Belli oldu, şimdi de tüm enerjimizi başkanlık tartışmasına harcayacağız

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

7 Haziran'dan sonra "Koalisyon da olsa bir hükümet kurulacak, seçim süreci geride kaldı, artık ekonomiye odaklanma zamanı" dedik, olmadı. Erken seçim kararı alınınca moraller bozuldu, "2015'i kaybediyoruz, hele 1 Kasım'da da hükümet kurmak kolay olmazsa 2016'yı da kaybederiz" diye kaygılandık, ama sandıktan 1 Kasım'da AKP ezici bir üstünlükle çıktı. 

Hatta öyle ki, 1 Kasım'da tablonun iyi kötü belli olmasıyla birlikte bazı işadamı örgütleri "Bakın sonucu en erken bir değerlendiriyoruz, gelecekte olacakları en erken biz görüyoruz" diyebilmek için midir, kurulacak hükümete yakın görünme çabası sergileyebilmek için midir, "Türkiye istikrara kavuşuyor" diye akşam akşam açıklamalar yaptılar. 

Piyasalar da 2 Kasım günü beklenen olumlu tepkiyi verdi. Bu olumlu tepkinin çok uzun soluklu olacağı beklenmiyordu, her şey bizim elimizde değildi çünkü ve nitekim hafta sonuna doğru ABD'den gelen faiz artırımına ilişkin açıklamayla birlikte durum birden olumsuza dönüverdi.

Aslında eğer 2 Kasım'da piyasalarda çok olumlu bir hava oluşmamış olsa, FED açıklaması böylesine sert etki doğurmazdı. Bizde rakamlar birden çok iyileştiği için dönüş sert oldu, hepsi o. Hem 1 Kasım sonrası sorunsuz bir şekilde hükümet kurulabilecek olması, yeniden bir seçime gitme olasılığının tümüyle ortadan kalkması gibi etkenlerle ekonomide tansiyon düşecekti, işler yoluna girecekti, beklenen buydu.

Ama bu durum,biz enerjimizi ekonomi ve reformlar için harcamayı tercih etmiş olsaydık söz konusuydu. Oysa niyetimiz hiç de öyle değilmiş, bunu daha seçimi izleyen hafta içinde gördük. 

Başkanlık ısrarı

AKP, 7 Haziran öncesinde seçim kampanyasında hep başkanlık konusunu işledi. Ama, bu propaganda oy getirmedi, hatta olumsuz etki yarattı ki bu kez 1 Kasım'da başkanlık konusu hiç ağza alınmadı. Kısmen bu politika değişikliğinin etkisiyle, kısmen ekonomik vaatlerle, kısmen diğer partilerin yanlış politika gütmeleriyle AKP 317 milletvekiline ulaşıverdi. Ve birden adeta unutulmuş gibi görünen başkanlık konusu yeniden gündemin birinci sırasına oturdu.

Dikkatinizi çekmek istediğimiz birkaç açıklama var, onlara dönelim önce...

Eski Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, ekim ayında, yani seçim öncesinde yaptığı açıklamada, hükümet kurulduktan sonraki ilk 90 güne dikkat çekiyor ve "Bu ilk 90 günde bazı şeyler yapıldı, yapıldı. Yapılamazsa hiçbir zaman yapılamayacak durumuna düşülebilir, ondan sonra 2019 seçimleri beklenebilir" diye konuşuyordu. Devam ediyordu Babacan:

"Özellikle işgücü piyasaları, ürün piyasaları, yolsuzlukla mücadele, rekabet, şeffaflık, bu konulardaki reformlar, bunlar çok hızlı yapılması gereken konular. Bunları Meclis açıldıktan sonra birkaç hafta içinde yaptınız, yaptınız, yapamazsanız uygulamanın kendisi artık benimseniyor, 'doğrusu buymuş' diyor herkes. Altın 90 gün yeni kurulacak hükümetin çok önemli bir fırsatı. Bu fırsat kullanılır da zor işler yapılırsa, o zaman Türkiye'nin bayağı bir önü açılabilir."

Süleyman Demirel iktidara geldiği zaman yapacaklarını 100 günlük bir takvime bağlar ve o konuda çok iddialı çıkışlarda bulunurdu. Ama küçük bir ayrıntı, Demirel bu 100 günlük vaatlerini sıraladığında muhalefette olurdu. 

Babacan ekonomi diyor ama...

Eski Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ısrarla ekonomiyi ön plana getiriyor. Gerçi Babacan'ın bu açıklamayı yaptığı sırada, yani seçim öncesinde başkanlık konusu tümüyle unutturulmak isteniyordu, belki konuşmanın ekonomi ağırlıklı olmasında bunun da etkisi vardı. Ama şimdi AKP'deki söylem tümüyle değişti, artık başkanlıktan başka bir gündem maddesi adeta yok.

Eski Meclis Başkanı Cemil Çiçek ne dedi son olarak; "Dört partinin uzlaşmasıyla Anayasa değişikliğine gidemeyiz". Yani, "Biz ve bize destek vereceklerle Anayasa'ya değiştiririz" demeye getirdi Çiçek. 
O zaman soru şu; Anayasa değişikliği için AKP'ye kimler destek verecek, kimlerin desteği bekleniyor. Bu kişiler diğer partilerden olacağına göre... Ve daha önemlisi bu desteğin bir karşılığı olacak mı, olacaksa da ne olacak? 

Varsayalım "ülkenin birlik ve bütünlüğü, istikrarın bozulmaması, 12 Eylül Anayasasının çöpe atılması ve yenisinin oluşturulması" adına bu yönde tercih belirten milletvekilleri oldu. 

Yeniden sandığa 

367'yi bulmamız pek mümkün görünmediğine göre, önümüze yeni bir sandık daha gelecek demektir. AKP'nin 330'u bulması için en az 14 milletvekiline ihtiyacı var, AKP'den de hiç fire olmaması gerekiyor. Anayasa oylamalarının gizli yapıldığını hatırlatalım. 

Bu durumda bu kez de Anayasa değişikliği için sandık kurulacak. Ve herhalde bu Anayasa değişikliği temel hak ve özgürlükler adına yapılmayacak. Hem bu açık açık dile getirilmiyor mu; AKP MKYK Üyesi Mustafa Şentop açıkça, Anayasa değişikliğinde önceliğin temel hak ve özgürlükler değil, başkanlık sistemi olduğunu söyledi.

Meclis aynı zamanda hem Anayasa değişikliği için, hem ekonomik reformlar için çalışabilir elbette. Ama biz toplum olarak enerjimizi belli ki yine bir gerginlik, bir ne olacağını bilememe, bir geleceği kestirememe halinde yeni bir seçim için harcamaya devam edeceğiz. 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar