Belirsizliğin faturasını ödüyoruz…

Burcu KÖSEM
Burcu KÖSEM [email protected]

Geçtiğimiz hafta he­nüz seçim sonuçları belli değil iken kale­me aldığım yazımda; hem ik­tidar olacak hem de muhale­fet edecek olanlara nasıl bir memlekette yaşamak iste­diğimi anlatmıştım. En kötü sonucun ise belirsizlik olaca­ğını ifade etmiştim. Sonuç ne yazık ki tam da böyle gerçek­leşti ve seçim ikinci tura kaldı.

Belirsizliğin ne menem bir şey olduğunu, son üç yılda hepi­miz tüm dünya ile birlikte yeni­den yeniden deneyimledik. Önce pandemi ve ardından Avrupa’nın ortasında yaşanan bir savaşın be­raberinde getirdiği jeopolitik ve ekonomik gerilimle, her hücre­mizde hissedecek kadar yaşadık belirsizlik olgusunu. Tarihte ya­şanılan büyük savaşlar ve buh­ranlar çoğunlukla yerküre­yi ardından getirdiği belirsiz­liklerle imtihan etmiş olsa da; yerküre en büyük sınavını son 3 senedir veriyor diyebiliriz…

Şimdi gelelim bizim seçimler­den ötürü yaşadığımız belirsizli­ğe..

Şu kısacık bir hafta da neler mi yaşadık?

-Bankalar kredi kullanımını yavaşlattı,

-Ticari ve bireysel KMH’lar ciddi oranda düşürüldü,

-Kredi kartlarında nakit avanslarda geri adım atıldı,

-Havale ve EFT limitleri düşürüldü,

-İthalat gerçekleştirmek is­teyen kurumlar sıkıntı yaşadı,

-CDS (ülke kredi risk primi) bir ara 640’ların üzerine çıktı,

-Kur makası serbest piyasa­ya yaklaştı,

-Mevduat faizleri yine yeni­den yükseldi…

Çok zorlu bir hafta geçirdik değil mi?

Borsa, gram altın ve dövizde olan kah minör kah derin volati­liteye ise değinmeden geçmeye­yim ki; önceki yazımda kast etti­ğim belirsizliğin karnesini daha da net ifade etmiş olayım.

Belirsizliğin kaynağını soran­lara;

-İlk turda hiçbir adayın yüzde 50+1 alamaması,

-Muhalefetin üç adayının (adaylıktan çekildiği halde oyla­rı yasa gereği sayılan Sn. İnce’nin de oyları dahil edildiğinde) top­lam yüzdesinin iktidar adayının­kinden fazla olması,

-Barajı geçen iki aday arasında oy üstünlüğünün mevcut iktidar­da olması,

-Parlamentoda mevcut Cum­hur İttifakının milletvekili sayı­sının güçlendirilmiş parlamen­ter rejime geçiş planını seçim­lerden önce ön şart olarak ortaya atan Millet İttifakı vekillerinden fazla olması,

-Ülkemizde ilk kez ikinci tur seçim deneyiminin yaşanacak ol­ması, gibi etkenleri sıralayabilirim.

Ortaya çıkan tablo itibarıy­la, iki adayda; hem kendi ta­banına yakın ancak oy kul­lanmayan 9 milyonluk bir ke­simden oy çekmeli, hem de yüzde 5,17’lik bir oy toplayan Sn. Oğan ile ve de onu des­tekleyen ve taban olarak yüz­de 2,2’lik oya sahip Ata İttifa­kı’nın önemli bileşeni Zafer Partisi Genel Başkanı Sn. Öz­dağ ile stratejik ortaklık yap­mayı düşünmelidir.

Diğer taraftan sonuç ne olur­sa olsun artık parlamenter reji­me geçişin şimdilik rafa kalktığı, en azından 2024 yerel seçimleri­ne kadar siyasette radikal bir de­ğişimin olmayacağını tahmin et­mek zor değil. Fakat 28 Mayıs’a kadar olan süreçte piyasada, be­lirsizliğin ve getirdiklerinin do­zajının artarak süreceğini düşü­nüyorum. Ancak Haziran başı itibariyle en azından seçim be­lirsizliği sona ermiş olacağından sonuç ne olursa olsun piyasalar da sakinleşecektir. Ama…

Oluşacak yeni hükümetin bir an evvel sorunlara el atması da kaçınılmaz olacaktır:

Reel kesimin yani üretici ve ihracatçının finansman ve fiyat bazlı (kur kaynaklı) rekabet so­runu,

Halkın yaşam maliyeti; özellik­le de konut fiyat ve kiraları ile gı­da fiyatları

Bu sorunlara yaklaşık 10 ay gibi kısa bir sürede kalıcı ve belirgin bir çözüm bulunamaması halin­de Mart 2024’deki yerel seçim­ler siyaset arenasında bambaşka dönüşümleri beraberinde getire­cektir ki; bu da belirsizliğin risk primlerine eklenecektir.

Haftanın Sözü: "Politikada ol­mak, futbol antrenörlüğü gi­bidir. Oyunu anlayacak kadar akıllı, ciddiyetine inanacak kadar da budala olmak gere­kir." Eugene Mc Carthy

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar