Beklemede kalan dış politika

Prof. Dr. Burak KÜNTAY
Prof. Dr. Burak KÜNTAY DÜNYA’NIN POLİTİKASI [email protected]

2022 yılını önemli dış politika sorunlarıyla bırakıp, 2023’te birçok gergin bekleyişin sonuçlanma süreçlerine şahit olacağımızı yazmıştık. 2023 yılını güzel ve büyük umutlarla beklerken yaşadığımız büyük afet, eşi benzeri olmayan bir acıyla gündemimizi çok doğal olarak yaşadığımız felakete çevirmemize sebep oldu.

Deprem süreciyle uğraşırken, yaralarımızı sarmak için millet olarak mücadele ederken, çok değil bu felaketin üzerinden daha 1 ay geçmeden, 6’lı masanın cumhurbaşkanı adayını açıklamadan hemen önce yaşanan kriz, gündemi başka bir noktaya çekti.

Doğal olarak cumhurbaşkanı seçim sürecine az bir zaman kala, deprem meselesinin de her açıdan ehemmiyetini devam ettirdiği bu süreçte kafamızı kaldırıp yurtdışında yaşananlara bakmak ve dış politika ile ilgilenmek çok da kolay olmuyor. Kısaca hatırlamak gerekirse, hemen kuzeyimizde bu aralar gündemimizde olmasa da ciddi bir Ukrayna-Rusya krizi devam ediyor. Şu an büyük bir sessizlik var gibi görünse de adeta kar toplayan hava gibi.

Türkiye’nin burada yaşanacak potansiyel çatışma ve gerginliklerden etkilenmemesi mevzu bahis olamaz. Amerika’nın Ukrayna’ya yönelik yardımlarını arttırması, Biden’ın Ukrayna ziyareti, münferit gibi görünen oysa ki planlı birçok küçük çatışma, yakında yeniden alevlenme ihtimali olan bir kriz hemen kuzeyimizde bekleme halinde.

F-35 sürecinin mali tarafı, geri ödemeler, ön ödemeler gibi şartlar henüz netleşmemişken, Türkiye’nin ve Amerika’nın gündeme getirdiği F-16 satın alma meselesi hala sıcaklığını en üst seviyede koruyan diğer bir konu. Chris Van Hollen ve Bob Menendez gibi isimlerin Türkiye aleyhindeki tavırları, F-16 satışına engel olmak için verdikleri mücadele şu anda gündemimize gelmese de tüm hızıyla devam ediyor.

ABD’nin Yunanistan’da açmaya başladığı üsler ve bu üslere yollanan silahlar, depremle birlikte ortada bir sessizlik hakim olsa da bir müddet sonra tekrar artacak olan gerginlik şimdiden Ege’de yaşamakta olduğumuz krize daha farklı bir boyut katmaya başladı bile. YPG, PYD ve PKK mücadelemiz, Taksim saldırısından sonra daha da hararetli bir şekilde devam ediyor. Türkiye’nin güneyinde oluşturulmak istenen terör koridoruyla büyük bir savaş halindeyiz.

Bu savaş sadece bölgedeki terör unsurlarıyla değil, onlara heves ve umut veren bazı “müttefiklerimizle” de devam ediyor. Bunların hepsinin yanında NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in açıklamalarından da anlaşıldığı gibi, bu ay içerisinde İsveç ve Finlandiya’nın üyeliği konusunda NATO tarafından Macaristan’dan destek beklenmekte.

Hatta Macaristan’ın İsveç ve Finlandiya’ya onay verme süreci NATO kaynaklarına göre mart ayının sonuna kadar nihai bir noktaya ulaşacak. Türkiye üzerindeki baskı ise nisan ve mayıs ayları içerisinde artmaya başlayacak. Çünkü başta ABD ve NATO üyelerinin ekseriyeti, haziran ayındaki toplantıda bu iki aday ülkeyi üye olarak görmek istiyorlar.

Türkiye ise ocak ayına girdiğimizde tavrını ortaya koyarak, Finlandiya’nın üyeliğine onay verip, İsveç’i sürecin dışında tutacağının sinyalini vermişti. Şüphesiz ki, NATO noktasında gergin bir nisan ama bilhassa da mayıs ayı bizi bekliyor.

Yaşadığımız bu büyük afet ve Cumhurbaşkanlığı seçimine iki ay kalmış olması, haliyle gündemi tamamen yurtiçine konsantre etti. Ancak biraz önce bahsettiğim bu hadiseler, ne gündemimizden kalktı, ne önemini kaybetti, ne de ertelendi.

Sadece gözümüzün önünde değil. Devlet, şüphesiz bütün bu mevzularla ilgili resmi kanallar vasıtasıyla hem mücadelesini, hem de diplomatik müzakerelerini devam ettiriyor. Ama çok yakın zamanda bütün bu hadiselerin dış politikadan ziyade bir iç politika hadisesine dönüşüp gündemde çok ciddi yer alacağını unutmamız lazım.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Malumun ilamı 19 Kasım 2024
Akılda kalan sorular 12 Kasım 2024
Ruhsuz seçim 24 Ekim 2024
Değişen dünya 15 Ekim 2024
Asıl soru 01 Ekim 2024
Silikon Vadisi 24 Eylül 2024
Tarih henüz tarih değil 17 Eylül 2024