BBC micro:bit kampanyasını hatırlıyor musunuz?
BBC micro:bit deneyinin üzerinden tam 3 yıl geçti. Konuyla ilgili ilk yazıyı, o vakit gazetemizde yazmıştım. Şurada da var:(https://www.tepav.org.tr/tr/blog/s/5555). Gelin bugün bir değerlendirme yapayım, bir nevi, etki analizine giriş yazısı gibi olsun. BBC micro:bit deneyi bize neler öğretti? Önce kıssayı anlatayım, sonra da Türkiye’nin hissesini çıkartayım. Takip fikrinden tam notu hak edeyim.
Micro:bit, robot kontrol kartıyla yaparak ve görerek öğrenme deneyimidir
Önce hadiseyi hatırlatayım. İngiliz yayın kuruluşu BBC, 2016 yılı Mart ayından başlayarak İngiltere’de 11-12 yaşlarındaki tam 1 milyon çocuğa bir nevi “robot kontrol kartı” dağıtmayı hedefleyen bir kampanya başlattı. BBC, micro:bit adını verdiği bu programlanabilir mini bilgisayarlar vasıtasıyla yeni başlayan çağın gerektirdiği becerilere yönelik ulusal bir farkındalık kampanyası yaratmayı hedefliyordu. Neden? Malum değişen çağla birlikte yeni beceriler gerekecekti. Çocuklar bunların farkına varsın, yaratıcı yeteneklerini şimdiden geliştirsin istiyorlardı. Ben gıpta ile izlemeye başlamıştım.
Arada orada Brexit yaygarası koptu. Burada ise darbe girişimi felaketi oldu. Ama 2017 sonunda yapılan anket çalışmaları, BBC micro:bit deneyinin beklenen sonucu yarattığını gösterdi. Buna göre, micro:bit alan şanslı çocuklar öncelikle kendilerini ayrıcalıklı olarak gördüler. Öğrencilerin yüzde 90’ı micro:bit sayesinde bilgisayar programlamanın yapılabilir olduğu kanaatindeydi. Yüzde 86’sı bilgisayar bilimlerini ilginç buluyordu. Micro: bit alan kızların yüzde 70’i micro:bit ile tanıştıktan sonra bilgisayar bilimlerini ilginç bulmaya başlamışlardı. Öğretmenlerin yüzde 85’ine göre, bu robot kontrol kartı sayesinde, bilgi işlem (computing) artık öğrenciler için eğlenceli bir konu haline gelmişti. Daha ilginci, öğretmenlerin yarısı, micro:bit kartı sayesinde bu dersi vermekle ilgili kendi korkularını üzerlerinden attıklarını söylüyorlardı. Kampanya, 2018 yılında 50 ülkeye yaygınlaştırıldı. Araştırma şirketi IPSOS, Batı Balkanlarda yürütülen kampanya ile ilgili bir rapor hazırladı Aralık 2018 gibi.
Herkes yapabileceğini, aklına estiğinde, kendi başına yaparsa olmaz
Bu tecrübeye bakınca doğrusu buradan üç temel sonuç çıkartıyorum. Birincisi, micro:- bit kampanyası, Bakanlığın 2014 yılındaki müfredat değişikliğini hızlandırmış gibi duruyor. Demek ki neymiş? Bakanlık, eğitim sistemini değiştirme işiyle ilgili doğru sesleri çıkartıyor bile olsa, geçişi gerçekleştirebilmesi zaman alabilir. Bu süreci hızlandırmak için atılabilecek adımlar var. Ben özellikle öğretmenlerin dediklerinden bunu çıkardım doğrusu. Çocukların ve ailelerin konuya hızla odaklanabilmesi için güçlü bir farkındalık kampanyası ve yararlı bir öğrenme aracı/ara yüzü son derece faydalı.
Bu da beni ikinci noktaya getiriyor. Sınıfta ders işleme dinamiğini değiştirmek, “yaparak öğrenme atölyelerini” müfredata yerleştirmek. Öğretmenleri hızla aynı seviyeye getirmek son derece önemli adımlar. Eğer bu kampanya, tasarlandığı gibi tasarlanmamış olsaydı, herhalde bu kadar hızlı sonuç almak mümkün olmazdı. Micro:bit’i kullanan çocukların, “yaptım ve işledi” diye nasıl anlatmalarını pek sevdim doğrusu. Aynı ışıltıyı TEPAV’ın meslek lisesi öğrencileri için hazırladığı “Probleme Dayalı Öğretim” (PDÖ) modülüne katılan öğrencilerin gözlerinde de görmüştüm. En önemlisi de şu galiba: Çocuklar 3 dakikada ne yaptıklarının nasıl işlediğini ve ne zaman işlemediğini de izah edebiliyorlar.
Üçüncüsü, bence hep akılda tutulması gereken tarafı, eğitimde böyle bir yaklaşım değişikliğinin pek çok kurum arasında “uyumlu eylem” (concerted effort) gerektiriyor olması sanırım. Tek bir kurumla, tek bir sınıfla, üç belediye ile filan olmuyor. Herkesin aynı hedefe doğru yönelmesi gerekiyor. Doğrusu ben BBC micro:bit deneyinde bunu da görüyorum. 800 bin öğrenciye ve bunların öğretenlerine bir anda robot kontrol kartı dağıtıp, kullanmayı genel olarak öğretmek için pek çok kurum arasında eylem birliği gerekiyor. Herkesin üstüne düşeni, gerektiği anda yapabilmesi önem taşıyor.
Öyle çala çala bir havaya girelim diye olmaz
Şimdi ben Türkiye’ye bakıyorum. Biz, Ankara’da, TOBB ETÜ’de Dijital Çağ Atölyesi düzenliyoruz çocuklar için. ODTÜ de yapıyor. Makers Çocuk Atölyeleri de var. İlk 100 günlük eylem planında “Dene- yap atölyeleri” vardı. sonra ne oldu bilmem. Hâlbuki konu ile ilgili çalışmaları koordine eden T3 Vakfı da vardı. Milli Eğitim Bakanlığımız müfredata programlama dersi ekliyordu. Ortada bir nevi aynı hedefe yönelik, birden fazla eylem var gibi duruyor. Ama ne yok? Uyumlu eylem yok. Herkes üstüne düşeni, yapması gereken yerde değil, aklına estiği gibi yapıyor. Ortada uyumlu bir orkestra yok sanki. Ne var? Davul zurna var. Davul zurna ile her zamanki gibi çala çala bir havaya girmeye çalışıyoruz bir nevi. Bu iş davulla zurna çalmak gibi değil ki, çala çala bir havaya girelim.