Belirsizlik devam ediyor
Son iki yıllık süreçte risk iştahının belirleyicisi konumunda bulunan hisse senedi endeksleri 26 Ocak tarihinden bu yana belirsizlik fiyatlamasının temelinde yer almaya devam ediyor. ABD ile Çin arasındaki ticaret kaygılarının genele yayılma riski, yatırımcıların para politikaları kaynaklı endişelerini ötelemesine neden oluyor. İlk çeyreğin ardından ana temada değişim yok; “iki ileri bir geri” durumu korunuyor.
Çelik ve alüminyum tarifelerine yönelik kararın ardından fikri mülkiyette yaşanan ihlalleri bahane ederek atılan 50 milyar dolarlık ABD adımına aynı ölçekte Çin tarafının cevap vereceğinin anlaşılması geride kalan haftanın en önemli gündem maddesi oldu. Cuma günü takip ettiğimiz haber akışında ise, Başkan Trump’ın Çin’in takındığı “kısasa kısas” duruşundan rahatsız olduğunu gördük. Kulislere göre, Beyaz Saray yönetimi ek 100 milyar dolarlık tarife uygulaması için çalışma başlatılmasını talep etti.
Hikayenin bir yerde tıkanacağı kesin. Çin’in aynı ölçekte ABD’ye cevap vermesi için öncelikle ABD tarafının Çin’e yönelik ihracatını artırması gerekiyor. Başkan’ın talebi de bu yönde ancak nette kazananı olmayan bir savaşın giriş aşamalarını izliyoruz. İlerleyen dönemlerde, global büyüme, enflasyon, faiz yükselişi gibi alt başlıkları takip ettiğimizde bugünlerde gerçekleşen fiyatlamaların “ne kadar da normalmiş” şaşkınlığı ile hatırlanacağını söylemek kehanet olmasa gerek. Neyse ki henüz en kötünün yakınında olduğumuz dönemde değiliz.
Ortalıktaki haber akışının hızlı tüketilmesi ve belirsizlik içermesi yatırımcı kesiminde kısa vadeli oynaklık artışına kayıtsız kalınmamasına neden oluyor. Endekslerin git-gel durumu, Amerikan dolarının önce zayıflaması, akabinde değerlenerek sürece katılması, ABD tahvil piyasasında yaşanan kısa vadeli rallinin ardından 10 yıllıklarda yeniden yüzde 2.8 seviyesinin üzerine gelinmesini bu kapsamda değerlendirmek gerekiyor. Kargaşayı yakalamak o kadar güç ki arada kendinize has hikayeleriniz negatif ayrışmanıza neden olabiliyor. Son 1 ay içerisinde yerel varlıklarda olan biten tam da bu.
Mart ayı bizim emsallerimizden zaman zaman ters yönde, toplamda ise net bir şekilde önde negatifi fiyatladığımız işlemlere sahne oldu. Enflasyonun artış hızındaki yavaşlamanın istenilen ölçekte olmaması faiz ve kur işlemlerini baskılıyor. Faizin seyri kuru, kurun seyri ise faizi etkiliyor. Etkileşimin üst düzeye çıktığı bir dönemden geçiyoruz.
Nisan ayının para politikaları açısından sakin geçmesini bekliyoruz. Sürpriz ise bitmeyen ABD haber akışı ve olacakları değil, olan biteni anlattığımız günlerin artması. Buna da belirsizlik deniyor.