Belirsizlikler sürdükçe, enflasyonist eğilimler güçleniyor

Orhan AKIŞIK
Orhan AKIŞIK KÜRESEL PERSPEKTİF [email protected]

"Üçüncü parasal gevşeme kapıda, küresel riskler artıyor" başlıklı yazımın üzerinden nerdeyse bir yıl geçti. O zaman petrol fiyatlarındaki gerilemenin fiyatlar üzerindeki baskıyı azalttığını, bunun Amerikan Merkez Bankası'nın (FED) gevşek para politikasına devamını kolaylaştırdığını belirtmiştim. Geçen yıldan bu yana işsizlikte meydana gelen bir puanlık düşüş hesaba katılmazsa ABD ekonomisinde fazla bir şey değişmedi. Petrol fiyatları ve enflasyon düşük seviyelerde seyrederken, işsizlik en önemli sorun olarak gündemdeki yerini koruyor. Mayısta yüzde 8.2 oranında gerçekleşen işsizlik, FED Açık Piyasa İşlemleri Komitesi'nin 20 Haziran'daki toplantısında gündemin önemli konularından biriydi. FED Başkanı Bernanke, işsizlik oranında bir azalma olmaması halinde duruma seyirci kalmayacaklarını söylüyor. Yılın tamamı için büyüme oranının yüzde 1.9-2.4 aralığında gerçekleşmesi beklendiğinden, işsizlikte bir azalma beklemek pek gerçekçi olmaz. FED'in kendisine yasayla verilen görevleri arasında fiyat istikrarını koruma dışında tam istihdamı teşvik edici politikalar izlemenin de olması müdahale
olasılığını arttırıyor. Toplantıda kısa vadeli gösterge faiz oranının yüzde 0 - 0.25 aralığında tutulması dışında, uzun vadeli faizlerin düşürülmesine yönelik politikaya yıl sonuna kadar devam edilmesi kararı da alındı. "Twist" olarak bilinen bu politikayla FED, uzun vadeli faizleri düşürerek hem konut piyasasındaki tıkanıklığı açmak, hem de yatırımlarda artışı teşvik etmek istiyor. Bunun için de kısa vadeli hazine bonolarını satarken, uzun vadelileri satın alıyor. Geçtiğimiz eylül ayından bu yana devam eden bu politika sonucu, konut kredileri üzerindeki faizler son altmış yılın en düşük seviyesine gerilemiş bulunuyor. Ancak, bunun beklenen neticeyi verdiği söylenemez. Konut piyasasında henüz bir canlanma yok. Ağırlaşan kredi koşulları, halkın düşük faizlerden faydalanmasını engellerken, işsizliğin yol açtığı gelir kayıplarından dolayı taksitlerini ödeyemeyip evlerini kaybeden insanların sayısı artıyor.
***
Bu tatsız tabloya bakıp, FED'in önümüzdeki aylarda parasal bir genişlemeye gidebileceği söylenebilir. Daha önceki operasyonlarla piyasaya toplamda yaklaşık 2.4 trilyon dolar kaynak aktarılmıştı. Böyle bir politika, muhtemelen enflasyonun şu andaki seviyesi yaklaşık yüzde 2'nin üzerine çıkmasına yol açacak. Peki, enflasyondaki artışın ekonomiye katkısı olabilir mi?
Enflasyonun arttırılmasından yana olan iktisatçılara göre yüzde 4-6 aralığında gerçekleşebilecek bir enflasyon, talebi arttırarak ekonomik büyümeye ivme kazandırabilir. Nobel ödüllü iktisatçılardan Paul Krugman bu tezi işleyenlerin başında geliyor. IMF'nin Başekonomisti, Massachusetts Institute of Technology (MIT) öğretim üyesi Olivier Blanchard da hemen hemen aynı kanıda. Blanchard'ın, 2010'da Giovanni Dell'Ariccia ve Paolo Mauro ile birlikte kaleme aldığı makalede (*) bu görüşe yer veriliyor. Resesyonun etkisini göstermeye başladığı 2008'de toplam talebin süratle azaldığını, birçok merkez bankasının buna faizleri yüzde sıfır oranına kadar düşürerek cevap verdiklerini, ancak bunun bile yetmediğini söyleyen Blanchard ve arkadaşları şöyle devam ediyorlar: "Kriz öncesi dönemde hedef enflasyon yüzde 2'den daha yüksek bir oranda tespit edilmiş olsaydı, merkez bankaları ekonomiler krize girdiğinde faizleri azaltma konusunda daha geniş bir esnekliğe sahip olurlardı." Bu ifadeyi biraz açalım. Öncelikli amaçları fiyat istikrarının korunması olan önde gelen merkez bankalarının hedef enflasyon oranını yüzde 2 olarak tespit etmeleri- kriz halinde faizlerin yüzde sıfırın altına düşmeyeceği gerçeği altında - kendilerine fazla hareket alanı vermiyor. Fakat hedef enflasyon oranı yüzde 2 değil de, örneğin yüzde 4 olarak belirlenmiş olsaydı faizleri daha fazla düşürebileceklerdi.
***
Blanchard, Dell'Ariccia ve Mauro'nun makalesinin, FED Başkanı Bernanke'nin 1999'da Princeton Üniversitesi'nde görevliyken Japonya Merkez Bankası'nın para politikası üzerine yazdığı makaleyle önemli benzerlikleri var.(**) Japonya Merkez Bankası'nın, deflasyona karşı güçlü politikalar geliştiremediğini ileri süren Bernanke makalesinde, FED'in şimdi uyguladığı "twist" politikasına ilaveten döviz piyasasına müdahale edilerek ulusal paranın yabancı paralar karşısındaki değerinin düşürülmesi, yani devalüasyon yapılmasını, ayrıca hedef enflasyon oranının orta vadede yüzde 3-4 oranına yükseltilmesini önermiş. O zaman Japonları bu politikaları uygulamadıklari için eleştiren Bernanke, Başkanı olduğu FED'de Cumhuriyetçilerin sert muhalefetine rağmen şimdi bunları uygulamaya koyabilir mi ? Twist politikası ekonomiyi canlandırmaya kafi gelmedi. Bu açık. Geriye, geçen yıldan kalma parasal genişleme politikasına devam etmekten başka bir yol kalmıyor. Bunlara, hedef enflasyon oranının yukarıya çekilmesi de ilave edilebilir. Sadece yaklaşan seçimler değil, ABD ekonomisindeki gelişmeler de dünyayı yakından ilgilendiriyor. Bakalım, Bernanke'nin başında olduğu FED, yılın geri kalan kısmında para politikasına dair ne yenilikler getirecek. Belirsizlikler enflasyonist eğilimleri arttırıyor. Bu
büyümenin yolunu açar mı derseniz? Tabii ki, bir garantisi yok.
-----------------
(*) Olivier Blanchard, Giovanni Dell'Ariccia, Paolo Mauro: Rethinking Macro Policy, 16
February 2010.
(**) Ben S. Bernanke: Japanese Monetary Policy: A Case of Self-Induced Paralysis, Princeton
University, Dec. 1999.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Vekalet savaşları 08 Ekim 2016
Clinton farkı 01 Ekim 2016
Sorun küreselleşmede mi? 27 Ağustos 2016