Belleğimdeki sisi aralatan bir araştırmanın kitabı...
1993 yılından bu yana kapalı olan Ermenistan sınırı konusunun yarattığı ekonomik sosyal sonuçları ele alan araştırma, belleğimde sis altında kalmış olan konuyla ilgili olarak sisin aralanmasına yol açtı. Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik Sosyal Araştırmalar Merkezi BETAM, Sosyal Araştırmalar Merkezi SAM ve Hrant Dink Vakfı, belleğimde sis altında kalan 12 yıldır kapalı olan “Ermenistan sınırı” konusunu hatırlamama ve belleğimdeki sisi aralamama neden olan araştırmalarının kitabını sundu: ”Türkiye-Ermenistan Sınırı Sosyo-Ekonomik Etkileri Araştırması”. Araştırma, Asaf Savaş Akat’ın danışmanlığı, Burcu Becerme’nin yönetmenliğinde Zümrüt İmamoğlu, Cenap Murat, Neşe Özgen ve Barış Sözbilgen tarafından yapılmış.
Araştırma, 1993 yılında “Dağlık Karabağ savaşına tepki” olarak kapatılan sınırın, ekonomik, sosyal etkilerini ortaya koyuyor. Sınırın kapalı olmasına karşın, Ermenistan İstatistik Kurumu'na göre, Gürcistan ve İran üzerinden farklı yollardan Türk ürünü ithalatı son yılda 240 milyon dolar. Kapının kapalı olması üç ilimizin Kars-Ardahan-Iğdır illerinin ticaretine kapalı olduğu sonucunu ortaya çıkardığı araştırmada yer alıyor. Bu nedenle bölge esnaf ve tüccarlarının değerlendirmesinin “Kapı sadece bize kapalı” yorumunu yaptıkları belirtiliyor.
Kitapta yer alan üç önsözde de Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesi ve sınır kapısının açılmasının önemi ve gerekliliği belirtiliyor.
Kapalı sınırın, kapalı bilinç olduğunu düşünen Hrant Dink Vakfı’ndan Prof. Dr. Cengiz Aktar, “Kapalı bilinç, koma halindekiler için kullanılır malum. Doğu komşusu ile sınırını kapatmış olan Türkiye’nin o sınırın diğer yakasındaki Ermeniler konusundaki bilinci de komadadır ” dedikten sonra, sınırın açılmasını bu yıla bağlı önerirken, “Ermenistan sınırının açılması, üstelik 2015 gibi gayet simgesel bir yılda hükümetin Ermeni meselesindeki çare -çözüm arayışı, içini doldurabilecek, ciddiyetin kanıtı olabilecek bir karar olabilir” diyor.
TÜSİAD Yönetim Kurulu üyesi emekli Büyükelçi Volkan Vural, “Kapalı sınırlar bir anlamda kapalı yaşamlardır. Açık sınırlar ise sadece ticaretin değil, aynı zamanda insani ilişkilerin, sosyal ve kültürel bağların güçlendiği bir ortama hizmet eder” diyerek sınırın açılmasının önemine değiniyor. Araştırmanın danışmanı Prof. Dr. Asaf Savaş Akat ise “Yakın çağla ilgili önemli gözlemlerden biri, sınırı olan ülkeler arasında dış ticaretin yüksek düzeyde seyretmesidir. Nedeni coğrafi birliğin sağladığı olanakların, siyasi bölünmenin getirdiği maliyeti fazlası ile telafi etmesidir. Nitekim komşu ülkeler aralarındaki ticareti canlandırmaya çalışır. Sınır kapılarının artırılması ve geçiş işlemlerinin kolaylaştırılması en yaygın önlemlerdir” diyerek, iki komşunun sınırlarını kapatıp mal ve hizmet akımlarını önlemesinin adeta hiç rastlanmayan bir durum olduğunun altını çiziyor. Türkiye Ermenistan sınırının açılması gerektiğini vurguluyor.
Araştırmada sınırın kapalı olmasının bölge ticareti açısından yaratığı olumsuzluklar rakamlarla ve çok net olarak ortaya konuluyor. Ve öneri şöyle dile getiriliyor: Bölgenin Türkiye’nin bittiği yer değil, başladığı yer olması için öncelikle sınır kapılarının açılması, Kars-Gümrü demir yolunun kullanılır hale getirilmesi ve bu yolda bölgenin, Türkiye’nin İpek Yolu üzerinden Uzak Doğu ve Çin’e kadar önünün açılması gerekmektedir.”
Belleğimdeki sisi aralandıran bu araştırma, sınır kapısının açılmasının iki ülke ilişkileri açısından olumlu bir adım olacağını ortaya koyduğu gibi, sınırın bizim tarafındaki üç ilimiz Kars-Ardahan-Iğdır’ın ticaretine de canlılık getireceği sonucunu ortaya koymaktadır.