çıkabilmiş ihracatla ölçüldüğü bir ülke istiyorum.
■ Gençlerimizin refaha gençken erişebildiği bir ülke istiyorum.
■ Gençlere ikramiye öneren değil, kendi parasını rahatlıkla kazanıp devlete muhtaç olmayacağı bir ülke istiyorum.
■ Kredi kartı borçlarını silen değil, kart borcu birikmesini engelleyecek bir ülke istiyorum.
■ Kredi kartı borcunu kredi ile kapatmak gibi yaratıcı formüllere gerek kalmayacak kadar yüksek gelire sahip bir toplum istiyorum.
■ İşsizliğin ne kadar yüksek olduğunu değil, tam istihdamın güçlüklerinin tartışıldığı bir ülke istiyorum.
■ Dünyada başarılı olmuş Türk şirketlerinin parmakla gösterildiği değil, sayfalara sığmadığı bir ülke istiyorum.
■ Sürekli yabancıların gelip bizim şirketlerimizi almasını beklediğimiz değil, bizim onların şirketlerini rahat rahat alabildiğimiz bir ülke istiyorum.
■ Yabancı yatırımcıların hukuk, adaletin üstünlüğü tartıştığı değil, birbirlerine örnek gösterdikleri bir yatırım ortamı istiyorum.
■ Terör, Kandil tartışmak yerine Baba Munzur’un serin sularının, Cilo Dağı’nın İsviçrevari görüntüsünün kaç milyon turist çektiğini tartışmak istiyorum.
■ Arkadan ya da karnından konuşan değil, düşündüğünü açık açık söyleyebilecek iş adamlarının olduğu bir ülke istiyorum.
■ Düşündüklerini açık açık söyleyebilecek iş adamlarının başlarına bir şey gelmesinden korkmadıkları bir ülke istiyorum.
■ Düşündüklerini açık açık söyleyebilecek iş adamlarının başlarına bir şey gelmediği bir ülke istiyorum.
■ Yargıya işi düştüğünde karşısındaki hakimin siyasi görüşünün tartışılmasına gerek kalmayacak bir ülke istiyorum.
■ Siyaset korkusunun günlük hayatın içinden çıktığı, en büyük korkunun yaz öncesi kilolar olduğu bir ülke istiyorum.
■ Siyaset tartışmasının da günlük hayattan tamamen çıktığı, siyasetin hayatlarımız içindeki ağırlığının sıfıra yaklaştığı bir ülke istiyorum.
■ Betonomiks’in bittiği geleceğin ekonomilerinin, teknolojinin yükseldiği bir ülke istiyorum.
■ Tüm süreçleriyle Sanayi 4.0’ı, akıllı tozları, derin öğrenmeyi, yapay zekayı yöneten bir ülke istiyorum.
■ Refahın beyaz eşyayla değil, yaşamı kolaylaştıran tüm teknolojilerle ölçüldüğü bir ülke istiyorum.
■ Ailelerin çocuklarına eskinin devlet okulu kalitesinde eğitim aldırabilmek için özel okullara kamyonla para dökmedikleri bir ülke istiyorum.
■ İnsanlarının robotik teknolojilere hazırlandığı, yaratıcılığın zirve yaptığı bir ülke istiyorum.
■ Üretim maliyetlerinin düştüğü, verimliliğin zirve yaptığı bir ekonomik ortam istiyorum.
■ Olağanüstü Hal’in kalktığı, bir daha olağanüstü hiçbir halin gelmesine gerek kalmayacak bir ülke istiyorum.
■ “Param yurtdışında güvende olsun” diyerek servetini yurtdışına çıkaran iş adamlarının bu parayı gönül rahatlığıyla ülkelerine geri getirdiği bir ülke istiyorum.
■ “Benim paramı istiyorsan şu kadar faiz vereceksin” diyen yabancı yatırımcılara, “Paranı da al git” artizliği yapabilecek kadar yüksek tasarrufa sahip bir ülke istiyorum.
■ Yabancıların da hakkını teslim ettiği, sempatiyle baktığı, “Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesini şiar edinmiş bir ülke istiyorum.
■ “Dış güçler” retoriğinin tarihten kazınarak silindiği bir ülke istiyorum.
■ “Bana bunu kim yaptı” yerine “Ben nerede hata yaptım” diyen bir ülke istiyorum. Ben bunları istiyorum. Bunları istemek beni Thomas Moore mu yapar?
Bence yapmaz.
Bu bir ütopya değil.
Böyle yaşayan ülkeler var.
Gerçekten var.
Bu ülke insanları olarak biz, şu enerjimizi emen kavgalarla, paramızı emen enflasyonla, gençlerimizin ışığını söndüren işsizlikle, geri kalmış teknolojilerle yaşamayı hak etmiyoruz.
Ben hak ettiğimiz şeyi istiyorum.
Bu siyasi ortam bize bunu sağlar mı?
Enseyi karartmamak lazım. Ama inanın bilmiyorum...