Beklentiler yönlendirilemiyor!..

Uğur CİVELEK
Uğur CİVELEK ARKA PLAN [email protected]

Geride bıraktığımız hafta içinde açıklanan ekim ayı dış ticaret verileri geleceğe yönelik kırılganlığın arttığına işaret ediyor. Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış verilere göre ihracat yüzde 3.9 oranında geriler iken ithalat yüzde 5.8 artmış, dış ticaret açığı 7.4 milyar dolar düzeyinde gerçekleşmiş. Cari açığın büyümesini önlemek adına iç talebi frenleyici önlemlerin tasarlandığı bir dönemde ihracatında teklemeye başlaması beklentileri bozuyor, durgunlaşma yönündeki eğilimlerin daha da güçlenmesi olasılığı artıyor. Küresel düzeyde risk alma isteği yüksek iken böylesi durumlar pek kafaya takılmıyor, olumsuz eğilimlerin kalıcı olmasını engellemek adına bir şeyler yapılabiliyordu. Fakat gelişmekte olan ekonomilere bakış açısının olumsuzlaştığı ve riskten kaçınma eğiliminin güçlendiği bugünkü koşullar günün kurtarılmasını iyice zorlaştırıyor.

Birikmiş ve ağırlaşmış sorunlar nedeniyle, 2014 yılı makro hedeflerine yaklaşılabilmesi adına ihracat özel bir önem taşıyor. Küresel düzeyde gelişmekte olan ekonomilere bakış açısının olumsuzlaşması hem rekabet koşullarını bozuyor hem de söz konusu bölgelere yapılacak dış satım imkanlarını sınırlıyor. İçinde bulunduğumuz koşulları öngöremeyen dış politika tercihleri ise ihracat cephesindeki sıkıntıyı dayanılmaz boyutlara taşıyor. AB’nin deflasyon baskısından çıkamıyor olması ise hareket yeteneğimizi önemli ölçüde sınırlıyor. Olumlu olarak algılanabilecek gelişmeleri abartmak artık yetmiyor, beklentiler umulan yörüngeye sokulamıyor.

İran’ın nükleer çalışmalarında Batı ile uzlaşma yönünde olumlu gelişmeler yaşanması ve ambargo ihtimalinin kalkması olasılığı önemli bir gelişmedir. Fakat finansal piyasaların abarttığı gibi Türkiye lehine sonuçlar üretebileceği şüphelidir. Söz konusu ülke önemli bir pazardır, ancak seçeneklerinin artması ve Ortadoğu’ya ilişkin keskin bakış farklılıkları Türkiye’nin söz konusu pazardan umduğu oranda yararlanmasını engelleyebilir. Suriye, merkezi Irak yönetimiyle ciddi sorunlar yaşayan ve bunları çözemeyen bir Türkiye’nin Tahran’la ilişkileri daha yukarılara çıkarması pek mümkün olamayabilir…

Bir yandan iç talebin daha fazla artmasının yaratacağı sıkıntılar ve mevcut seviyenin korunmasını sağlayacak finansman sıkıntıları, diğer yanda ihracatın teklemesi 2014 yılına bakışı olumsuzlaştırıyor. Böyle olunca işsizlik ve enflasyonun öngörülenden daha yüksek seviyelerde dalgalanması, ekonomideki durgunlaşma yönlü eğilimlerin güçlenmesi gibi olasılıklar ön plana çıkıyor. Finansal piyasalarda ise son on yıldaki genel eğilimin aksine olumlu eğilimler kısa ömürlü, tersine durumdakiler daha kalıcı eğilimlere dönüşüyor. Her iyimser eğilim risklerini azaltmak isteyenler için fırsat olarak algılanıyor. Dönem sonu itibarı ile bilançoları olduğundan iyi gösterebilmek ve bu sayede beklentileri yönlendirebilmek adına yapılacak girişimler bile riskini azaltmak isteyenler için son fırsat olarak algılanabilir!.. Küresel koşullar Türkiye’yi aynaya bakmak ve kendi gerçeklerini fiyatlamak zorunda bırakılabilir… 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar