BDDK

Murat YÜLEK
Murat YÜLEK KÜRESEL BAKIŞ myulek@aya.yale.edu

Avrupa ülkelerinde hem hükümranların hem de bankaların krizde olduğu bir dönemde yaşıyoruz. Krizden çıkış için en önemli adres olan karar alıcıların da kafası karışık ve kurumsal/siyasi yapılar da zayıf olunca özellikle Avrupa şu anda büyük sıkıntı içinde.

Amerika ise bankalar kesimindeki krizi atlatmış ve bir talep eksikliğiyle karşı karşıya kalmış gözüküyor. Oysa görünürdeki bu durumun arka planında ciddi bir maliye problemiyle karşı karşıya.  Hem federal hem eyalet seviyesinde. Kamu borcunun elinde tutan hane halkı şirketler ve bankalar şimdilik rahat durumdalar. Ancak, Avrupa gibi "hesap gününe" çekildiklerinde orada da ciddi çalkantıları (tekrar) göreceğiz.

Türkiye neden krize girmedi? Brezilya, Rusya ya da Avustralya gibi kaynak zengini değiliz. Kamu kesimimiz daha 10 yıl önce çok büyük çaplı bir krizin içinden geldi. Bankalara el konuldu.  Reel daralma yaşadık. Döviz "patladı." Bu da peşinden "bilanço kırılmalarını" getirdi. Faizler, geri ödemeyi mkansız hale getiren seviyelere geldi.

Bunları hatırladığımız zaman, Türkiye'nin son on yıldaki başarısı çok önemli hale geliyor. Türkiye'nin son on yıldaki başarısının altındaki en önemli faktörler kamu kesiminin kendini başarılı bir şekilde yeniden yapılandırması. Özellikle kamu maliyesi ve borçlanma kalitesinin 2000-2001 yıllarındaki iflas seviyesinden bugünlere gelmesi büyük başarı. Hatırlayın, 2001 yılında vergi gelirleri faiz harcamalarını, ancak karşılıyordu. Yani, kamu personel maaşlarından altyapıya, savunma da eğitime tüm kamu harcamaları büyük ölçüde borçlanmayla yapılabiliyordu.

Makroekonomik dönüşümün belki de en önemli kısmı bankacılık sektörünün disipline edilmesiydi. 1990'ların sonunda devlete borç vererek ayakta kalan, yüksek kamu finansmanıyla kar eden, hantallaşmış bir bankacılık sisteminden bugün özel sektör bankacılığı yapan, rekabet eden, risk yönetimi gelişmiş, yurt dışı kaynaklara bağlılığı düşmüş, karlılığı tavan yapmış, sermaye yeterlilik oranları Avrupa'nın çok üzerinde bir bankacılık sistemimiz var.

Bu konudaki krediyi de BDDK'na vermemiz gerekiyor. BDDK, Türkiye'deki şimdi sayısı 50'ye çıkan bankayı çok yakından izliyor. Yeni lisans vermede çok dikkatli davranıyor. Bankaların kritik bölümlerindeki personel sayısı ve dağılımına kadar inceliyor. BDDK'nın yakın izlemesi ve "cezaları" bankaları sıkıyor ama sonuçta Türkiye'nin işine yarıyor. Türkiye krize girmediyse bunda BDDK'nun rolü büyük. Zira Avrupa örneğinin gösterdiği gibi, bankacılık sisteminin zayıflığı doğrudan bir maliye yükü ve parasal genişleme gerektiriyor. Avrupa'nın en son parasal genişlemesinin 500 milyar euro olduğunu hatırlayalım.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Chief Sustainability Officer 06 Ağustos 2018